Çizgi Roman Klasikler

Mecmuanın 3. yaşgününde hazır bi dolu insan biraraya gelmişken bir süredir ikili, üçlü gruplar halinde tartıştığımız, geyiğini yaptığımız klasiklerin çizgi romanlaştırılması hadisesini topluca konuşalım dedik. Bastık kayıt cihazının tuşuna. Döktü millet kafasındakini. Güzel de oldu. Öyle sandık biz yani. Meğer kayıt edememişiz. O keyifli tartışmayı basamadık ama ardından tartışmaya katılanlardan o gün söylediklerini özetlemelerini istedik. Daha kuru da olsa, konuyla ilgili bayağı bir fikir var aşağıda.

Zafer Yalçınpınar
Aslında Woody Allen’ın bu konuya uyacak çok güzel bir sözü vardır: “Bir dönem hızlı okuma kurslarına gittim. Bu sayede Tolstoy’un Savaş ve Barış adlı romanını yirmi dakikada okudum. Olay Rusya’da geçiyormuş,” diyor. Okumayı sevmeyen kitlelere bazı edebi değerleri katmak ya da aktarmak için eserlerin çizgi romanlaştırılması, bu yolla eserlerin yaygınlaştırılması filan güzel ve ulvi bir fikir olarak görülebilir. Ancak, işbu çizgi romanlarda birçok edebi boşluk ya da imgesel örtüşmezlik oluşuyor. Üstelik okuyucunun zihnine de belli bir oranda ket vuruluyor. Duygudurumlar arasında -benim tahammül edemeyeceğim- gedikler, aksaklıklar oluşuyor. Yani, çizilen sahnelerin benim zihnimdeki resimlerle örtüştüğü durumlar çok az... Hele hele asıl metinde şiirsel unsurlar varsa, onların imgesel karşılıkları bu çizgi romanlarda ya tamamiyle es geçiliyor ya da çokça seyreltiliyor. Bir de, son dönemde, felsefe metinlerinin de çizgi romanlaştığını gördüm. Felsefe gedikleri kaldırmaz. Bu durum bana göre çok sakıncalı... Sonuçta, biraz sert bir söylem olacak fakat söyleyeceğim; haplaştırılmış eserleri yutmak bana göre değil. Ben bu hapı yutmam. Yutanlar da hapa ihtiyacı olanlardır. 

Kerem Erol
Sanırım edebiyat eserlerinin başka bir platforma taşınması yanında şu soruyu genelleyerek getiriyor; bu dönüştürme doğru mu? Sinema seyircisi aynı soruyla yıllar yılı boğuştu ve sanırım sonunda şu karara vardı: Uyarlama ile elde edilen ürün, kaynak eserden bağımsızdır ve ayrı değerlendirilmelidir. Sonuçta bir kitabın her okuru üzerindeki etkisi, kahramanların her okurun zihnindeki betimlemesi farklı olabilir ama kitaptan elde edilen görsel ürün sadece bir etkiyi, bir bakış açısını ve bir mutlak betimlemeyi yansıtır. Bu kural sinema için olduğu kadar değilse bile çizgi romanlar için de büyük ölçüde geçerlidir. Bu yüzden eserin türevinden, eserin yarattığı etkiyi eksiksiz vermesini beklemek yersizdir. O artık bağımsız, başlı başına farklı bir iştir. Bu noktada sadece yapılan uygulamanın kendi özgün kalitesinden bahsedilebilir. Vasat bir çizgi, sadece dialog özetlerini veren ve amacı bu kitap okumaya üşenenler için özetle şunu anlatıyor diyen bir yapıyı elbette ben de desteklemiyorum. Ama prensip olarak klasiklerin veya Das Kapital’in çizgi romana aktarılmasına karşı değilim. Hatta okumayı Tenten’den Tommiks’e çizgi romanla sökmüş biri olarak çizgileştirilmiş edebiyatın yeni kuşaklara da okuma alışkanlığı kazandırıp, bu eserlerin orjinaline yönelik de bir merak uyandıracağını düşünüyorum.

Burak Bayülgen
Klasik eserlerin çizgi roman versiyonlarının türemesini, klasik olarak atfettiğimiz eserlerin bugüne dek dayatmacı şekilde bizlere ulaştırıldığının sonucu olarak görüyorum. Öyle ki çizgi roman versiyonu dahi olsa referans verilen ana eserlerin mutlaka bir şekilde hayatlarımıza girme zorunluluğu oluştu. Kuşkusuz bu klasik ana eserler hayatımızda sadece birer kitap adı olarak kalmayacak. Gerek dönemsel, gerek ideolojik olarak pek çok kulvarlarda bizleri etkileyen ana eserlerin metin olarak çeşitli reprodüksiyonlara uğraması sadece bu eserleri öyle ya da böyle okumamız gerektiğini işaret etmiyor. Onlardan bağımsız birer kimlik ediniyorlar. Amacın metin olarak okunması zahmetli kısımlarını kolaylaştırmak olduğunu düşünmüyorum. Tam tersi zaten dolu olan bu eserlerin çeşitli medyalarla hayatımızda iyicene belirginleşmelerini sağlıyorlar.

Utkan Çınar
Eğer bizim ve bu dergiyi okuyan insanların neredeyse tamamının bu eserleri okumuş olduğunu varsayarsak, bizim için bir eğlence aracı olarak görülebilir bu. Zaten yıllar evvel hayal gücümüzle atmosferini yarattığımız bu işleri okuyup okumamak pek fark yapmayacaktır. Ancak bu eserlerin yeni farkına varmaya ve öğrenmeye başlayan ergen ve çocuk nüfusun, bunları orijinal kitap hali yerine çizgi roman versiyonlarından okumaları bence iyi bir şey olmayacaktır. Keza işin içine görsellik girdiği anda karakterler ve atmosfer bir biçim kazanacak okuyucunun hayal etme alanı daralacaktır. Daha sonradan orijinalini okusa bile aklındaki, misal Raskolnikov’un saç renginin tonu, göndermelerden kurtulması mümkün olmayacaktır. Tabii mesela Kapital gibi bir eserin gene bahsettiğim genç nüfus tarafından çizgiroman olarak okunması dezavantajlı bir durum olmayabilir. Keza onu anlayacak donanıma sahip olmadan ve “sıkılmadan” bu önemli konu hakkında fikir sahibi olabilir ve gelecekte orijinalini de merak edebilir. Sonuçta bu bir sektör meselesi. Hikâye iyi ise her türlü haliyle satılmaya çalışılacaktır. Bunun olumlu veya olumsuz etkilerini ise ancak bir nesil sonra farkedebileceğiz.

Hilmi Tezgör
Ben henüz çizgi roman klasiklerinden almadım, okumadım. Metinlerin orijinal haliyle oynuyorlar mı bilmiyorum ama kısalttıkları kesin. Yine de ben bu yeni pazarlama taktiğine iyimser bakmak istiyorum. Edebi metnin güzelliğinin ve gücünün, kitap yerine çizgi roman okumayı tercih edeni baştan çıkarabileceğini ve metnin kendisine yönlendirebileceğini düşünüyorum. Böyle bir olasılığın azımsanmaması gerekir sanıyorum. Ayrıca her kitabın çizgi romanı yok. Bir çizgi romanı çok seven, aynı yazardan başka bir şey okumak isterse mecburen orijinal metne yönelecektir, gibime geliyor.

Tuğba Eriş
2009 yazından NTV Yayınları’nın atağıyla başlayan edebi klasiklerin çizgi roman olarak basılması furyasına geçen sürede birçok yayınevi katıldı. April Yayıncılık O. Henry, Yordam Kitap Kapital bastı, Everest manga Shakespeare’lerle farklı bir renk kattı. Bir çeşit yayınevi politikası mıydı NTV’ninki, ürün yelpazesini genişletmek ve zenginleştirmek adına? Mark Twain’in, “Klasik, herkesin okumuş olmak istediği ama kimsenin okumak istemediği şeydir” sözünden yola çıkan April Yayıncılık ise klasikleri sevdirmek mi istiyor gerçekten?

Çizgi roman seven biri olarak, düşünce bana ters gelmiyor. Çizgi romanın edebiyatı sevdirmek için ideal bir araç olduğu düşüncesineyse çok katılamıyorum açıkçası. Lise ve üniversite öğrencilerinin çok ilgi gösterdiği düşünülürse, bir genç Kafka’nın çizgi roman Dava’sını okuduktan sonra klasik Dava’yı merak eder mi? Ya da etmesi gerekir mi? Zor sorular. Evet.



 

Saffet Sözen
Dava’nın çizgi roman versiyonunu çıkar çıkmaz aldım. Gerçi kitabevinin sunumu süpermarkette domates satar gibiydi ama olsundu. Baskısı güzel, fiyatı ucuzdu. Ayrıca o ön raflardan gelip geçen çarçur kitapları düşünüce… Hemen kitabın son sayfasını açtım. Bahtı kara arkadaşım K. feci şekilde can vermek üzereydi. Apdeshane ibriği kılıklı infaz memurlarına bir kez daha beddua ettim (Yapışık ikiz dedektifler gibi daha grotesk bir ikili hayal etmiştim hep). Gölgeli tekinsiz sokakları ve sonsuza uzanan yüksek tavanlı ıssız koridorları Orson Welles daha önce sinemalaştırmıştı. Çizgi Kafka bu haliyle tam macera bir Martin Mystere cildi hissiyatı veriyor ama bir romana “Biri Josef K’ya iftira atmış olmalıydı çünkü hiçbir kusur işlememiş olmasına rağmen bir sabah ansızın tutuklandı” cümlesiyle başlamak gibisi var mı?

Şenol Erdoğan
Şu şekilde maddelemek isterim:
- Bu bir furyadır
- Yayıncılığın gerçeğiyle yani özüyle bağıntılı değil kapitalizmin yeni bir sunumu ile ilintilendirilebilir.
- Çizgi romanın çıkış tarihine ve ilintili ruhuna uymadığından çizgiroman değildirler
- Uyarlamalardan bahsetmek gerekir. Öz ve kopyası ikilemine girmeden uyarlamadan bahsedilemez.
- Amaçlarının yeni okuyucular yaratmak olduğu doğruysa bu sadece banka hesaplarıyla ilintili bir plandır.
- Diğer yandan bazı değerlerin zedeleneceğini düşünmüyorum. Ortada bunu kanıtlayan çok örnek var.
- Yani şu: bu bambaşka bir şey olabilir, yeni bir tür olması muhtemel hatta, bunu geçmişin değerleri ve nesneleri ile örtüştürmemek ve kıyaslamamak gerek. Sanırım kendine ait bir space'i ve bu alanın IQ'su, bireylerinin zevkleri var ve bu sadece onları ilgilendirir. Koleksiyoncu için hoş bi durum olabilir diğer yandan. Çok daha alternatif bakarsak: iyi kes-yapıştır yapılır bunlardan. Kitap çalmayı becerebilenler için satıldığında sahaf değerleri yüksektir. Kaybolmuş bir kayıdın ardından, karda dışarı nasıl çıkacam ben arka düşüncesiyle, diğer yandan da sucuklu bir yumurta eskiziyle uğraşırken durum budur. Laneth'inde dediği gibi: boş ver genç, bu da geçer.

Özer Bal
Okumayı çizgi romanlar sayesinde sökmüş biri bu konuda ne diyebilir. :) Bahtiyarım.


info@kargamecmua.org