Tame Impala: Değişim Zamanı


Utkan Çınar

2015 yılı Tame Impala’ya ait. Tamam grubu 2010’daki ilk dönem Innerspeaker’dan beri takip edenler için bu çok ilginç bir gelişme değil ama bazı “alternatif” grupların anaakımı kendi şartlarıyla kırma albümleri vardır. The Black Keys’in El Camino’su mesela ya da Elbow’un Seldom Seen Kid’i. Yeni Tame Impala albümü Currents’ta da Kevin Parker bunu yapıyor. Son 10 yılın geçer akçe akımlarından yeni-psikodeliyanın sürükleyici Avustralyalısı doğal gelişimine ve değişimine devam etti ve de Currents büyük ihtimalle dünya çapında birçok yayında yılın albümünün sahibi seçilecek ve şaşırmayacağım.

2000-2010 arası başarılı olan müziklere baktığımızda önceki on yıllardan farklı olarak bir sentez arayışı ve de gene önceki on yıllardaki bazı müzik türlerin yeni bir anlayış ve bakış açısıyla, en önemlisi de daha gelişmiş teknolojik imkânlarla yeniden ziyaret edilerek ortaya çıkan sound’lar olduğu genellemesini yapabiliriz. Bu dikkat çekici deneyimlerden biri de yeni-psikodeliya oldu. Bu aralar kendi adlarını taşıyan debütün 10. yılını kutlayan Black Mountain (ilgi göstermeli), pek sevdiğim The Earlies, Devendra Banhart, Panda Bear gibi müzisyenlerin peydah olduğu yıllarda Tame Impala’nın çıkış noktasının da bu minvalde olması garip değildi tabii. 2010’da yayınladıkları Innerspeaker, cin fikirli ve eğlenceli bir albümdü. Grubun başı Kevin Parker’ın modern bir filtreden geçirilmiş “Tomorrow Never Knows”daki John Lennon gibi tınlayan vokali ve tamamen reverb, fuzz ve benzeri efektler bezenmiş müzikleri, hem psikodelik müziğin tüm özelliklerini limitlerini kadar zorluyordu hem de gayet dinamikti. 2. albüm Lonerism indie çevrelerde baş köşeye konumuş bir albümdü. Kesinlikle de Innerspeaker’dan ileri bir adımdı. Parker’ın yeteneğinin yeşermeye devam ettiğini kanıtlıyor ve Tame Impala’nın tek atımlık bir grup olmadığını bildiriyordu. Zaten albümün Grammy’lere vs. de aday olması gördüğü ilginin dozu hakkında bir fikir verebilir. Hatta albümden “Feels Like We Only Go Backwards”un da yeni-psikodeliyanın marşı olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama Lonerism’i yere göğe sığdıramayanlar kanımca biraz erken davranmışlar. Çünkü bir kehanet gerekirse, Kevin Parker, Lonerism’den daha iyi en az üç albüm daha yapacak, ki birini yazının devamında okuyabileceksiniz. Ve gelecekte külliyatına geri dönüp baktığımızda Lonerism’i büyük harflerle görmeyeceğiz.

Yeni albüm Currents’ın sözlerine, şarkı isimlerine ve müzikal yönüne baktığımızda açıkça bir “değişim” albümü ama bir yandan da bariz bir şekilde Kevin Parker’ın en usta işi çalışması olduğunu görüyoruz. Önceki iki albümde de olduğu gibi açılış şarkısı en etkileyici anlardan biri. “Let it Happen” Parker’ın yaptığı en iyi şarkılardan biri ve şarkının 5. dakikasına girerken takılmış CD sound’undan uzaklaşırken aslında Currents’ın öncekilere benzemeyeceğini fark etmeye başlıyoruz. Bu artık tür yaftasından kurtulmuş bir Tame Impala’nın müjdesini veriyor bize. Tabii albümün gerisi çok daha düşük tempoda devam ediyor. Ama zaten değişim de bağırarak gelmemeli. Albümün ve Parker’ın ruh halini yansıtan şarkı “Yes, I’m Changing”de ise kanımca geçen senenin en iyi albümü, bir indie rock şaheseri olan Spoon’un They Want My Soul’undan harika “Inside Out”u hatırlatıyor. Tame Impala da Spoon ve hatta Wild Beasts gibi rock tabanından gelip elektronikleri ve synthesiser’ları kullanarak müziklerini çok daha dolgun bir çehreye kavuşturuyor. Geçen sayıda yazdığım elektronik müziğe meyleden yılların doğru hamlesi de bu olmalı zaten. Bası, davulu, gitarları da elektronik enstrümanlar gibi filtrelerden geçirerek bir rock setup’ından synth-pop veya disko “nasıl üretilir”in de dersini veriyor. Bundan önce Tame Impala için erken dönem Pink Floyd’una, John Lennon katılsa ne olurdu gibi bir niteleme yapıp konu kapatabiliyordunuz. Şimdi artık ’90 sonu-00’ler başı Fransız elektroniğinden (yani kısaca Daft Punk ve Air diyelim), 10cc’ye, Ariel Pink’e, Prince’e kadar referanslar verebiliyorsunuz. Hatta muazzam kapanış şakısı “New Person, Same Old Mistakes”den süper kalite ‘90’lar sonu Türkçe pop tadı bile alabilirsiniz. Tüm albümü Kevin Parker’ın Avustralya’da kendi ev stüdyosunda kaydettiğini, tüm enstrümanları çaldığını, miksi ve prodüksiyonunu kendi yaptığını da düşünüce onu daha da övmek istiyorsunuz. Ne tür müzik yaparsa yapsın bir sanatçıda pop hassasiyeti denen şeyin olması da beni her zaman heyecanlandırmıştır.

Tame Impala’nın değişim albümü Currents çok ferahlık sağlıyor Kevin Parker’a. O artık yeni-psikodeliyanın yıldızı değil, çok daha geniş bir spektrumun adamı olduğunu kanıtladı. Bu albümü “değiştiler” diye beğenmeyecek olanlara da “ilerleyin” demek lazım sanki. Buradan Parker’ın gidebileceği çok fazla yol var bunu hiçbir baskı hissetmeden yapabilir. Bu da insanı şimdiden heyecanlandırıyor. Daha 29 yaşında olduğunu da unutmayalım.

YN: Tame Impala’yla üyelerini paylaşan ve Kevin Parker’ın prodüktörlüğünde albümler çıkaran Pond’u da unutmamak lazım. 2013 tarihli Hobo Rocket herhangi bir Tame Impala albümü kadar heyecan verici bir çalışmaydı. Bu sene yayınladıkları Man, It Feels Like Space Again ise “aynısından biraz daha”nın sıkıcılığına sahip. khgv@hotmail.com