Yorgun
Evren Erbatur
Dünyanın en zor işi, odamızda yalnız başımıza oturamamak mı?
2006 yılında koreograf / dansçı İlyas Odman ile dramaturg Evren Erbatur’un kavramsal tasarımı ile sahnelenen “Yorgun”, Yüksel Aymaz’ın ışık tasarımı ve yenilenen alt yapısı ile yeniden izleyiciyle buluşuyor…
21 Şubat 2008’de İzmir’de ve 28 Şubat 2008’de İstanbul’da Fransız Kültür Merkezi’nde izlenebilir…
Yalnızlık oyuncaklarını kurcalayıp, kırılan kalbini oyalamaya çalışan bir adamın otobiyografik hikayesi düşünülerek tasarlanmaya başlayan Yorgun, her otobiyografik hikaye gibi kişiseldir ama insanı anlatır. İnsanın yaşam yolculuğuna benzer biçimde, gösterimin kendisi de bir gelişme gösterir. 2004 yılında, Surattaki 4 Çatlak projesi ve “çalışma sürecinde gösterim” mantığından hareketle, seriler haline gelen gösterimin bugünkü aşamasında var olan estetik ve düşünsel tasarımlara yeni bir gözle bakılır.
Bir bedenin hafifliği ile kontrolü ve gücü arasındaki ilişkiyi araştırmak, bizi bedenin potansiyeline götürüyor. Nasıl bir beden ise Onu göstermek, O beden ile göstermek. Sonra bedenin değiştiğini görüyoruz, bir değişim geçirdiğini. Bir kaliteden diğerine, bazen farkedilen bazen hiç farkedilmeyen geçişler içinde. Böylece aslında bedenin potansiyeli de farklılaşıyor. Yine de o anları yakalamaya çalışıyoruz. O anda O bedenin sahip olduğu nedir? Gerçekten sahip olduğu…
Dansta teatral olan ya da teatral olanın dansla ilişkisi sınırlarında dolaşan, hikaye anlatmakla bedenin kendi hikayesini yazması arasında duran Yorgun, gerçek ben ve gerçek bedenin, sahnede hem fiziksel hem de duygusal riskleri barındıran bir dansçı ile var olmasını araştırır. Dansçı olarak, bedeninin sınırlarını ve gücünü deneyen İlyas Odman, o anda dans ederken bu sınırın ve gücün yarattığı durumu da göstermektedir.
İlyas Odman, kendiliğinden yaratmış olduğu Adam’ın hikayesinde de benzer bir tavır oluşturur. Sahnede görülen, bir Adam’ın kendi –kimliğinin- sınırlarını denemesine doğru gider gelir. Adam, biraz da klostrofobik bir hale bürünen yalnızlığı içinde, çıkışsız ve çaresizdir. Yorgunluk bir birikimdir. İş yapamayacak durumda bırakır insanı. Halini, mecalini, anlamını elinden alır. Vakitsiz, yetersiz, güvensiz, sıkıcı birisi haline getirir. Kendi rutin dairesinde saklar.
Fiziksel olduğu kadar duygusal ve düşünsel bir yorgunluğun, insanı takatsiz bırakışı ve yerine mıhlanmışcasına haraketsizleştirmesi... Kişiden bütün çevresine bulaşan bir yaşam yorgunluğunun kişiyi bezginleştirmesi; bir devletin yorgunluğunun insanlarının odalarına sinerek dehlizlerini kapatması… Sonunda yorgunlukla birlikte gelen hiç bir şey yapamazlığın Adam’ı cezbederek, bir dokunulmazlık, kendine has bir duruş içine sokarak yabancılaştırması, dünyadan koparması…
Yorgun’un yenilenen gösterimi, bir bedenin o anda sahip olduğu nedir sorusunu yeniden sorar. Böylece, hem Adam’ın kendi elleriyle yarattığı bu rutin daireyi, hem de koreografik seçimleri bozan bir ironiye kavuşur.
evren.erbatur@gmail.com