Köle Tacirliğinin Müziğe Etkileri
Ömer İpek
Ömer İpek’in Shaman ya da CRR konserleri ve radyo programları vasıtasıyla dünya müziği hakkındaki bilgisine şahit oluyoruz pek çok fırsatta. Aşağıda Afrika müziği üzerine yazdığı bu yazıyı okurken, derlediği “kölelik” notları bize pek çok farklı açılım da sağlıyor aslında...
Afrikalı kölelerin çoğu eğitilmek ve oralarda çalıştırılmak üzere öncelikle Brezilya, Karayipler, Antiller ve Güney Amerika’nın çeşitli sömürgelerine taşınmışlar, zaman içinde oralardaki kültürü derinden etkilemişler ve etkilenmişlerdir. Bu etkileşimin en büyük izlerini müzikte bulabiliriz. Kuzey Amerika’da Blues, Zydeco, Mali’de gitarın hakim olduğu Desert Blues, Batı Afrika ve yöresindeki kimi müzik türlerinde akordeon ve banjo -ki anavatanı Afrika olarak kabul edilir- kullanımı, İspanya’da Rumba Flamenko ve elbette Reggae, bunlardan sadece birkaçıdır.
Küba Müziği ve tersine etkileşimler
Küba’nın yerlisi olan Tainos, Guanatabeyes, Siboneyes ve Arawak halkının M.S 900’lerde şimdi Kolombiya ve Venezuela olan bölgeden adaya geldikleri sanılıyor. Küba'ya 1500’lerin sonundan beri taşınan köle sayısı 19. yüzyılda doruğa çıkmış; 1820-1850 tarihleri arasında en az 200 bin yeni Afrikalı köle, buradaki şeker plantasyonlarında işe koşulmuştur.
Adaya daha çok Mali, Senegal, Kongo ve Gine’den insan getirilmiş. Onların yaşamları, ritm anlayışları ve enstrümanları, özellikle Yoruba kültürü ve inancı, ada sakinlerini ve müziğini sonsuza dek etkilemiştir.
Yüzyıllar içerisinde kültürel etkileşim tersine bir rota çizmiştir. Ülkelerine geri dönen veya Afrika ile ticari ilişkiler geliştiren Afrika kökenli Kübalılar dolayısıyla, Küba’ya hediye ettikleri ritm ve enstrümanlarla evrilmiş olan Küba Müziği’ni; Afrika’da, kendi yerel melodi, vokal ve ritm teknikleri ile karıştırmışlardır.1930’ların sonundan itibaren özellikle Mali, Senegal, Kongo ve Gine’de Afrika etkili Küba Müziği yaygınlaşmış, içinden o bölgelere özgü türler ve sound’lar yaratarak popüler olmuştur.
Şimdi bu gruplardan günümüze kadar gelen seslerini Afrika dışına da taşımış olan bazı grup ve türlerden bahsedelim.
Kongo Rumbası
Kongo geri göç ve ticari ilişkiler dolayısı ile başta Küba olmak üzere Latin Amerika ve Karayibler’de yapılan müzikten etkilenmiş,1930’ların sonunda Kongo Rumbası ve Soukous gibi kendine has türler yaratmıştır.
1950’lere gelindiginde özellikle HMV's plak şirketinin yayınladığı GV serisinin 78 inch’lik plakları ve African Jazz, OK Jazz, Beguin Band ve Rock A Mambo gibi gruplar sayesinde Kongo Müziği Afrika’da popüler müziğin en önemli kalesi olmuştu. Bu süreci Decca, HMV and Pathé Marconi gibi Avrupalı plak şirketlerinin bastığı 45’likler izler.
Daha sonra Kongo Rumbası ve Soukous icra eden gruplar kendi müziklerine özgü danslar ve bunları icra eden dansçılarla sahne performanslarını zenginleştirdiler. Bunu izleyen süre içerisinde Cha Cha Cha, Mambo, Merenge ve Bolero gibi dansları da içine alacak bir renklilik oluşmuştu. Dansla sunulan bu müzikler, Kenya ve Tanzanya gibi komşu ülkeleri doğrudan etkilemiştir.
1960’lar boyunca ve1970’lerin başına gelindiğinde birçok ünlü Kongo Orkestrası herbiri kendine özgü dansları ile Afrika’yı sarmıştı. Bunların arasında Dr Nico's “Kiri Kiri” dansını, Orchestra Veve's “Le Boucher”ini, Tabu Ley Rochereau's “Soum Joum”unu ve OK Jazz's “Rumba Odemba”sını sayabiliriz.
Her orkestranın kendi müziğine özgü danslarla sundukları bu performanslar ‘70’lerde seçim ve propaganda aracı olarak politik arenada da yoğunlukla kullanılmıştır.
80’lere gelindiğinde bu geleneğin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Papa Wemba, Kongo’ya gelen Amerikalı unutulmaz grup Fania All Star’ın konserinde Ray Baretto’nun şarkı aralarında seyirciye “¡Que viva la música!” diye seslenmesinden etkilenerek grubunun adını Viva La Musica and Dance koymuş ve etkisi günümüzde de süren efsanevi bir müzik hikayesinin kapılarını aralamıştır.
Mali
Mali’de ise gitarın ruhu Amerika’dan gelerek sonsuz Sahra Çölü ve Nijer Deltası’nda ses bulmuştur. Missisipi Deltası’na gitardan daha once hiç olmadığı gibi tınılar çıkaran Delta Blues’la ruh veren Afrikalılar, Nijer Nehri Deltası’na keskin ve dingin başka bir ruh ile eşlik ettiler. Desert Blues…
Unutulmaz efsane Ali Farka Toure’ye Sahra çölünden ses veren Tinariwen ve gitarın Afrikalı ruhu uzerinden onu takip eden birçok topluluk eşlik etti ve etmekte. Bir noktada, varolan bu hüzünlü müziğe, Batı Afrika’da hızla yer bulan Latin Amerika ve Küba etkisi yayılmış ve günümüzdeki en önemli izdüşümünü 1970’lerde efsanevi Super Rail Band’te bulmuştu. Bamako Tren Garı’ndaki bir otelde müzik yapan orkestra, diğer bütün Afrika’daki benzerleri gibi bir yıldızlar orkestrası idi. Bu çok önemli okuldan çıkan yıldızlar arasında Salif Keita, Mory Kante’yi sayabiliriz.
Günümüzde, Mali Gitarı’na getirdiği virtuoz kıvamındaki yorum ile orkestranın yeni yıldızı olan Djelimadi Tounkara, Super Rail Band ile 2007’de bir de Avrupa turnesi gerçekleştirdi.
Senegal
Gene bir yıldızlar topluluğu olan Orchestra Baobab ise ‘70’lerin başında Dakar’daki Baobab Kulübü’nde ortaya çıkarak başka bir müzik efsanesinin doğuşuna sebep olmuştu. Güneyde Casamance bölgesinden vurmalı öğeler ve kuzeyde Wolof ülkesinden “ozan”ların geleneklerini müziğine katarak Kübalı kalıbı değiştirdi ve onu Senegal adına yerel bir zenginliğe çevirdi.
Gerçekten de bu müzik, Küba'nın Orquesta Aragon’u veya Beny Moré Band’inde olmayan, ürkütücü, duygulu ses renklerine hakimdi. Buena Vista Social Club projesinin mimarı Nick Gold’un Avrupa adına bir keşfi olan grup, onun yapımcılığında kaydettikleri bir dizi album sayesinde Avrupa’da Afrika Müziğinin klasikleri arasında yerini almıştır.
Senagal’de popüler müzik günümüzde, daha çok mbalax ritimleri ile islamiyet ve islamiyet öncesi inançların bir karışımı olan bir çeşit sufizm çevresinde şekillenmiştir. Başlangıçta Volof dilinin ve kültürünün hikayecileri ve meddahlarının (griotlar) da katkısı ile Youssou‘n Dour’un Super Etol orkestrası sonra onun takipçileri Baba Maal ve Cheikh Lo gibi müzisyenler vasıtasıyla “Volof Rock” diyebileceğimiz mbalax Avrupa’da ve tüm dünyada tanınır oldu.
Köle Ticareti’nin Başlangıcına dair bazı bilgiler;
1502 İspanyol Krallığı köle ticaretini yasallaştırdı
1511 İspanya krallığı tarafından Amerika’daki yeni yerleşimcileri korumak amacıyla, Amerika’ya
yerleşenlerin yerlilerle olan ilişkilerini düzene sokmak için yürürlüğe sokulan ilk kanun olan Burgos kanunları, zenci köleliğe izin verdi
1518 Lorens De Gomino 4000 Afrikalı kölenin Amerika kıtasına sevki için ilk resmi izini aldı
1519 Afrika’dan Amerika’ya ilk köle gemisinin hareketi
1519 – 1867 11 milyon 62 bin Afrikalı Amerika’ya köle olarak götürüldü
1860 - 1865 Kuzey-Güney İç Savaşı’nda her dört aileden birisinin kölesi vardı. Bunlardan en az yarısınında köle sayısı 10’un üzerindeydi. Bu dönemde nüfusun %7’si, Zencilerin %75’inin kaderini elinde tutmaktaydı. Zencilerin tarım alanlarında ömürleri ortalama 7 yılı geçmiyordu
1865 Ku Kulx Klan kuruldu
1867 Ku Kulx Klan’ın başına General Forrest getirildi.
1915 Atlanta’da Methodist Papaz William Joseph Simmons Ku Kulx Klan’ı tekrar canlandırdı.
Yolculuğa Dair
Kölelerin tamamına yakını Batı Afrika sahilinden, Senegal Nehri ile Güney Angola arasında bulunan Batı ve Orta Batı Afrika ile Mozambik ve Madagaskar adasından gelmekteydi. Yolculuk Brezilya’ya ortalama bir ay, Orta Amerika’ya iki ay sürmekteydi.

Köle taciri gemilerinin yükleri 150 ile 600 kişi arasında değişiyordu. Erkek köleler isyan korkusuyla ya birbirlerine ya da güverteye zincirleniyordu.
Gemilerde 183 cm uzunluğunda 41 cm eninde bölmeler bulunuyor, köleler balık istifi gibi bu bölmelerde yan yana diziliyorlardı.
Afrika’dan gemilerle ayrılan kölelerin %20-30’u varış yerine kadar hayatlarını çeşitli nedenlerden kaybetmişlerdir.
“Avrupalılar, 10 ile 20 milyon arasındaki Afrikalı’yı köle yapıp Amerika’ya götürmek için Afrika’da 100 ile 200 milyon arasında insan öldürdüler.” Prof. Dr. Roger Garaudy.
O dönemde İngiltere’nin nüfusu 3 milyon, İspanya’nın nüfusu ise 11 milyondur.
Kongo’nun 1885’te tahmin edilen nüfusu 20 milyonun uzerindeyken 1904 rakamları nüfusun 8 milyona kadar düştüğünü göstermektedir.
Yoruba halkı ve dini;
Nijerya'daki en büyük etnik topluluktur. Ülkede yaşayanların %26'sını oluşturmalarının yanısıra, sayıları Batı Afrika’daki öteki ülkelerlerle birlikte 50 milyona yaklaşır.
Yoruba'ların çoğunluğu Nijerya'nın güneybatısında yaşasalar da, Benin, Togo, Sierra Leone, Küba gibi ülkelerde önemli Yoruba toplulukları yaşar. Yoruba'ların gelenekleri ve inanç sistemleri Amerika kıtasındaki topluluklarda da zemin buldu.
Örnek olarak Voodoo (Vodoun), Santería, Umbanda, Candomblé, Macumba.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Yoruba"'dan alındı.
Kaynakça
http://www.megabilim.com/index.php/Sosyoloji/Koleler-ve-Koleciler.html
http://www.aozj17.dsl.pipex.com/dances.html
Rumba on the River: A History of the Popular Music of the Two Congos Yazan: Gary Stewart – Music - 2003
In Griot Time: An American Guitarist in Mali Yazan: Banning Eyre - Biography & Autobiography - 2000
w_omeripek@hotmail.com