Sahi, Nedir Bu Mumblecore?


Murat Kızılca
Amerikan Bağımsız Sineması, son on yılda birçok övgüye değer işe imza attı. Büyük stüdyoların her anlamda ezici üstünlüğünün hüküm sürdüğü bir ortamda var olmaya çalışan bağımsız sinemacıların ürettiği düşük bütçeli filmler, maddi yoksunluktan kaynaklanan birtakım eksikliklerine rağmen özgün fikirleri ve farklı yöntemleri ile dikkat çekiyor. Herhangi bir yapımcı baskısı olmadan, daha özgür çalışan bağımsızlar, hemen her türde örnekler veriyor, türler arasında geçişler yaparak melez denemelere girişiyor ve belki de daha önemlisi “mumblecore” adı verilen yeni bir alt tür / akım yaratmayı başarıyor. Peki, nedir bu mumblecore?

Dogma 95, Danimarkalı yönetmenler Lars von Trier ve Thomas Vinterberg önderliğinde hazırlanan bir manifestonun kurallarını belirlediği, avangard bir film yapım hareketiydi. Danimarka’da başlayan ama dünyanın birçok ülkesinden katılımlar ile genişleyen bu hareket, bir süre sonra etkisini kaybetmişti. Mumblecore da Dogma 95 ile birçok noktada kesişen benzer özellikler sergiliyor. Düşük bütçe ile çekilmiş, genelde amatör oyuncuların yer aldığı, doğaçlamaya fazlasıyla yer veren doğal diyalogların hâkim olduğu filmleri tarif etmek için kullanılan mumblecore’da doğallığın ön planda olması en belirgin özellik olarak dikkat çekiyor. Gerçek mekânlarda dijital olarak çekilen filmler, genelde bir ya da birkaç karakterin başından geçen günlük, rutin olayları resmederken, haliyle sinemanın klasik anlatım yapısından uzak durmuş oluyor.

Her ne kadar Andrew Bujalski’nin 2002 tarihli Funny Ha Ha isimli filmi, türün ilk örneği olarak kabul görse de daha geriye gittiğimizde Jim Jarmusch’un Stranger Than Paradise’da (1984) ya da Richard Linklater’ın Before Sunrise’da (1995) benzer teknikleri kullandığını gözlemlemek mümkün. Hatta daha da geriye gittiğimizde asıl fikir babasının John Cassavetes olduğu bile iddia edilebilir.

Hollywood’un yalnız kendi ülkesinde değil bütün dünyada kurduğu egemenlik neticesinde uzun diyalogların fazlaca yer kaplamadığı, daha hızlı bir kurguyla akan, olabildiğince basitleştirilmiş klişelerin art arda sıralandığı bir film izleme kültürüne alıştırdığı seyirciler için bu yöntemin dışında kalan her film sıkıcı yaftasını yemekten kurtulamayacaktır. Mumblecore için de aynı tehlike söz konusudur. Ancak sıradan insanların başlarından geçen günlük rutin olayları merkezine yerleştiren mumblecore, anlatısını bu yapı üzerine kurarak seyirciye olabildiğince gerçeğe yakın bir dünya resmetmeye çalışıyor. Gerçek ve sıradan karakterlerin, gerçek olması muhtemel olaylar çerçevesinde gerçek ve sıradan problemlerle mücadele etmesi, seyirciyle yakınlık kurmak adına, anaakım sinemanın dışında kalanlar arasında biraz daha öne çıkmasını sağlayabilir.

Mumblecore’a giriş niteliğinde bir film izleme listesi çıkarmadan önce türe / akıma yön veren isimlere bir bakalım. Andrew Bujalski, Lynn Shelton, Aaron Katz, Joe Swanberg, Greta Gerwig ve Ry Russo-Young gibi isimler tabii ki önemli ama en başa favorim Mark ve Jay Duplass kardeşleri koyarım. Hatta herhangi bir listeye gerek duymadan Duplass kardeşlerin yönettiği filmleri tarih sırasına göre izlemenizi bile önerebilirim. Eğer bu filmlerden keyif alırsanız diğer isimlerin işlerine de göz atmaya hazırsınız demektir. Duplass kardeşlerin yönettiği The Puffy Chair (2005), Baghead (2008), Cyrus (2010), Jeff, Who Lives at Home (2011) ve The Do-Deca-Pentathlon’u (2012) paket halinde bir köşeye bırakıp 5 filmlik izleme listesine geçelim.

The One I Love (2014)

Yönetmen: Charlie McDowell / Senaryo: Justin Lader Oyuncular: Mark Duplass, Elisabeth Moss, Ted Danson
Ethan ve Sophie ayrılmanın eşiğine gelmiş, iletişim sıkıntısı çeken evli bir çifttir. Geçmişteki mutlu günlerine dönmek isteyen ikili, bir evlilik danışmanına gider. Danışman, genç çifte hafta sonu kaçamağı için bir yer önerir. Daha önce terapiye gelen her çifti aynı yere göndermiş ve başarılı sonuçlar almıştır. Kaybedecek bir şeyleri olmayan Ethan ve Sophie teklifi kabul eder. Herhangi bir konuğun ya da eğitmenin olmadığı, geniş bir arazi üzerine kurulu büyük bir eve gelirler. Ayrıca bir havuz ve konuk evi de genç çiftin kullanımına açıktır. İlk başlarda her şey yolunda gidiyor gibidir. Ancak konuk evinde başlarına gelen garip olaylardan sonra işler iyice karışır.
 

Cold Weather (2010)


Yönetmen: Aaron Katz / Senaryo: Aaron Katz / Oyuncular: Cris Lankenau, Raúl Castillo, Robyn Rikoon, Trieste Kelly Dunn
Doug, Chicago’da adli tıp okurken ani bir kararla okulu bırakıp memleketi Portland’a geri döner. Kız kardeşi Gail ile beraber yaşamaya başlayan Doug, bir buz fabrikasında işe girer. Buz paketlemek, paketlenen buzları kamyona taşımak ve yüklemek gibi herhangi bir vasıf gerektirmeyen, rutin bir iş döngüsünün içine kendi tercihiyle hapsolan Doug’ın hayatı, renksiz ve monoton geçmektedir. Gail’den başka vakit geçirecek kimsesi olmayan Doug, aynı işyerinde uzun süredir çalışmakta olan Carlos ile arkadaşlık kurar. Bu arada eski kız arkadaşı Rachel, bir hukuk firmasında çalışmaya başlamış ve Portland’a transfer olmuştur. Hep beraber vakit geçirmeye başlayan kafa dengi dörtlünün hayatı, Rachel’ın aniden ortadan kaybolmasıyla bambaşka bir yöne doğru kayar.

Drinking Buddies (2013)

Yönetmen: Joe Swanberg / Senaryo: Joe Swanberg Oyuncular: Olivia Wilde, Jake Johnson, Anna Kendrick, Ron Livingston
Kate ve Luke, Chicago’daki butik bir bira fabrikasında beraber çalışmaktadır. Gayet sıkı arkadaş olan ikili, işyerinde ve akşam buluşmalarında flörtle dans eden bir çizgide bolca vakit geçirmektedir. Kâğıt üzerinde mükemmel bir çift gibi görünmelerine rağmen Luke altı yıllık sevgilisi ile evlilik arifesindedir ve Kate de zaten başka biriyle çıkmaktadır. Kate’in erkek arkadaşı Chris, Luke ve sevgilisi Jill’i hafta sonu tatili için ailesine ait kulübeye davet eder. Kulübede birbirleriyle bolca vakit geçirme imkânı bulurlar. Aşırı miktarda tüketilen alkolün de devreye girmesiyle sınırlar kalkmaya başlar ve yargılamalar iyice bulanıklaşır.

Safety Not Guaranteed (2012)

Yönetmen: Colin Trevorrow / Senaryo: Derek Connolly / Oyuncular: Aubrey Plaza, Mark Duplass, Jake Johnson, Karan Soni
Darius, Seattle’daki bir dergide staj yapmaktadır. Zamanda yolculuk yapabildiğini iddia eden birinin yol arkadaşı aradığına dair bir gazete ilanının peşine düşen Darius, aynı dergide çalışan Jeff ve Arnau’yu da yanına alarak ilanda belirtilen küçük kıyı kasabasına gider ve ilanı veren Kenneth ile buluşur. Onları gizlice takip etmekle yükümlü Jeff ve Arnau, olayı fazla ciddiye almaz ve kendi kişisel işlerinin peşinde daha çok vakit harcar. Darius ise ilk başlarda Kenneth’ın zaman makinesi inşa ettiğine inanmaz ama onunla vakit geçirdikçe zaman makinesinin işlevsel olabileceğine dair şüpheye düşer.

The Overnight (2015)


Yönetmen: Patrick Brice / Senaryo: Patrick Brice Oyuncular: Adam Scott, Taylor Schilling, Jason Schwartzman, Judith Godreche
Alex ve Emily, küçük oğulları RJ ile birlikte Los Angeles’a taşınır. Yeni arkadaşlar edinmek isteyen genç çift, parkta RJ ile oynamaya başlayan aynı yaşlardaki Wade’in babası Kurt ile tanışır ve onun akşam yemeği teklifini kabul eder. Harika geçen yemekten sonra çocuklar yatırılır. Ebeveynler, alkol ve uyuşturucu ile devam eden uzun gecenin sonunda kendilerini, daha önce geçmeye cesaret edemedikleri birçok kapının önünde bulur. mkizilca@gmail.com