Bir Yol Arkadaşı Olarak Inspiral Carpets


Murat Mrt Seçkin
Zihni’nin Nişantaşı’nda tezgâh açtığı günlerde öyle bir kaset aldık ki içindeki her şarkı tek tek yıllarımı yedi. Güzel insan John Peel’in Peel Sessions kayıtlarının Fransa’da çıkmış bir toplamasının kopyası olan bu albüm sanırım dinlediğim en güzel toplamalardan biri. John Peel kayıtlarından oluşması bir yana İngiliz punk ve post-punk akımının en güzel şarkılarını biraraya toplamış olması da ayrı bir güzellik. Wire, The Slits ve Red Skins gibi grupları hep bu kaset sayesinde öğrendim. Sanırım İngiliz popüler ve yeraltı müziğine iyicene sırnaşmamın sebebi de bu albüm.

Uzunca süre aynı kasetin açılış şarkısı olan Syd Barret’ın uykucu “Terrapin”i yüzünden psikodelik seslere el atmaya karar verdim. Sonrasında anladım ki hep altmışların sonunda bitti herhalde dediğimiz psikodeliya, beat ve surf aslında başka başka genç grupların şarkılarında, farklı şekillerde yaşamaya, var olmaya devam ediyor. Üstelik şimdilerin bol kaliteli, süper vintaj enstrüman ve malzemeleri ile değil, klasik bir grupta olması gereken standartlar ve tabii ki tatlı bir Farfisa tuşu ile.
Ergenliğimde inatla uzak durduğum Rolling Stones ve Beatles şarkılarındaki o herkesin pek övdüğü güzellikleri de bu seksenler-doksanlar toplaması sayesinde duydum. İşte tam burada Inspiral Carpets devreye giriyor. Kime dinletsem hoşlanmadı ama benim duyduğum en keyifli uyarlamalardan biri olan Rolling Stones marşı “Gimme Shelter” yorumu ile bu toplamada yer almış Inspiral Carpets ve aynı şarkı bir süre sonra walkman’in ve evdeki teybin içinde sürekli “rew” tuşuna basma ihtiyacı hissettirdi. Çat diye başlayıp neredeyse hız kesmeden devam eden, insanda “şunu bir de canlı dinlesem” ihtiyacı hissettiren hareketli bir yorum ile bu Oldham’lı arkadaşlar çivilemesine, acımasızca hayatıma daldı.

Çiçeklere hasret fabrika çocukları...

Gri, dumanlı havasından bunalmış ve İngiltere’de müzikal anlamda samimi hissettiren ne varsa bir şekilde “işçi çocukları” deyimini söylettirmek zorunda kalan Manchester’lı gençler büyük ihtimalle oldukça şuurlu bir şekilde yine Amerika’dan feyz almışlardı. İngiltere’den çıkan her güzel sesin temelinde yankilerin olması alışık olduğumuz bir durum. Tuhaf olanı ise aynı sesi evirip, çok da karışık formüller kullanmadan İngiliz vatandaşına rahatlıkla çevirmeleri.

Factory’nin yükseldiği, Joy Division’ın herkesi geçici felç ettiği yıllar geçeli çok olmuş ama etkisi azıcık bile azalmamıştı. Bu ortamda altmışlarda Brian Wilson ağabeylerinin güneşli ve dalgalı Kaliforniya sahillerinden çıkarttığı sesleri alıp Manchester karanlığında yavaşça renklenecek çiçeklere çevirmişlerdi. Happy Mondays ve Stone Roses elemanları geçirdikleri bu keyifli garaj günlerinin sonunda işin bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemişlerdi sanırım. Bu iki önemli ismin hemen arkasından kendilerine has duruşu ama hep bir örnek saç kesimleri ile Inspiral Carpets arz-ı endam eyledi.

Happy Mondays’e göre daha az partici, Stone Roses’a göre de daha bir punk altyapılı duruyordu Inspiral Carpets. Gittikçe daha da büyüyen bir rave ortamına dönüşen Madchester tarzında kendini dans pistlerinde helak etmemeye gayret gösteren bir grup genç gibi gözüküyorlardı. Nerdeyse bas ve davul kadar şarkılara lokomotiflik yapan klavyesi (Farfisa) ile altmışların asit teslerine yol alırken olmadık yerlerde patlayabilen gitarlar ile alkol komasının eşiğindeki punklara dönüşebiliyordu. Inspiral Carpets’ın güzelliği her ne kadar belli bir ses örgüsüne bağlı kalsalarda bir sonraki şarkıda yaşama ihtimalinizin büyük olduğu farklılıklarda yatıyor. “Niagara” gibi bir şarkı ile uçarcasına suların üstünde gezinip ıslanırken, “Mermaid”de dostlarla dans pistinde hafif hafif sallanabilir ya da daha yenilerden “Fire” ile kamu malına rahatça zarar verebilirsiniz.

Bence tüm şarkıları tamamen canlı performans düşünülerek yazılmış grubun böyle bir tercih yapması da çok doğal. Bugün birçok gruba ilham verebilecek turne maceraları oldukça meşhurdur Inspiral Carpets’ın. Ara ara değişen kadrosu ile uzun haftalar boyunca hep yollarda olmuşlar. Hikâyenin bu kısmında grupla ilgili her yazıda mutlaka geçmesi gereken kısmı ekleyelim. Kıl kişilik Noel Gallagher (Oasis) bu turneler boyunca ekibin gitar teknisyenliğini ya da “malzeme” taşımacılığını yapmış. Aslında gitarist olarak girmek istemiş ama tutturamayınca buradan başlayayım demiş. Söylenenlere göre daha sonradan Oasis’in güzellikleri arasında yer alacak bazı şarkıları Inspiral Carpets elemanlarına defalarca dinletmiş ama aldığı cevap genelde “Yok, olmamış, bize uymaz” minvalinde cevaplar olmuş. O dönem Noel kendilerine kıl oldu mu bilemiyorum ama bu güzel ekibin doksanlar ve ikibinlerde tekrar tekrar adının duyulmasında büyük katkısı olduğunu kabul etmek lazım. Gallagher her fırsatta turne ve müzisyenlikle, şarkı yapımı ile ilgili deneyimlerinde Inspiral Carpets’ın etkisinden mutlaka bahsediyor. Hoş tüm bu tatlılığı ile yine de beni Oasis’e yakınlaştıramadı o da ayrı mesele.

Sanki “Gel bize katıl,” der gibiler...

Bir deneme yapın. Artık nerede dinliyorsanız müzik çalıcınıza Inspiral Carpets’ın tüm albümlerini yükleyin ve sırayla dinleyin. Kısa süre sonra yakın arkadaşınızın kayıtlarını dinliyor gibi olacaksınız. İşin güzelliği ise yakın arkadaşınızın kaydını da bir süre sonra başka bir varlıkmış gibi sahipleneceğiniz gerçeği. Müzik çalarlarken ulaşılması imkânsız insanlara dönüşmeyen bu güzel adamlar, akşam üzeri salonunuzda oturup sizinle tüttüren, muhabbete dalan ve biraları yuvarlayan kankanıza dönüşebiliyor. İngiliz müziğinin hep seviyeli ve uzak olduğunu düşünenler punk sosu ile beslenmiş grupları bir gözden geçirsinler. Samimi müziğin türü ne olursa olsun seni koluna takar ve hızlı bir yürüyüşe çıkarır. Her şarkıda başka bir dost ile tanıştırır.

Müzik en yakın arkadaşınsa Madchester ekipleri de onların en yakını, rahat ol, dinle... muratmrtseckin@gmail.com