Blog Yemek


Yeşim Tezgören
Çocukken annemin peşinde sürüklendiğim ev gezmeleri ya da bizim evde yapılan toplaşmalarda, yimekler yendikten hemen sonra tarif kısmına geçilir, kağıt kalem çıkartılır. 2 yumurta, aldığı kadar un (?), işte göz kararı şeker, bir fiske tuz, şekerim damak zevkinize göre şeker gibi gibi adımlarla yazdırıldı yemek tarifleri. Bir de babaannem gibi kadınlar vardı. Evde pirinç olmasına rağmen zeytinyağlı dolma yapılacağı zaman bakkaldan yarım kilo pirinç, 1 kilo kuru soğan özenle seçilmiş dolmalık biberler ve baharatlar aldırırdı. Öyle göz kararı falan dinlemezdi babaannem, bardak ölçüsü de olmazdı mutlaka pirinç yarım kilo olmalı. Annemlerle birlikte otururken de mutfakla ilgiliydim ama daha çok datlı, pasta yapardık babamla. Kendi mutfağım olduğunda da bir tek zeytinyağlı dolma (babaanne tarifi) ve pirinç pilavı (anne usulü tereyağlı) için hiçbir zaman deneysel takılmadım. Bu ikisi dışındaysa vur patlasın çal oynasın bir mutfak hayatım var.
İşte sonra yemek bloglarıyla tanıştım; şöyle oldu. 
 
İnternet hayatıma girdikten uzun bir süre sonra bir gazetenin Pazar ekinde Cenk Sönmezsoy’un “Cafe Fernando” blog’u ile ilgili bir röpörtajla karşılaştım. Pek enteresan bi oğlan, hemen sitesine girdim. Benim cahilliğim ama blog nedir o zaman öğrenmiştim (tarih vermeyeceğim). Bizim teyzelerin tarif defterlerinin modern hali, fotoğraflı falan. Sona baktım internet yimek bloğu kaynıyor. portakalagaci.com’la bir ara yakınlaştık, sonra uzaklaştım ondan, artık nerdeyse hiç bakmıyorum. Favori yemek blogum cafefernando.com. Ağzımın suları akarak takip ediyorum. Bir de tarifleri gerçekten çok ayrıntılı ve küçük tüyolarla dolu. En iyisi siz girip bir inceleyin. Benim fark ettiğim blog’lar da ikiye ayrılıyor, göz kararı tarifler veren ve babaannem gibi tarifleri harfi harfine uygulatan, hatta çok ince ayrıntılarına kadar üşenmeden tarif edenler.
 
Onun dışında aradığım tarifi yazıyorum google’a. İşte çıkan blog’larda tariflerden kafama yatanı, o gün gönlümü çeleni, fotoğrafını beğendiklerimi harmanlayıp tencereye, fırına artık neresi uygunsa, yatırıyorum yemekleri.
 
Bi de yemek blog’larında en çok yapılan yemeğin hikâyesinin tatlı tatlı anlatılması, yani aslında tarif kısmının en sona kalmasını seviyorum. Bazen kendimi kaptırıp sıra sıra hikâyeleri okumaya dalıyorum sona benim yemek hikâye oluyor. yesimtez@hotmail.com