MYSPACE, LAST FM, ÜZÜNTÜ VE MUZ KABUĞU…


Leo Malandro
Yasağın haftasına, Facebook’ta Sevgili Miray Kurtuluş’un makalesine yorum yapan Lea Osbourne’un yorumu çok hoşuma gitti, aynen altıntılamak istedim: “…Albüm yaparsın satmaz, anlaştığın firma öyle bir sözleşme koyar ki, önüne satsa da emeğinin karşlığı olmaz. Ürettiklerini paylaşıp, kendin kitle yaratmak istersin; paran yoktur… Albüm yapamaz, klip çekemezsin, kendi çabanla yayınlarsın; bu defa da yasak üstüne yasak... Yazdığın kelimelere dikkat etmelisin, klibine alkol, sigara vs. koymamalısın. Yasak üstüne yasak… Sorarım; sanat nedir? Yaratmak nedir? Kuralların bu denli çok olduğu bir yerde bu kadar daraltılmış sınırların içinde nasıl olucak sanat? Kim nasıl yaptığına, müziğe özgürce kendilerinden bişiyler koyucak? Para kazanmaktan bile vazgeçmiş üretici kitlenin kendini ifade ettiği yerleri bile kapatırsanız, nasıl olucak? Herşeyin açılımının yapıldığı bugünlerde ‘sanatsal kapanımı’nda yapıldığını görüyoruz… Vay üreten kesimin haline…”
 
Haydi diyelim ki, şu yasakları bir kenara koysak, tanıdığımdan bu yana çok saydığım, kapatma talebi ile çıkagelen MÜYAP Başkanı Bülent Forta’nın bu talebin aldığı tepkilere yaptığı nihai yorum beni dehşete düşürdü açıkçası: “İnsanlar biraz bilinçlendiyse, biz yediğimiz küfürlere razıyız.” Çünkü; eski ÖDP Genel Başkanı Sayın Forta, birikimi ve hayat duruşu ile Myspace ve Last Fm gibi oluşumların ana sistem dışında ne denli geniş kapsamda işlev görebileceğini bırakın anlamayı, zamanında bu gibi sistem dışı hareketlerin yaratacağı dinamikleri en kapsamlı şekilde tanımlamış, bizlere anlatmış, öğretmiş isimlerden biri… Duyduğumda buna inanamadım ama benim buna inanıp inanamamış olmamın zerre kadar değeri yok, konuya ise tabii ki hiç faydası yok…
 
Myspace, son üç yıl içerisinde, Türkiye’de anaakım dışında kalmayı kesifçe tercih eden veya anaakımın içinde yer almaya öykünen ama alan bulamayan binlerce müzisyen, kompozitör, ses tasarımcısı ve bağımsız plak şirketinin isimini milyonlara duyurmak gibi siber bir devrime imza atmakla kalmadı; aynı zamanda üyelerinin bu site vasıtası ile kendi kitlelerini yaratmasına, duyuru ve tutundurma faaliyetlerini kendi diledikleri gibi yürütmesine, dinleyicilerinin kim olduğunu veya olabileceğini birinci elden teşhis etmesine yardımcı oldu. Osbourne’un haklı serzenişinde özetle dile getirdiği üzere, albümü basılması imkânsız olan veya duruş itibariyle albümünü “hard copy” olarak basmamayı yeğleyerek parçalarını dinletme yolunu seçen binlerce müzisyenin “e-albüm”, “e-EP” gibi yeni formatlarla müziğini “belgeleme”sini sağladı. Binlerce müzisyen; kayıtları sayesinde zekâsı bayatlamış ve burnu tıkalı anaakımın köhneleşmiş sisteminin dışına çıkarak tüm dünya ile haberleşmek, beraber üretmek ve tasarlamak, tarafsız ve direkt bir iletişim kurmak gibi çok değerli araçların keyfini sürmeye başladı. Evet keyif dedim; çünkü Türkiye’nin bitmek tükenmek bilmeyen keyifsizliklerle dopdolu yakın geçmişi ve yalan yanlış işleyen müzik sektörü, bizden bu keyfi handiyse otuz yıldır esirgedi. 2004’ten bu yana gittikçe yükselen bir ivme ile Myspace veya Last Fm aracılığında tanıdığımız, albümünü arayıp da bulamadığımız yüzlerce Türkiyeli müzisyenin, grubun, ses tasarımı sanatçısının eserlerini bu ferah feza ortama can-ı gönülden, sitenin ana sözleşmesini okumaksızın sorgusuz sualsiz yüklemesinin temel sebebi, bence budur.
 
İşbu siteler, aslında “şarkı yükle” demekle yetinmek yerine, her şarkıya özel yayınladıkları yükleme formunda bu alanların zorunlu olarak doldurulmasını şart koşmak zorunda, kanımca…
Ne var ki, işte sorun tam da burada çatallanmaya başlayarak karşımıza çıkıyor: Çok basit ifade etmek gerektiğine göre, sadece siteden dinlemekle yetinsek bile, beher eserin yaratımında eser hak sahipliği açısından “yayma” ve “yayınlama” kapsamında kanunlarca tarif edilmiş bazı kısıtlar, koşullar, şartlar ve hak sahibi taraflar var. MÜYAP; varoluş amacına uygun ve teoride tamamen haklı olarak, üyesi olan plak şirketlerine bağlı sanatçılara ait her türlü işitsel ve görsel malzemenin izin alınmadan sınırsızca yayılmasına, yayınlanmasına karşı çıkıyor. Diğer bir deyişle yayınlanan her eserden hak sahiplerine dağıtacağını vaad ettiği telif bedelini mevzubahis sitelerden talep ediyor. Bu o eserleri besteleyenlerin, aranje edenlerin, o eserlere söz yazanların ve hatta, o eserlerin icrasında çalgı çalan tüm müzisyenlerin yanı sıra o eserleri ilk defa master banta kayda düşenlerin (plak şirketleri) kanunlarca tanımlanmış haklarını korumaya yönelik bir çaba. Üstelik; diğer meslek birliklerine sonsuz fayda sağlayacak, takdirle de karşılıyorum.
 
Ne var ki, sincabın ayağı öyle değil:
  • Myspace başta olmak üzere bu benzeri sitelere bizzat üye olup kendi parçalarını yükleyenlerin ne doğru düzgün bir meslek birliği üyeliği var, ne parçaları kayıt altında, ne –eğer kullanıcısı bahusus belirtmemişse– kimin neyi besteleyip neyi aranje ettiği veya hangi sözü kimlerin yazdığına dair hiçbir kayıt, kanıt yok.
  • Sadece Müyap’ın korumasında plak şirketlerine mensup sanatçıların sayfalarına erişimi engellemek mümkün ama bunun takip, ekip istihdamına dair mua
  • zzam maliyeti var ve Türkiye’de ofisi bulunan Myspace bu engeli öne sürerek, işbu arayolu kabul etmiyor.
  • Ulusal basına ve hatta meclise de yansıdığı üzere, MÜYAP’ın hesap akışı, şeffaflığı veya kime niye ne kadar telif dağıttığına dair olumsuz spekülasyonlar var. (Maalesef tüm meslek birlikleri için aynı iddiaların üstelik kendi üyeleri arasında bile spekülasyon konusu olduğu bir ortamdan bahsediyoruz ki, kimse çıkıp bu konuda genel kurul toplantıları haricinde iç rahatlatıcı veya ikna edici bir hesap kitap beyanatında bulunmuyor)
 
Öyleyse?
  1. MÜYAP, çok büyük çoğunluğu hiçbir plak şirketine legal olarak bağlı olmayan Türkiyeli üyelerin eser hak sahipliğini takibe, onlara hamilik etmeye, böylece; zinhar yetkin değil. Üstelik, herhangi bir plak şirketi ile çalışmıyorsan ve hatta o plak şirketi MÜYAP’a üye değilse bu işler, hiç mi hiç MÜYAP’ın üstüne vazife değil… Bu siteleri kapatarak da hem sansürcü zihniyete kadeh kaldırıyor, hem de üretenlerin kendini ve üretimlerini özgürce duyurma, tanıtma hakkı
  2. na tecavüz etmiş oluyor.
  3. Bunu toplumsal alanda bir tartışma, polemik konusu olarak işlemek için elinden geleni yapsa ve kanımca haklı olduğu yönlerin altını çizerek bizleri milyon dolarlık telif pazarının girdisi çıktısı konusunda iyi niyetle aydınlatmaya girişse amenna ama “kapatın gitsin” yolunu tercih ediyor… Ki biz bu bokun tadına ilkin ‘50’lerde iktidara gelmiş bir zihniyetin her yeni tezahüründe tekrar bakmak zorunda kalıyoruz.
 
Öyleyse?
  1. Bu gibi sitelere “gitarda Çiko, bateride Unruh” gibi şarkı bilgileri girmek yerine, siteye yüklenen her kaydı kim bestelemiş, kim düzenlemiş, o sözleri kim yazmış, kim neler çalmış, uyarlama mı veya yorum mu… Bunları yazalım, işleyelim… Belki on yıl sonra, olur da ilgili taraflara telif tahakkuk eder veya müziğiniz izinsiz olarak bir reklama fon teşkil ettiğinde eşe dosta “a.q” şeklinde kısaltmalarla taziyelerinizi tazelemek zorunda kalmazsınız. Ben şahsen, beher eseri hakkı ile kayıt alma taraftarı olan bir azınlığa mensubum.
  2. Belki böylece, MESAM veya MSG ve MÜYORBİR’in ikisine birden üye olmayı ihmal etmeyerek on yıllardır bu oluşumlarda kendi hakkını gözeten güfte yazarı yaşlı hanımlarımızın, Unkapanı kurdu arabeskçilerimizin, kendi yayınladığı albümün korsanını basan plak şirketleri sahiplerinin yanında bir çoğunluk oluşturabiliriz. (Ne yapmalı, ne yapmalı diye iyi niyetle soran veya üye ise kötü niyetle genel kurullara sadece beleş öğlen yemeğinin tadına bakmak için uğrayan müzisyen dostlarımın sorularına cevaben.)
 
Yoksa tüm bunlar kimsenin derdi olmadıkça, birileri bizim adımıza kararlar alır, siz bizi işbu siteler sayesinde dinleyen veya keşfedenler ise konuya dair pozisyonunuz itibariyle nitelendirmemi yanlış anlamazsanız, dış kapının mutsuz mandalları olarak bize üzülürsünüz… Şaşırtıcı olan şu ki, kişisel hayatınızda birileri sizin adınıza karar aldığınızda dikiniz kalkıyor ve direniyorsunuz ama iş size benzer çoğunluk olarak hep beraber harekete geçmeye gelince DNS ayarlarını değiştirerek yan çiziyorsunuz…
 
Ebet, ben DNS ayarlarını değiştirdim, here yere girebiliyorum kiii,” diyenleri de “Benim memurum işini bilir,” veya “Anayasayı bir kez delsek ne olur ki,” diyen kişinin mezarına her gün ampuller bırakmaya davet ediyorum... Bu dingilli işlerin şişman tanrısı orada ebedi istirahatte olup zihniyeti bugün iktidardadır. Yaraşır, DNSgillerime…
info@kargamecmua.org