Öncü(ler)
Utkan Çınar
Dieter Moebius aramızdan ayrıldı geçen ay. İsviçre doğumlu müzik insanı 1970’lerden günümüze yarattığı sound’lar ve uzun süreli çalışma arkadaşı Hans-Joachim Roedelius ile yayınladıkları albümlerle elektronik, indie, krautrock türlerine yollarını gösterdiler. Yazının başlığı onları en iyi tanımlayan kelime herhalde. ‘90’lardaki techno devriminden 2000’lerdeki indie sound’una, Gorillaz gibi deneylerden post-punk gibi birçok etkin türün ilk örneklerini bize sundular. Bu yazıda hem Moebius’u anmak hem de çalışma arkadaşları Roedelius, Eno, Rother, Plank gibi isimlerle oluşturdukları harika külliyatta sizi kısa bir gezintiye çıkarmak isterim. Ve eğer vakit bulur da bu müzikleri dinlerseniz yazının başlığına sizin de katılacağınızı umut ederim.
Dieter Moebius’un hikâyesi Berlin’de kendinden 7 yaş büyük Conrad Scnitzler (Tangerine Dream’in kurucu üyelerinden. Bu yıl Tangerine Dream de grubun babası Edgar Froese ölümüyle 48 yıllık kariyerine noktayı koydu) ve 10 yaş büyük Hans-Joachim Roedelius’la tanışması ve onlarla beraber Kluster’ın bir üyesi olmasıyla başladı. Moebius’un müziğe yaklaşımında bu iki isimden etkilenmemesi mümkün değildi. Schnitzler bir müzisyen değildi ve melodiden nefret ederdi. Flütlü, perküsyonlu hippi müziğinden nefret ederdi. Elektronik enstrümanlarla daha farklı bir müzik yapabileceklerine inanıyordu. Roedelius da kendisini etkileyen herhangi bir müzik türü olmadığını ve aslen gürültüyle nasıl çalışılabileceğini araştırmaktaydı. İkisinin Batı Berlin’de kuruculuğunu yaptığı Zodiak Free Arts Lab özgün fikirlere sahip sanatçıların biraraya geldiği önemli bir mekândı. 1969’da kısa bir süre açık kalabilse de bu mekânda rock müzikten ziyade deneysel müzikler ve özellikle de Peter Brötzmann gibilerini parladığı free caz öne çıkıyordu. Almanya’nın diğer şehirlerinde Amon Düül, Can gibi gruplar da farklı bir deneysellikle bu ortama katkıda bulunmaktaydılar. Tabii ki elektronik müziğin en büyük öncülerinden Karl Heinz Stockhausen’in de etkisini unutmamalı. Bu müzikler yavaştan, sonradan Almanya’nın en büyük müzikal ürünü olan Krautrock’a doğru evrilecekti. Moebius; Roedelius ve Scnitzler’la bir pub’da buluştu ve onlardan davulculuk teklifi aldı. 2 gün sonra 12 saatlik bir konser verdiler Zodiak’ta. Ardından Berlin’i terk ettiler 2 yıl boyunca şehirden şehre gezerek özellikle müzelerde müzikler yaparak geçimlerini sağlamaya çalıştılar. Yaptıkları müzik erken dönem endüstriyel müzikti belki de. Einstrüzende Neubaten’ın öncülü bir nevi. Scnitzler’ın ayrılmasıyla Kluster, Cluster’a dönüştü. Gitar ve bas çalamadıkları için elektronikler devreye girmeliydi. Cluster, Neu!’den Michael Rother ile oluşturdukları Harmonia; Harmonia’ya geçici bir üye olarak katılan Brian Eno ve bu dönemde onların teknisyenliği ve prodüktörlüğünü yapan Conny Plank’in de katkılarıyla ‘70’ler boyunca Alman müzik sahnesinin, deneysel elektronik sahnesinin en verimli isimlerinden oldular.Şu andan Cluster ve Harmonia müzikleri dinlediğinizde -evet deneyseller ama- parça parça daha sonradan post-punk, synth-pop, indiepop ve indie rock gibi türlerin potporisini duyabiliyorsunuz. Mesela Moebius’un Conny Plank ile beraber yayınladığı Rastrakraut Pasta albümü Gorillaz’ın milyonlar satan albümlerinin adeta demosu gibi. Ya da şimdilerin saygın grupları Battles, Liars gibi isimlerin çıkış noktalarının izlerini Harmonia’nın Brian Eno ile beraber kotardığı 1976 tarihli Track & Traces’de bulabiliyorsunuz. Cluster’ın özellikle Eno ile yaptığı çalışmalarda bir etkilenim bulmak kolay değildir. Bu müziklerin evrende o an o yerde ilk defa hissedildiğini rahatça düşünebilirsiniz. Zaman orada başlar, öncesini takip etmek mümkün değildir; çünkü yoktur.
Kısaca bu 1960’larda yeşermeye başlayan ve sonrasında Kraftwerk’ten Can’e, Cluster’dan Neu!’ye uzanan Alman grupların ve müzisyenlerin yaptıkları hem deneysel hem de popüler müziğin çehresini değiştirdi. Onlar Amerikan ve İngiliz rock gruplarından etkilenmek istemiyorlardı. Kendi bakışlarını geliştirdiler ve sonunda da bizlere dijital çağın gündoğumunda yolu gösterenler oldular. Dieter Moebius da bu öncülerin başlarında gelmekteydi. Huzur içinde yatsın, bize de onun müziklerini hatmetmeye devam etmek, her dinleyişimizde yeni fikirleri duymak kalsın.