QUADROPHENIA: Alayına İsyan
Utkan Çınar
Gençlik filmleri modasını çok kaybetmiyor. Şu anda da özellikle Amerikan film sektörünün en yağlı kapı olarak gördüğü ergen-genç kitleye yönelik bolca film yapılıyor. Korku ve indie tarzı filmler gırla ama tahmin edersiniz ki pek de bir şeye benzemiyorlar. Teknolojik araçlara bağımlı eskinin nerd’ü, şimdinin hipster’larının çok fazla bir sosyal gerçekçilik beklentisi içinde olduğunu düşünmek abes haliyle. Neyse bu zaten uzun bir konu ve mecmuada farklı yazılarda bunlara değinilecektir. Harbici gençlik filmi deyince akla ilk gelmesi gereken filmlerden biri Quadrophenia. The Who’nun 1973 tarihli, büyük ihtimalle de en iyi, albümünün filme dökülmüş hali. Haliyle The Who’nun, özellikle de grubun müzikal beyni Pete Townsend’in, gençlik külütürüyle en çok ilgili gruplardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta tam da 50 yıl önce “My Generation”ı tarihe kazandıran grup onlar.
İngiliz yönetmen Franc Roddam’ın ilk uzun metrajlı kurgusu olan Quadrophenia 1979 yapımı ama 1965 yılında geçer. Bu tarihin seçilmesi önemli. 1960’lar dünyada “gerçekten” bir gençlik kültürünün oluştuğu, gençlerin savaşlara gidip ölmediği ve tabii ki maalesef belki sadece Batı’da eğlenceye ve sanata para harcayabildikleri ilk dönem. Amerika’nın 2. Dünya Savaşı içinde coğrafi açıdan bulunmaması bu tarihi onlarda biraz daha bir tık geri çekiyor. (Bu konuda da George Lucas’ın Star Wars öncesi filmi olan American Graffiti’ye bakabiliriz. O film ise 1962 senesinde geçmekteydi.) Quadrophenia’nın İngiltere’si savaşın yaralarını sarmış ve hem Amerika’da hem de İngiltere’deki muazzam 1940-1950 arası doğumlu kuşağın ilk gençlik dönemlerine denk gelmekte. Tarihin “ilk” gençlik kültürünün ortaya çıkması da bu döneme rastlıyor. Hatta Türkiye’de de 1965-1970 arası için bu ülkede gerçekten bir gençlik kültürünün oluşabildiği tek an belki de. Yakın tarihten hatırlayacağımız bir 15 gün de var tabii. (Son yıllarda Batı’da bu dönemlerde Türkiye’de yapılmış müziklerin ilgi görmesi de bu dönemin özgünlüğünü ve evrensel olabilme kapasitesini kanıtlıyor. Maalesef şu aralar birçok yerel müzik örnekleri dinlesek de bunlar içinde gerçekten evrensel ve özgün olanları bulabilmek çok kolay değil.)Quadrophenia’nın orta sınıfa sahip ve toplumsal gerçekçi bir sinema kültürü olan İngiltere’den çıkması da onun avantajına oldu. Çünkü Amerikanvari bir “gençlik iyidi güzeldi ama şimdi ciddileşmenin zamanı” diyerek gençliği bir nostalji öğesi gibi göstermektense gençliğin gerçek ruh halini, insan yerine konma taleplerini, sebepli veya sebepsiz isyanını onların dilinden ve gözünden sundu. Ne kadar özellikle “mod” hareketine odaklansa da rahatça evrensele tercüme edilebiliyordu. Filmin çekildiği dönem ise İngiltere’de Thatcher öncesi son “gerçek” gençlik hareketi olan punk’ın zamanı. Zaten Quadrophenia’da başrol ilk olarak John Lydon’a (Sex Pistols’un vokalisti olarak tanıdığımız Johnny Rotten) önerilmişti. Eğer dağıtımı yapan şirket Lydon’ın sigortalanamayacak bir karakter olduğunu düşünmese bu da gerçekleşecekti. Filmi hem 1960’ları hem de ’70 sonu punk hareketini de içine alacak şekilde genişletecekti. Tabii çok da büyük bir sıkıntı değil zira Phil Daniels’in (çokca da Arctic Monkeys’den Alex Turner’ı hatırlatarak) harika bir iş çıkardığını da söylemeli. Daha sonraları çok da tanınır olacak yüzleri de bu filmde gördük. Ray Winstone ve Timothy Spall oldukça saygın oyunculuk kariyerlerine sahip oldular. The Police’i yeni kurmuş olan Sting’de filmin komik bir öğesi olsa da sonrasında dünya çapında şöhrete kavuştu bildiğiniz üzere.
1980 sonrası dönemde hem politikliğin hem de sanatsallığın el ele yumruğunu vurabildiği bir gençlik hareketi göremediğimiz düşünüyorum. Tabii ki post-punk, madchester, grunge, indie gibi gençliğin ilgi gösterdiği müzik-yaşam kültürleri de var ama bunlar belli bir “sebepsiz isyan”dan öte hedonizm, uyuşturucu, tüketim, teknoloji gibi durumların güdümünde toplumsal bir yarar sağlamaktan çok tatmin odaklı kuşaklar oldular. Gene de 1999 Seattle’ını, Anonymous’u, Gezi ve çevreci hareketleri yok sayamayız. Bunlar tabii ki umudumuz ama diğerleri kadar geniş kitlelere yayılmakta devletlerin engelleri nedeniyle zorlanmaktalar.
Quadrophenia gençlik kültürünün bağımsızlığını ilan ettiği ve ilk defa kendi başına kararlar alabilme, kendi yolunu bulabilme çabasını anlatan bir film. Ailenin sözünden çıkan, eğlenen, herhangi, bir gelecek veya iş bulma kaygısı olmadan anı yaşayan bir insan türünün belgeseli. Ve bu sayede de gelişmiş ülkeler gençliklerine yaratma ve nefes alma alanları yaratmak zorunda kaldılar. Daha çok kendine güvenen, hata yapma lüksüne sahip, açık kafalı bir gençliğin ne kadar değerli olduğunu anladılar. Bizim memleket gibi yerlerde ise ya bonzai ya da namlu tercihine mahkum edilmeye devam ediyor.
YN: Tabii ki çıkış noktası olan The Who albümüne değinmedim bu yazıda. Albümü daha sonra 1990’larda ve 2010’larda gene turladılar. Yakınlarda sahne prodüksiyonu ve müzikali de yapıldı. Ayrıca klasik müzik versiyonu da var. Bu kadar fazla didiklemeye de gerek yok sanki. Takıp bir “Love Reign O’er Me” dinlemek de yetebilir. khgv@hotmail.com