Can Su Boğuşlu

DUR!


Can Su Boğuşlu
Bir roma akşamında kesinlikle yalnız, kesinlikle mutlu hissederken sormadan edemiyorum kendime.. "Nereye?", "Deli misin?", "Napıyorsun?". Ama dur demiyorum.
Yürürken takılıp taşlara, farkında olmak... Taşlı bu yollar.
 
Hiç bilmediğim görüntüler var penceremde, izliyorum doyasıya. Alışkın olmadığım pencereyi tanımaya çalışıyorum, mecbur olmam gerekmiyor ki alışmak için varlığına. Tanımak istiyorum.
 
Özgürlükten, onu ne kadar istediğimizden söz ederken kendimize yasaklarımız geliyor aklıma. "Ne gerek var ki?", "boşverelim şimdilik" düşünceleri yüzünden bilmediğimiz, önümüze sunulup da tatmadığımız o kadar çok güzellik var ki.
 
Ertelemeyi ve bildik yoldan gitmeyi bu kadar sevmek neden? Geleceğin geçmişten bir farkı olmalı değil mi, yarınla bugün tek cümle de anlatılmamalı.
Denemiyoruz. Yanılmayı göze alamıyoruz.
 
Neden engel oluyorsun içndeki sese, bir bak bir dene.. Olmuyorsa olmadığından, zorlamak çaresiz. Ama şans vermeyi hakediyor. Bir tahta parçası bile bunu hakediyor. İnsan, ne kadar çoğu hepsinin.
 
Ama nedense inanmıyoruz bize ve yapmıyoruz.
Yok olmuyor düşünce, gitmiyor kafadan.
 
Ertesi gün yine niyetleniyoruz. Ama alışkanlıklar, "zaten var olanlar" yine ağır basıyor.
Tehlikesizliğin verdiği bir iç huzur olur, rahat mı için? Yapmadığın sürece, Cümlelerde yaşayıp, ruhunun ağzına tıpa koyunca. rahat mı can? O söylendikçe rahatsız olmuyor musun?
 
Soruyorum yeniden içime. "Deli misin?", "Ne uğraşıp duruyorsun?" .. Cevabım net. "Yaşıyorum."
 
Ağlamadan ölmek bayağı kötü olurdu sanırım. Onun gibi geliyor bazen şu planlı, programlı, risksiz sürülmeye çalışılan hayatlar bana.
Ah, hep bir şeyler eksik oralarda.
Standart paketlerde hep bir sınır var. Aşabilmeli, tadabilmeli.
Kırmızı ışıkta geç demek değil bu elbet, sadece yeşil ışığa da görebilmeli bazen.
Bazen.
 
Yanılıyor muyum? Sadece saat geç olmuş ve iyi hissediyorum.
Ve beni dinliyor, yürüyorum.
caspell@gmail.com