180o KARAKTER OYUNCUSU, JEFF BRIDGES
Aldığı ödüle bakarak Çılgın Kalp filminin kariyerinin en parlak noktası olduğunu söylemek Jeff Bridges söz konusu olduğunda pek doğru görünmüyor. Bugüne kadarki dört Oscar adaylığı -Peter Bogdanovich’in The Last Picture Show, Michael Cimino’nun Thunderbolt and Lightfoot, John Carpenter’ın Starman ve Rod Lurie’nin The Contender filmlerindeki rolleri ile- bir tarafa, özellikle Büyük Lebowski ve TRON’daki performansıyla pop kültür üzerindeki etkisi düşünüldüğünde.
Coen kardeşlerin filmi Büyük Lebowski gösterime girdiği 1998’den bugüne bir pop kültürü devi haline geldi ise de hiçbir şey Bridges’in canlandırdığı Dude karakterinin (Hollywood yapımcısı Jeff Dowd’dan esinlenen) bir kült haline gelmesine hazırlamamış. “Bunu seviyorum,” diyor Bridges. “Çok sevindirici ve tatmin edici, çünkü ilk çıktığında çok fazla etki yaratmadı. Sonra Avrupa’da büyük bir başarı elde etti ve buraya sıçradı. Bu festivallerden birine katıldım, bir Dude denizinde olmak, çığlıklar ve coşku, bu benim Beatle anımdı.” (Filmin oluşturduğu hayran kitlesi 2002 yılından bu yana her yıl “Lebowski Festivali” düzenlemekte. www.lebowskifest.com)
“Bir parçası olmayı sevdiğin bir filmde rol almak harika. Bazıları Coen kardeşlerin yaptıkları her işte çok iyi olduklarını düşünüyorlar, doğaçlamanın başka hiçbir şeye benzemediğini. Ama bu filmde hiç doğaçlama yoktu. Her şey senaryoda yazılıydı ve onlar bunun dışına çıkmadılar. Filmin bugün bu kadar takdir edilmesi ve insanların onun üzerine çalışması harika. Büyük Lebowski benim için The Godfather (Baba) gibi bir şey. Ne zaman televizyonda karşıma çıksa birkaç sahnesini izleyeyim diye düşünürüm ama sonunda hep tüm filmi izlerim.”
Filmin setinin çalıştığı diğer setlere göre daha “rahat” olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Sette içmedim. Aslında kafanızın güzel olması için şahane bir mazeret de vardı. Ama öğrendiğim bir ders var. Sarhoş bir şekilde çalışmak ilk birkaç sahnede iyi ama bunu tüm gün ve ertesi gün de sürdürmeniz gerekiyor. Bu nedenle içmemeyi tercih ettim. Gençken biraz esrarkeş olduğum için epey deneyimim vardı ve hafızamı kullanmam yeterli oldu. Senaryoya bağlı kalmak ve her şeyin farkında olmak istedim. Daha önce böyle bir hataya düştüm. ‘Sarhoşu oynuyorum, öyleyse sadece sarhoş olacağım’. Bu belki bir saat kadar işe yarıyor ama sürdüremiyorsunuz.”
Peki Büyük Lebowski’nin çekimlerinden eğlenceli neler hatırlıyor Bridges?
“Fotoğraf kitabımda benim kişisel favorim olan bir kare var. Filmin çekimleri sırasında eşimi ve çocuklarımı sete davet etmek için güzel bir gün olduğunu düşündüm. Birden o gün çekeceğimiz sahneyi fark ettim. Şu Busby Berkeley tarzı düş sahnesinin çekimlerinin yapıyorduk, hani benim şu kadınların bacaklarının arasından, vajinalarına bakarak geçtiğim sahne! Kaykayın üzerinde yatıyordum ve buzları eritmek için ilk sıradaki kıza ‘Fotoğraf çekmemin bir mahsuru var mı? Burada gerçekten bir fırsat var,’ dedim. O da bana ‘Elbette Dude,’ dedi. Böylece yukarı doğru bakarken kaykayımda yatıyorum ve karşımda o dansçı mayosundan dışarı doğru uzanan öbekler halinde pubik tüyler var. Sonraki eteğe baktım ve daha fazla tüy. İlerledikçe tüyler daha da gürleşti. Ve ben aynen şu durumdaydım, ‘Tanrım, bu bir rüya!’ Görünüşe göre onlar bir Dude fotoğrafı çekiyorlardı ve mayolarının içine tüy doldurmuşlardı.”
Büyük Lebowski’deki Dude rolü onun imzası olarak kabul edilebilirse de bugüne kadar birbirinden çok farklı karakterleri canlandırmasının altında farklı bir motivasyon var:
“Babam 1960’larda ‘Sea Hunt’ isimli TV dizisi ile çok büyük bir başarı yakaladı. Belki de biraz fazla başarı, öyle ki insanlar onun çok iyi bir oyuncu olduğunu düşünmek yerine onun bir balıkadam olduğunu düşünüyorlardı. Halk için o bu karakterdi. Gerçekte ise o çok yönlü bir oyuncuydu. Büyürken onun bu kadar güçlü bir persona (karakter) geliştirdiği için nasıl büyük bir hayal kırıklığına uğradığını gördüm. Bu nedenle birbirinden 180 derece farklı karakterler seçmeye ve öyle bir persona yaratmamaya çalışıyorum. Bu şekilde izleyici için beni bir tip değil de bir karakter olarak hayal etmek kolaylaşıyor.”
Bu arada Bridges yakın zamanda yönetmenlikte kendini denemeye hazırlanıyor. Fakat bu işin ne kadar büyük bir sorumluluk gerektirdiğini bildiğinden biraz ketum davranıyor. “En iyi ihtimalle hayatınızın bir yılı, bu nedenle tam anlamı ile benimsediğim bir şey olmalı,” diyor.
Aktörlük kariyerinde elli yılı deviren Jeff Bridges için dört kez adaylıktan sonra ona en iyi erkek oyuncu Oscar’ını getiren son filmi Crazy Heart (Çılgın Kalp) düşlerinin gerçekleştiği bir eve dönüş hikâyesi. Bridges’in canlandırdığı Bad Blake karakteri avare ve alkolik bir country-western şarkıcısı: biraz Hank Williams Jr., biraz Waylon Jennings, biraz da Kris Kristofferson kumaşından bir karakter. Filmin oyuncuları gibi yapım ekibi de Bridges’in arkadaşlarından oluşuyor: T-Bone Burnett, Waldemar Kalinowski… Bu ekibe dahil olan ve filmin müziklerine büyük katkı sağlayan John Goodwin ve Stephen Bruton filmdeki Bad Blake karakterini oluştururken Bridges’a çok şey katmış:
“Stephen bir müzisyen, her zaman yollarda, John ise Nashville’de yaşıyor ve kıymeti bilinmemiş bir şarkı yazarı. Bir aktör olarak her zaman izleyiciyi yarattığınız dünyanın içine çekecek küçük detaylar ararsınız ve bu iki müzisyen sürekli olarak bana küçük fikirler verdi. Ben bir müzisyen ve şarkı yazarıyım, ayrıca country müzik hayranıyım. Kendime, müzikle ne kadar ilişkili olduğuma ve bu rolü nasıl besleyebileceğime baktım. Müzik yapmak ve arkadaşlarımla çalışmak, bu bir düşün gerçekleşmesiydi.”
Filmin ele aldığı unsurlarından biri modern country müzik algısı. Film bir şekilde Nashville’den gelen tarza tepki. Filmin senaristi ve yönetmeni Scott Cooper’a göre bugünün ağır prodüksiyonlu, popüler ritimler içeren, satış arttırmaya yönelik tarzı, türün kökenlerinden uzaklaşıyor.
Bu arada Bridges Coen kardeşlerle ikinci işbirliğine çekimlerine bu ay başlanan bir filmle, Charles Portis’in True Grit isimli romanının yeni bir uyarlaması ile başlıyor. Her ne kadar Coen kardeşler yaptıklarının romanın farklı bir uyarlaması olduğunu söyleseler de belirtmeden geçmeyelim: Bridges’ın canlandıracağı Şerif Reuben J. ‘Rooster’ Cogburn karakterini 1969 yılındaki uyarlamada John Wayne canlandırıyordu. Ne diyelim? Tekrar ve tekrar iyi seyirler.