Çok Yaşa Nekrop Paşa


Tayfun Polat

Nekropsi Peyote Müzik etiketiyle çıkan 3. stüdyo albümü Nekropsi 1998 şerefine bir dizi konser verdi geçenlerde. Yine farklarını göstererek, her baba yiğidin kalkışamayacağı bir işe kalkıştılar. Kuruluş tarihi 1991’den bu güne, kadroda yer alan müzisyenlerin (birkaç eksikle) sırasıyla sahne alacağı bir müzikal maratondu aslında bu konserler. Tabiri caizse helak olduk izlerken.
 
Konserlere geçeceğiz, ama önce kısaca albümden iki kelam. Adı üstünde, Nekropsi’nin 1998 yılında yaptığı kayıtlardan oluşuyor albüm. O zamanlar türlü nedenlerle (detaya girersek yazması uzun sürer ama kargamecmua Nisan 2007’de ipuçlarını bulabileceğiniz bir röportaj var web sitemizde) piyasaya verilmeyen bu kayıtlar, bir anlamda Nekropsi’nin safra atması. Aslında “Harf Devrimi”, “Ebo”, “Bağlama” gibi ikinci albümden; “Crying Game”, “Ateis” gibi ilk albümden aşina şarkıların farklı versiyonlarıyla birlikte, Nekropsi’nin ikinci albüm için 10 yıl beklemediği, yeni fikirlere ilerlerken denemelerde bulunduğu bir dönemin kayıtları Nekropsi 1998. Albümün tamamı tanıdık bir havada geçiyor. İki albüm arasındaki geçişi anlamlandırmak için kullanışlı bir çalışma neticede.
 
Esas hikâye ise Nekropsi’nin bu albümün şerefine verdiği üç konser. 2-3 Temmuz günleri Peyote’de, 9 Temmuz’da da Caddebostan sahilinde (aslında tam olarak Şaşkınbakkal’da) verilen konserler yani. Cevdet’in dediğine göre 2’sinde ortalık yanmış, yıkılmış. Biz Karga’dan toplaşıp 3’ünde gittik Peyote’ye. 3-5 yıldır görmediğim Tolga’yı gördüm, öncelikle sevincim budur. Ayaküstü iki lafın belini kırmak o kalabalıkta, iyi geldi. Özlemişim.
 
Gelelim konsere. Özetle inanılmazdı. İnanılmaz olan 3 saat süren konserde Cevdet ve Cem’in hiç sahneden inmemiş olması. Nekropsi konseri seyredenler bilirler Cevdet’in İsviçre saati gibi salise sekmeyen eforlu çalışını. Bu hayvani çalışı 3 saat kesintisiz sürdürmek her baba yiğidin harcı değil. Ve bırakın Cem’i, benim diyen gitarist 3 saat boyunca o acayip pozisyonlarda parmaklarını tutamaz (Yazarın ne demeye geldiğini anlamak için bkz. nette dolaşan “Nekropsi 4 Nala Çalar” videosu). Tamam, sahnede daha uzun süre kalan bir sürü müzisyen vardır. Ben de bir kısmını gördüm. Ama Cevdet ve Cem, tek bir çiş molası bile vermeden çaldılar, neredeyse şarkı araları bile olmadan. Konserin diğer kahramanlarına da geçeceğim. Ama 3 saat boyunca yoğun bir nostalji ve zaman zaman aşkın müzikal anlarla geçti. Önce Cem, Cevdet, Cenk (Turanlı) ve Tolga ile ilk dönem kayıtlarını ve Mi Kubbesi’ni çaldılar. Bu bölümün sonunda birkaç şarkıda basa Mehmet (Fırıl) geçti. Sanki Led Zeppelin konseri gibi oldu bir an. Sonra 1998-99 yıllarından Patrick (Chartol) sahne aldı. Aralarda sigara içmeye terasa gittiğimde hainlik ediyormuşum hissiyle sigaranın yarısını yer gibi içime çekip geri dönüyordum salona. Ardından Gökhan ve Kerem çıktılar sahneye ve Tolga indi. Kerem’in bası nasıl da tesir etti birden. Sonra Tolga tekrar geldi ve 5’iyle birlikte Sayı:2 10 Yılda 1 Çıkar albümünün en gaza getiren şarkıları peş peşe geldi. Valla dinlerken yorulduk. Dans bile edemeden, azamadan, ağzımız bir karış açık izledik.

Bir hafta sonra bu sefer Avrupa 2010 destekli bir projenin final gecesinde aynı işi yaptılar. Bu sefer iki saat çaldılar ama. İlk konserin hızlandırılmış versiyonu. Bu konser de beni heyecanlandırıyordu aslında. Cevdet “Muhitine geliyoruz,” diye başlayarak tehditler savurdu gideyim diye. Ama boş laf. Sahne bile yıllarca toplanıp ateşin başına içtiğimiz yerdeydi tam olarak. Muhitime değil, evime gelmişlerdi adeta. Yalnız her 2010 logolu işin sakilliği gibi burada da kelek vardı. Çünkü hiçbir şey duyulmuyordu. Belli ki sahne üstünde ses iyiydi. Performans aynı, sahnedekiler bayağı eğleniyor falan, da, keşke biz de duysaydık biraz. Yazık oldu Nekropsi’ye.
 
Hal böyle olunca insan etrafıyla ilgilenmeye başlıyor. O akşam başka bir nostalji vardı sahilde. ‘90’ların bütün Akmar Pasajı tayfası (herkes yahu) oradaydı. Ona selam, bunla iki çift laf, diğeriyle hasret giderme derken geçmiş zaten 2 saat. Bu kısmı güzeldi işte konserin. Duyamayınca görmeye başlıyorsun. Nekropsi ‘90’ların ortasında neredeyse Kadıköylü bir grup kadar çok vakit geçirmişti buralarda. Bu nedenle mi, konser beleş diye mi bilmem (sağnak yağmur, hatta fırtına uyarılarına rağmen) bir hafta önce Peyote’ye gitmeyip taa karşılardan kalkıp gelenler olmuştu. Konser yalan oldu, muhabbet bol.
 
Yine de, yağmurun (en sonunda) Nekropsi “Erciyes Şokta”yı çalarken gelmesi hoş oldu. Damlaya damlaya damlaya damlaya. O kadarı duyuluyordu canım. Konsere konsantre olunamıyordu sadece. İhtiyaç Molası’ndan Tolga (Çebi) şikâyet edecek merci arıyordu hatta, öfkeyle.
 
Neyse, sadede gelelim. Nekropsi’nin efsane konserleri vardır; ’96 Maçka G Amfisi, ’98 Page-Plant, 2008 garajistanbul (Hipodrom), 2010 Faith No More gibi. Bu konserler de (özellikle Peyote’dekiler) öyle oldular. Yine tarihe tanık olduk. Eğer kaçırdıysanız yazık size. Artık Nekropsi konseri kaçırmayın bari.

tayfunpolat@hotmail.com