buz tutmuş 1 yazgünü
bilinçaltı koridorları uzay boşluğu ve düşündüğün her felaket başına geliyor. değmişti saçlarına baharın külleri sakın, sakın anımsama yamuk bir burnun kehanetlerinde aşacak başka çöl yok; Sakın!
değmişti saçlarına baharın külleri ve boşluk kalıcı hasar, ayın o tuhaf nöbetleri ve geberircesine susmak bakmak boş uzaya
Kadıköy’de yanan fener var kimse bilmese de, hissetmese de seslerini gökadaların, kayan yıldızların, kuasarların gözbebeklerinde...
o yerinde, yanı başında sarı dev balon: her an uçmaya hazır göğe!
sonsuzluğu yine parmaklarım ile saymaya çabalıyorum
yağmur yağan gri bir geceye
ve susuyorum, sessizce tüm ereklerin silikligine
ve tüm varoluşların o loş boşluğuna\
sanma acemiyim yaşam uğraşında, çokça indim gladyatör arenalarına
ve ardımda kan, gözyaşı adaları ve kayıp çocuklar hiçe
ama yine dönüyor acı boş bir helikopter meydanı imgesine
sanma kim kaldı geceden, kaç şehit, kaç kayıp sarhoş (ayıplandı-dışlandı heceden)...
ölüm hep uzun koşu, menzil belirsiz kargaşa, kim bilir bu gece
kurşuna dizilen bir ayın gölgesinde, şemsiye açıyorum o yitik
baharın koltuklara inen, şişe-cam dökülen kederine İspanyol şarkısının.
yiten ay mavi ve kader ne kadar boş bir sözcük, yanarken etim yaklaştığım yıldızların aleviyle, kavrulurken tüm dizeler sarhoş-başıboş bir tutkuya, kaybolurken hissiz bir gecenin hayaletlerine
ve derinden yükselirken ‘hissetmiyorum’ çığlığı Moda Çay Bahçesine... artık bir göktaşı felaketi bile bizi kurtaramaz. şeytan üçgeni yalnızlık çemberi sadece, kendimi silmeliyim!
en sancısı dönerken bir buzdağına yaşanmamışlık,
mühürlenmiş kalplerin Gordion düğümü ve şeytan ile yapılmış
ve kahırla sonlanmış her antlaşma adına,
ölümüne girerken birbirine Kadıköy’de karga orduları ve leş martılar, belli çok yakında 1 kayıp var masallardan
gerçekliğe karşı yenik şarkıların elleri,
hatıraların yarattığı sönmüş gecede uykusuz nöbetler
hep sabah ezanlarında biten şarap şişelerine küsmüş
hüzünlü bir şarkının nakaratındaki tek bir söze
zamansız 1 meydanda unutulmuş bir çift eldiven
ve susmak hiçe sonsuzluğu çınlayan martı yakarışları altında
parıldayan ve yankılanan bir çirkinliğin susuşunda
ay katlediliyor sonuz bir kıyametin pençelerinde uzak bir ülkeye
yapamayacağın ama yapabileceklerinle ve verebileceğin ve tutamayacağın sözlerle içebilirdin, sadece…
unutma bize meczup dediler, unutma deli dediler, kayıp binbir geceden -sadece birinde- 3 harflilerin evinden sakın, bilinçaltına sakın düşme, ölen bir ayın yakamozları ardında sönen buğulu gözlere!