RAKS, RAKS, RAKS!
Sarp Keskiner
Hepimiz Ye Ye’ciyiz!
‘60’lı yıllar bir daha geri gelmeyecek… ‘60’lar ve ‘70’ler, global toplumsal hafızamızda sihirli iki on yıl olarak kodlanarak daha on yıllarca yıl ömür tazelemekle kalmayıp güncel hayatımıza etkisini sürdürecek ve böyleyken, bir de bu belli belirsiz duyguyu alttan alta destekleyen lokal ve bölgesel siyasi – toplumsal tarihi etmenlerin müziğe ülke ülke nasıl etki ettiğini hep düşünüyor kalacağız…
İran’ı son beş yıldır dikkatle izliyoruz. İran, en ilgisiz vatandaşın hayatına en azından haber bültenleri vasıtası ile bile sızmayı başarmış ülkelerden biri. “Bir Şah vardı, bizim mini etekli kadınlar o yıllarda güneş gözlüğü takardı”, “Metropolis’i izledin mi?”, “büyük Pers kültürü tabii”, “abi dünyanın en güzel kadınları orada yaşıyor”, “ah bir mutfak kültürü var ki, sarsılırsın sen gitsen” ve yeşil devrimci nümayişler derken, eski dostum Gökhan Aya; PTT münasebeti ile bir CD fırlattı hayatıma: “Raks Raks Raks! 27 Golden Garage Psych Nuggets From The Iranian 60’s Scene”. İranlı garaj rock grupları…
Gökhan ile lise sıralarında öğlen tatilinde köfte ekmek dişlerken Canterbury’li progressive gruplarını tartışır, akabinde Can’den girip Colloseum I’in kadrosundan çıkardık. Sonra kendisi tüm evrenin prog camiasına vakıf olmakla kalmadı, akabinde eşine az rastlanır bir tutku ile Anadolu pop - rock üzerine gönüllü ve ağır bir arşiv ihtisası yaptıktan sonra bu ülkenin en azılı iki biyografik kitabına imza attı: “Bir Erkin Koray Kitabı” ve “Bir Cem Karaca Kitabı”. 2000’ler gelir gelmez de “az bulunan plaklar” konusunda, dünya çapında söz sahibi, has, saygıdeğer bir uzman oldu.
“
Bir baktım ki, Avrupalı ve Amerikalı koleksiyonerler Orta Doğu’yu tanımıyor. Tanımıyor olmalarına hiç şaşırmadım tabii; ‘60’lı ve ‘70’li yıllarda Orta Doğu’da kaydedilmiş olan müzikler konusunda bilinenler birkaç darı tanesi kadar… Çok popüler olmuş da adı oralara ulaşmış üç beş isim var. Önce Pakistan’ı hedef ülke olarak seçtim. Defalarca atladım gittim, hiçbir şey bilmeden, hiç tanıdıksız. Sonra Hindistan seferlerim başladı. Lübnan beni kabul etmedi, oysa Ürdün ve Lübnan’da neler olmuş bitmiş ve neler kaydedilmiş diye acayip merak ediyordum. Sora sora, geze taraya; yavaşyavaş albümlere, ulusal plak baskılarına, İngiliz ve Amerikalı grupların yerel baskılarına, serilere ve derken çok az bilinen kayıtlara ulaşmaya başladım… Sonra İran’ı seçtim. Aynı gezginlikle uğradım, bir daha, yine, tekrar…”.
Aya, kafasına koyduğundan inatla olağanötesi güzellikler çıkartmayı becerebilen ve üstelik her heyecanının nihai ürününü bize titiz ötesi bir disiplinle ulaştırabilen sayılı karakterlerdendir. (Kurucusu olduğu Arka Plan oluşumu dahilinde yayınladığı 21. Peron albümünden onu bilen, zaten hakkı ile bilir).
İran, Brezilya, Endonezya, Fas, Filipinler, Pakistan, Nijerya, Cezayir, Etiyopya, Mısır, Şili, İsrail, Yugoslavya… Tüm Güneyliler bilir ki, canı ve siyasi tarihi alabildiğine marazlı, darbeli bu ülkelerde ‘60’lı yıllarda kendi gibilik, vaşak gibi bir rock ‘n roll ruhu ile teklifsizce ve tekniği sınırsızca sevişmiştir. “Mevlana Twist”, “Çobanski Rock”, “Highlife”, “Tropicalismo” grupları kardeştir. Lafa sakız değil; öz be öz halkların kardeşliğine kanıttır müzik. “Beat” ile atar kalp; “ye ye”cidir.
Albümü dinledikçe şaşırıyorum ve daha ilk parçadan itibaren bize doğru dikine keskin benzerlik hatları çizmeye başlıyorum: Mavi Işıklar, Bunalımlar, Siluetler, Erkin, Selda ve Googoosh dolayısı ile en kenardan bir “Ajda circa ’65” hattı… Kenarlara devrilen bas gitarlar, bizim Azeri müziğinden aşina olduğumuz devrik 6/8’likler, zarbı taklid eden Beat davulları, tekinsiz orglar ve Ersenvari duyarlı, titrek vokaller…
Zengin kitapçık, emeğin cabası… Teşekkürler Aya!
Ek bahis için link şu:
http://en.netlog.com/HHOOOOMM/blog/blogid=1979650
info@kargamecmua.org