Kolektif Hip Hop
Tayfun Polat
Geçtiğimiz günlerde çıkan 90bpm’in Kötülük Bizim İşimiz albümü, genç kuşak hip hop camiasında bir süredir gündemde olan kolektif üretim ve yardımlaşmaya dikkat çekmek için bir vesile oldu. Kadrosu ve konuklarıyla başlıbaşına bu durumun ispatı olan albümden yola çıkarak yeni kuşak hip hop’çularımıza bir selam edelim dedik.
Her birinin diskografisi kalabalık 5 isim, Da Poet, Farazi, Kayra, Savai ve Sorgu’nun biraraya gelmesiyle oluşan 90bpm’in hikâyesinden başlıyalım önce. En eskisinin camiadaki üretimlerinin başlaması 10 yıl öncesini buluyor. Zaten solo projelerinde de sürekli birbirlerine el veren, destek olan, konuk olan, aynı yerde müzik yapan, aynı fikirlerle beslenen, aynı yörüngeden dolaşan ekibin iki yıl önce birlikte bir stüdyo kurmasıyla süreç hızlanıyor. Önce Faraz V Kayra’nın yeni albümü, sonra Kayra ve Sorgu’nun albümü derken geçen yılın sonunda “Aydabir” kayıtları çıkmaya başlıyor. Ardından da Kötülük Bizim İşimiz’e yoğunlaşıyorlar. Ve sonuçta konuklarıyla beraber şimdiye kadar yapılmış en kolektif hip hop projesi ortaya çıkıyor. Da Poet, kısıtlı bir kitleye hitap ettklerini ve bu kısıtlı alan içerisinde imece usulü çok üretim olabildiğini belirtiyor ve “Ortada maddi bir getiri olmadığından herkes birbirinin derdinden anlıyor, herkes birbirine destek vermeye yanaşıyor, tamamlıyor. Kitle büyürse bu imece durumu artar / azalır, bilemiyorum ama hitap ettiğimiz kitle ortak olduğu için böyle çalışmak güzel oluyor,” diyor. Sorgu da kolektivite anlamında amaçlarının gerisinde olduklarını, aslında daha geniş bir katılım istediklerini ama olabildiği kadarını toparladıklarını ekliyor. “Hem müziğini sevdiğimiz hem de arkadaşlık ilişkisi içinde olduğumuz kişilerin yer almasını istedik. Daha önce Türkiye’deki hip hop tarihinde kolektiflik adına yapılan toplama albümler çok var. Ama bunlar böyle bir ekibin çevresinde gelişmiş değil,” diyor. Buradaki farkın bakış açısı ortaklığı olduğunun altını çiziyorlar.Albümde; artık tanıtmaya gerek olmayan Grup Ses Beats, albümünü beklemekten helak olduğumuz Ezhel, elektronik müzik üretimleriyle tanıdığımız Sami Baha, eskilerden Sahtiyan, şahsen benim kıymetlim Ağaçkakan, genç prodüktör Badmixday, genç rap yıldızlarından Allame, tevellütü ‘90’lardaki Sert Müslümanlar’a dayanan 9 Canlı ve adını sıklıkla duymaya başladığımız Kamufle konuk olarak yer alıyor. Kısaca kadro efsane.
90bpm’in de kolektif olarak içeriğe önem verdiğinin altını çizmek gerekiyor. Farazi “Yıllarca, ver abi bir beat, yazalım üstüne bir şey, girelim kayda olsun bitsin dedik. Bu bizim için artık heyecan verici değil. Albüm kitapçığına baktığında okuyabileceğin bir şey olsun, söyleyebileceğimiz bir sözümüz olsun istiyoruz,” diyor bu konuda. Kolektiflik konusuna geri döndüğümüzde Da Poet bunun sadece tercih değil bir ihtiyaç olduğunu belirtiyor; “Bir ev tuttuğunda ev arkadaşı alırsan kirayı daha az ödersin ama o arkadaşı da seçersin. Bizim dünyadan beklediklerimiz ve üretmek istediklerimiz kesişiyor. Geçmiş albümleri dinlediğinizde anlarsınız zaten, sound’lar benzer ama dünyaya aynı yerden bakmanız da lazım,” diye konuyu gayet gerçekçi olarak özetliyor. “Ben artık herhalde bir şey yapmam artık, bir yere varamıyorum diyordum. 90bpm beni gaza getirdi. Hiç ihtimal veremeyeceğim bir şeye sebep oldu. Böyle bir albüm çıktı,” diyor Sorgu. İyi ki de böyle olmuş diye eklerim ben de.
90bpm ile birlikte ve hatta kolektif üretime çok daha erken başladıkları için önce M4NM’i de anmak gerekiyor elbet. Her üretimlerini takibe aldığımız ve mecralarımızda tanıtmaya çalıştığımız Eskişehirli kolektif ve label, diskografisinin kabarıklığıyla, yani üretim hızıyla göz kamaştırıyor öncelikle. 90bpm gibi kendilerine ait bir stüdyoları yok. Ama kolektiften birine gerekli ekipmanı birlikte almak ve daha sonrasında tüm üyelerin kullanımına açmak gibi bir yöntemleri var mesela. Farklı kombinasyonlarla biraraya gelip farklı isimlerle albümler yaptıkları gibi solo projelerine de devam ediyorlar. Eskişehir’i aşıp çoğunun ikametleri İstanbul’a aldırmasıyla hızlanan ivme ve Balıkesir’den Samsun’a müzikal yaklaşım ve birlikte üretme mantıklarını kendilerine uygun buldukları isimlerin katılımıyla yirmiden fazla müzisyenin geçmişte ya da halen üyesi olduğu bir kolektif M4NM. Hatta bu yazı yazılırken çıkmak üzere olan Trisect albümünde de yine aynı zihniyetle Cengâver, Armonycoma or slt ve KGWGK işbirliği var. Çizgisi bir taraftan daha abstract ya da enstrümantal hip hop çalışmalarına da açık, diğer taraftan da başta Ağaçkakan’ın kabiliyetiyle belirginleşen ve yetkinleşen, farklı bir söz yazımı çabası var.
Gramafonia’nın kurmakta olduğu yeni label Robonima da, müzisyenin zaten şimdiye kadar sürekli işbirlikleriyle geliştirdiği kolektif üretim anlayışını sürdüreceğe benziyor ve düsturunu “farkındalık ve kolektiviteden aldığı mistik ilham”la açıklıyor. Ankaralı Voodoo Records, Aga B, Suppa, Sansar Salvo, Evre gibi isimleri barındırıp, Angara kominitesini etrafında toplarken mevzunun prodüksiyon tarafında harikalar yaratıyor. Onların diss atmayı (bir rap’çinin bir başka rap’çiyi yermek, aşağı görmek amacıyla söz yazması, bir anlamda sidik yarışı) diğerlerinden daha çok sevdiklerini söyleyebiliriz. Ama tayfa olarak hareket etmeleri kolektiflik mevzu bahis olduğunda onların da adını anmamızı gerektiriyor. Herhangi bir kolektife ya da label’a bağlı olmayanlar için de aslında genel bir yardımlaşma hali söz konusu. ‘90’ların sonlarında Kadıköy Acil etrafında toplanan hip hop camiasına benziyor. Ama bu tayfadan alıp yürüyüp rapstar olanlar oldu. 2000’lerin başında pek çok rapper’ımız star oldu aslında, büyük kitleleri peşine taktı. Ama o zamanki hareketlenmenin şimdikinden farkı, birlikte rhyme dizmek, birbirinin şarkısına destek atmaktan ibaret olmasıydı. Daha ne olacak diyebiliriz ama o devrin devinimi içerisinde yer alanların hepsi köşeleri tuttukça bireysellikleri had safhaya ulaştı. Şimdi ise bir düşünce birliği etrafında toplanıyor yeni kuşaklar.
Geçtiğimiz günlerde yeni albümünü çıkartan Ceza’yı dinleyince yazmaya karar verdim aslında bu yazıyı. Yılın en iyi albümlerinden biri olan Mode XL’ın Mevzu Makamı’ndaki groove’a kapılırken ortadaki müzikaliteye bakıyorum, sonra da Ceza’ya. Bu seviyeye gelmiş bir rapper’ın beat’i, rhyme’ı geçtim, hâlâ konunun diss atmak kısmında takılı kalması, albümün neredeyse tamamında “bebeler, bebeler” diye yenileri aşağılaması tahammül zorlayan bir deneyim oldu albümü dinlerken. Bebe dediklerinin son yıllarda yaptıklarına şapka çıkartarak hep birlikte hip hop’a seviye atlattıklarına şahit oluyoruz. Köşeleri tutan filler çimen ezme derdinde. Genç kuşak ise diğer yaşıtları gibi düzeni değiştirme derdinde. Bunu da birlikte yapacaklarının farkındalar ve çok şeyi değiştirecekler. M4NM’in toplama albümlerini ya da 90bpm’im Kötülük Bizim İşimiz albümünü alın, farkı anlayacaksınız. tayfunpolat@hotmail.com