YANLIŞ YER YANLIŞ ZAMAN
Viktor Pilatan
Özgür olmak neydi? Bunu hatırlayan yok. İnsan en başında açtı. Sonra doydu, çoğaldı... Tembele kızdı. Burası benim dedi. Çitle çevirdi. Canı sıkıldı. Anlam aradı. Anlam kurallarla geldi. Kullanım kılavuzu kuralları. Bu kurallar olmadanolmazdı, yol haritası yaptı... Kurallara kızanlar oldu. Halüsinasyonlarla sustu. Sonra paraya özgürlük geldi. Sadece paraya. “Öldürmeyeceksin” kuralını da çoktan. Özgür olmak neydi? Herkes unuttu.
Aslında hiç özgür olmadık di mi? 30 yıldır çektiğim kronik depresyonun en önemli nedeniymiş gibi geldi şimdi bu. Doğduğumdan beri sürekli kural ve yasak vardı etrafımda. Bu muhafazakar bir yerde büyüyüp büyümemekle ilgili değil. En serbest görünen bile sağlam yasaklarla donatılmıştır. Yemek sofrada yenir, saat bilmem kaçta yatılır, burun karıştırılmaz vesaire… Sonra eğil dendi. Eğildik mecburen. Okuduk (eğitim görme kelimesiyle eşanlamlı kullanıldığı için yoksa esas anlamıyla okumak candır tabii ki). Ne skime yaradığını hâlâ merak ederim. Tabii şimdi burda araya girmek lazım. Okuma fırsatı bulamamak ya da çocuğun okumayı öğrenmesini engellemek insanlık değildir. Ama bir düşünün yaşadığımız yerde eğitim denen olgunun bir faydası oluyor mu kimseye? (Hiç teneffüs esnasında ilkokul bahçesi gördünüz mü? Akıl hastanesi gibi lan.) Seni dövüyorlar, düşünmeni kısıtlıyorlar ve kağıt parçasına göre hayatını belirliyorlar. Sonra 30’una gelince de “Ne oldu lan?” diye bir arkana bakıyorsun. Gördüğünden de pek hoşnut olmuyorsun. Marangozlara ve çobanlara (bombalanmayacaksam…. diye bir parantez açıyorsam düşünün ne haldeyiz) imrenirim.
Sigara içmek serbest bize burda. Uğraşmak istemiyorlar. Manyaklaşıyor bir çoğu. Ben de. Kışın falan hiç öyle avluda dolaşamam. E verdikleri kimyasallar da canını çektiriyor insanın. O yüzden sizin derdinizi anlayamam. Zaten evinizde içebiliyorsunuz. Üzerinde “öldürür”, “ciddi zararlar verir” felan yazıyor. Ama yasak değil. Bence güzel bir kafa. Her yasak böyle olsa keşke. Sokakata pipini göstermek yasak değil ama linç edilebilirsin diye uyarı tabelaları olsun. Ya da ne biliyim maçlarda küfredenleri yakalayıp bir odaya koysunlar. Analarına sövsünler. Onlarda bir şey yapamasın mesela. Der misiniz toplum çığırından çıkar? Pardon? Çığrında mıydık? (Bu konuda The Simpsons’un “Bart’s Inner Child” isimli bölümünü öneririm. Bir de konuyla alakasız, çok güzel homurdanan Marge Simpson taklidi yaparım.)
Eskiden bir halkı bilgilendirici bir kısa film vardı televizyonda. Adam arabanın içinde portakal yiyor, kabuklarını da asfalta atıyordu. Bir tane de menopoz teyze gelip kabukları arabanın içine geri atıp tepki gösteriyordu. Düşünürüm ki ne kadar düşüncesizce… Portakal kabuğu doğaldır ama asfalt değil. Yani orada kir asfalttır. Portakal kabuğu her türlü doğada candır. Şimdi bu gerzekliği olumlu bir muhbir vatandaşvari bir yasak ve çevre koruyuculuğu olarak sunulmasına ne denir ki? Adamlar diyor ki, şunları şunları yapmazsak dünya 20 sene sonra cehenneme dönecek. Sular basacak, sıcaklık, kuraklık her şey. Bir yasak için daha uygun bir durum olamaz değil mi? Ama o da ne? En çok, ortalığı kirletenlere, “Lütfen,” diyorlar, “Yapmam,” deyince de seslerini çıkartamıyorlar. Özgürce dünyayı kirletebiliyorlar. Sonra bizden cehennemde yaşayacağımız bir emeklilik için yaşamamızı istiyorlar. Pışşık! Şimdi bunun üzerine internet yasaklarından bahsedesim gelmiyor. Yani 10 sene evvel her site açıktı ama dünya daha güzel bir yer değildi o zaman da…
Bir yerde yasaklar insanlar için konforlu alanlar sanırım. İnsanoğlu hep korktu. Korktukça gereken yol haritasını kendine bir şeyleri yasaklayarak buldu. Girmenin tehlikeli ve yasak olduğu alanlar yarattı. Bunları beyinine de iyiyce yedirdi. Yasaksız bir toplum ütopya değil distopyadır bundan sonra. Ama kültürü yasaklayamazsınız. Dili yasaklayamazsınız. O zaman tartışamayız sizinle. İnsanın çok az güzelliği kaldı sayenizde. Onlara el atarsanız üstünüze binerler. Kaçacak yer bulamazsınız.
Güzel diye değil, kendiniz için karşı çıkın. Kolay diye değil, başkaları için…
Şair Viktor der ki;
Yağmur damlaları
Yaprakları dövende
Sesini yasaklamışız kendimize
Az mı?
Tamam benden uzak dur ama güzelim bir kere kabul et ya… Öyle bir yere geldik ki benim sana söyleyebilecek bir şeyim kalmadı. Benimki korkaklıksa bir gün de sen yürekli ol. Bu kadar memnun durma gözünü severim.
kendihayat@gmail.com