İSTİNAT DUVARI

Sezgi Davran

Fehmi Tosun’u Hatırla
 
U2’nun 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında İstanbul’da konser verecek olması ile yatıp kalktık günlerdir. Tam Bono’ya açık bir mektup yazarak olayı profesyonel halkla ilişkilercilerinin ağzından bir öğrenelim dedik ki; İstanbul’da yapılan basın toplantısı sonucu, U2’nun yıllardır Türkiye’ye gelmemesinin sebebinin insan hakları ihlalleriyle hiç alakası olmadığı ve tamamen maddi koşulların sağlanamamasından kaynaklandığı ortaya çıktı.
 
Aslında bu içimizi rahatlattı bir nebze. Bush ile el ele kol kola fotoğraflar çektirdikten sonra önemli olanın Afrika’daki açlar için bağış alabilmek olduğunu ve bunu sağlayacaksa herkesle enseye şaplak g.te parmak olabileceğini belirten Bono’nun makyavelistliği tescillenmişti zaten. Yıllardır U2’yu gözlerimizle görebilmekten mahrum kalmayı U2’nun ulvi amacı, politik doğruluğu, şusu busu yüzünden kabullenmiş, sineye çekmiş ve hatta takdir etmiştik. Ama ak don kara don ortaya çıktıktan sonra artık şunu söyleyebiliriz; bizde g.te g.t denir.
 
Mothers of Disappeared” adlı şarkısını Cumartesi Anneleri için yapmıştı U2. Geçtiğimiz şubat ayının son günü Galatasaray’da Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybolan Fehmi Tosun için toplanmıştı. Fehmi Tosun’un artık 20 yaşında olan kızı Jiyan Tosun, U2’nun 1997 tarihli Pop albümünde “Gözaltında kaybolan Fehmi Tosun’u hatırlayın” yazdığını hatırlatmış ve AİHM’nin Türkiye’yi suçlu bulduğu Fehmi Tosun Davası’nın Ergenekon Davası kapsamına alınmasını istemişti.
 
Bono ve şürekası ağzından çıkanı unutuyor olabilir. Emir vermişlerdi bize, hatırla! Unutmadık zaten. Jiyan Tosun hiç unutmadı. Bono Boğaz Köprüsü’nün üzerinde devlet büyüklerimizle sarmaş dolaş pozlar verirken de hatırlıyor olacağız. Tosun ailesi kendini kullanılmış hisseder mi bilemiyorum ama ben bayağı öyle hissediyorum. 17 yaşında bir çocuğa verdikleri hayallerin hatrına konsere gideceğim. Bir de “Remember Fehmi Tosun” yazılı pankartı açmak için.
 
İnsan Neyle Çalışır?
 
Geçtiğimiz hafta posta kutumuza düşen bir mesajı burada aktarmak istedik. Yorumsuz diyemeyeceğiz, yayımlıyoruz çünkü.
 
İstanbul Bienali'nin hazırlık sürecinde bir sanat projesinde çalışmak yapmak için yaptığımız başvuru sonucunda İKSV projede çalışmak için seçildiğimizi bir mail ile iletti. Mail’de belirtilen iş koşulları şu: Her gün 4 saatlik çalışma karşılığı 17,5 TL. Yani günlük ücret 35 TL imiş, 4 saat de yarım gün sayıldığı için 17,5 TL.. Şaka gibi gelen bu mail’i aldıktan sonra içimizden biri aşağıdaki şahane mail’i İKSV'ye cevap olarak gönderdi...

Merhaba,
Ben çalışmaktan vazgeçtim. Sanırım en azından bir ya da birkaç kişiden bu yanıtı bekliyordunuz, çünkü 10 kişi ile çalışmak istediğinize karar vermiş olduğunuz ve bu mesajı 10 kişiye ilettiğiniz halde neden hâlâ görüşmelerin sürdüğünü başka türlü açıklayamıyorum.

Gelelim vazgeçmemin asıl nedenine: Evet ücretin çok olmayacağını bana söylemişti sanatçılar. Ancak bu kadarını beklemiyordum. Şöyle anlatayım: Fındık toplamanın günlük işçi yövmiyesi 30 TL'dir. Zeytin toplayan köylülerin günlük ücreti
20 TL, kadın ve çocuklarda 12 TL'dir. Ne kadar üzülüyoruz değil mi bu ücretlere? Ama sanırım siz değilsiniz üzülen? Ve bu kölelik düzenini değiştirmek isteyen... Bir de şöyle sorayım: Eve gelip 20 dakikada elektrik sorununuzu gideren elektrikçiye ne kadar para veriyorsunuz acaba? Belki size en yakın gelecek eşleştirme şudur: Leonard Cohen konserini orta karar bir yerden seyretmek için sizinle tam 10 gün çalışmam gerekiyor. Düşünün, konsere ancak girebiliyorum bu parayla... Asgari ücretten de düşük bir ücrete insanları -üstelik sanat üretiminin bir parçası olmaları için- köle gibi çalıştırmak istediğinizin farkında mısınız? Değeri bu mudur sanatın? İlgili sanatçıların eserlerinde işçi sömürüsü yapıldığından haberi var mı gerçekten? 4,5 saat sanat icra edecek olan kişilere biçtiğiniz tutara bakın: 17,50 TL!!! Bu mudur sizin Brecht'ten anladığınız? Brecht, tek bir tane oyun kitabını alabilmem için sizin yanınızda 3 gün çalışmam gerektiğini bilseydi ne derdi acaba? Üşenmeyip, Mitos-Boyutu arayıp kitabın fiyatını sormaya ne dersiniz? Ayrıca çalışma saatinin azalmasıyla ücretin düşmesi de nedir? Günlük iş, bir kişinin gününü başka bir işte çalışamayacak şekilde işgal etmek demektir. Yani benim 14:30-19:00 arası sizinle çalıştıktan sonra çıkıp başka bir işte çalışma ihtimalim nedir sizce? Yani bir saat bile çalıştırsanız, benim bir "günlük ücretimin" olması gerekir. "2 gününüz 1 gün eder" gibi kelime oyunları yapmak, dalga geçmekten başka bir şey değildir. Sendikalaşmanın gerekliliğini vurgular o kadar. Yeteri kadar aşağılanmış olduğumuzu düşünüyorum.

Bu email’inizi (sömürünüzü mü demeliydim bilemiyorum) ilgili bütün kurumlara iletip insanları kaç paraya nasıl çalıştırmak istediğinizi belgeleyeceğimden kuşkunuz olmasın. Belki bienal sırasında birileri gelip, çalıştırdığınız kişilere “ne kadar ücret veriyorlar?” diye sorarak etkinliğin yönünü bile değiştirebilirler.

Evet Brecht insan neyle yaşar diye sorar? İnsan onuruna yaraşır bir biçimde yaşaması gerekir diye de ekler değil mi? En azından bu işe Brecht'i bulaştırmasaydınız. Yazık!

Diğer arkadaşları da bu işte çalışmayı reddetmeye ve İKSV'yi ve bienali çeşitli iletişim kanalları aracılığıyla protesto etmeye davet ediyorum.

info@kargamecmua.org