Organların Sürreal Sevişmesinde...
Gizem Aksu
Bedensel farkındalığımın, bedenimin farklı fiziksel katmanlarına kayışını uzun bir süredir deneyimliyordum. Kaslardan bağ dokularına, organlardan kemiklere, sıvılarına. Bu bambaşka fiziksel yoğunlukların, her birinin etrafında titreşen farklı elektro-manyetik alanlardaki hareketliliklere bakmak, bu hareketlere eşlik etmek gündelikleşmişken 2015, başka bir öneriyle geldi.2015’in ilk aylarında ruhum “derin dinleme”yi seçti. 28 yıllık bedenin, başka-bir-duyuş için durmaya ihtiyacı varmış: Durup da ruhunun hareketlerine bakmaya. Ruhumun hareketlerine bakmaya.
Tanışmaya.
Yargılamadan,
Eşlik edebilmeye.
Bedenimin spiralliğinden ruhuma bakarken çok bulandım, bunaldım. Durmanın, dilin doğurganlığının bir hareketi olduğunu fark ettim. Ne bedene ne ruha uygun düşüyordu. Derin dinlemedeyken açılan derin boşlukta tutunup bir nebze durabileceğim kelimeler, bedenler olsun istedim. İstek reddedildi.
Gelen şey, farkındalıktı. Farkındalık akıyordu. Farkındalığın hareketi, akış’tı. Farkındalığın ne’liğinden önce hareketini fark etmiştim. O günden beri, farkındalığın ne’liği ve neden’liği ile çok ilgilenmiyorum.
Hepimizin ruhlarının bildiğini bu hareketin, ne’liği ve neden’liğinden çok, farkındalıkla, akan-farkındalıkla ne yapabilirim sorusunu sizlerle paylaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Sınırsız deneyimlerin etrafında bizi birbirimizle temasta tutanın bu soruda gizli olduğunu düşünüyorum: “Bu farkındalıkla ne yapabilirim?”
kargamecmua’nın bu sayısında, bu soruyu delip geçen birçok söz, bakış, his olacak. Bilmiyorum sizin gönüllerinize bu deliklerden neler sızacak; ancak benim gönül bahçemde aylar sonra açan güneşle beliren bir kavramı paylaşmak istiyorum: Derin şefkat.
Derin dinleme ile açılan derin boşlukta bir şeylere tutunma ihtiyacı duyarken beliren derin şefkat hissi. Kendime, ruhumun, bedenimin hareketlerine derin şefkatle eşlik etmem mümkün mü? Nasıl?
Bu sorunun cevabı iç organlarımdan geldi: Algının karanlığında kalan organların, her an ve her an nasıl yaşam ışığı verdiği, şu an bedene yönelen sosyo-politik, kültürel ve ekolojik kısıtlamalara ve sıkıntılara rağmen her an ve her an bizi nasıl şefkatle sardıklarının farkındalığıyla. Bu şefkatin sınırsızlığında, ruhumuzun her an yaşamı seçmesi, nefesi seçmesiyle...
Kendime duyduğum derin şefkat. Sınırsız, yumuşacık ve hafif. Diğer varoluşlara duyduğum derin şefkat. Çoğalan, dokunan, gülümseyen. Göbek deliklerimizden süzülen ışıkla birbirimizi aydınlatmamız mümkün mü?
Fark ettiklerimize derin şefkatle yaklaştığımda içimizin açığa çıkan bilgeliği(ni)...
Hangi sistem ele geçirebilir? Hangi bomba patlatabilir? Hangi sınır ayırabilir? gzmaksu@gmail.com