Kahramanım; benim


Müge Ersan
Hangi spor salonuna gittiği kadar hangi duş jelini kullandığı da gösterir oldu artık bir erkeğin, nasıl bir erkek olduğunu. Göstermek de görünür olma çabası sonuçta. Mail adresinin şifresini unuttuğunda ona sorulan “çocukluk kahramanı” sorusunun cevabı çoğu erkek için aynı; Superman. Kimsenin sahip olmadığı bir güce sahip olmayı, “süper” olmayı kim istemez ki. Sadece erkekler değil kadınlar bile ister. Belki fiziksel değil ama en azından duygusal ve hukuksal olarak erk sahibi olmayı tabii ki herkes kadar kadınlar da ister. Kim kiminle ne kadar eşit, ne kadar değil bunlar çoktan geçildi. Elbet her kadının kendine göre bir eşitliği var. Elbet her kadının kendine göre bir eşi, erk sahibi bir erkeği var. Kimi zaman aynı spor salonunda buluyor onu, kimi zaman yürüyüş parkında, kimi zamansa süper markette. En azından mekânın adında geçen süpere şükrederek.
 
İlk bakışta erkine hayran bırakan bir erkek. Tam da aradığı bu sanki. Onu aramasının gerekliği olduğu öğretildi ona yıllarca. Bu erkin kendine karşı değil, gereken yerde gereken kişilere karşı kullanacağı hayaliyle büyütüldü kadın. İlk bakışta tabii... Geleceğe dair umutlar beslemesi lazım. En azından beslemeye çalışması... Bunda bir kadın olarak zorlansa da, her insan kadar, biraz da bu oluyor zamanla en çok gücüne giden. Sadece “kadın” olduğu için ona biçilen kaderler. O kaderleri her seferinde başka bir kahvenin fincanında aramaktaki ısrarı da bundan. Sadece kendine erki geçemiyor işte kadının, insanın.
 
Olmak zorunda olan her şey oluyor, olduruluyor bir şekilde ama bir türlü kendi olamıyor. Başkalarının rejimlerine, programlarına, kokularına, kurallarına, inançlarına ya da inançsızlıklarına maruz kalıyor. Hep kendinden uzaklaşıyor ya biraz da bu yüzden öfkeyle besleniyor her kadın, her kadından doğan her erkek, her insan gün geçtikçe. Farkında olmakla, farkına varmak arasında bir yerde güçlü durmakta zorlanıyor. Güçsüz olabilmeyi kabullenemiyor. Süpermen’e öykünüyor, onun aslında kadınına âşık normal bir erkek olduğunu göz ardı ederek. Kimi zaman güçsüz olmanın insanın doğasında olduğunu unutuyor. Her şeye, herkese olduğu gibi her güce de sahip olmaya çalışıyor.
 
Asla kendine ait olmayan, her gün sabrının, benliğinin, insanlığının, gücünün sınandığı bir dünyaya, düzene ait olmak gücüne gidiyor. Tüm kırıp dökmesi, saldırganlaşması, bağırıp çağırması da bu yüzden. Yoksa kimsenin kimseye karşı güç gösterisinde bulunmaya ihtiyacıyok. Bir şekilde kabul edecek herkes birbirini. Kim ne kadar insan, ne kadar kadın, ne kadar erkek, hangi dili konuşuyor, neye inanıyor, neye inanmıyor bu kadar sorgulanmayacak. Bu kadar öfkeli gözlerle bakmayacak kimse kimseye. Bu kadar görmezden gelmeyecek kimse kimseyi. İşte bunlar hep yaşanmışlık deyip alaya alacak insan dünyayı, başkalarının tercihleriyle yaşatılmış olmasa. Hadi oldu diyelim, buna bir karşı gelebilse... Elbet farkında, onun da gizli güçleri var. Yıllarca üstü kapatılmış, yok sayılmış gizli güçleri. Güçlerini keşfetmeyi öğretmediler ki ona, yoksa bilirdi; bir insanın en çok başka bir insana, sadece insan olduğu için ihtiyacı olduğunu. Bir insanın ancak, sadece dostu ise, başka bir insana erkinin geçebileceğini.
 
İnsanın en büyük düşmanı yine, insan, o Superman olmaya çalışırken kendi içinde unuttuğu insan. Bu anlatılmaz yaşanır bir gerçek artık herkes için. Onu bir kabullense, bir affetse, insan belki bir nebze de olsa daha güçlü olacak. Ah bir kendine söz geçirebilse, belki Clark Kent’i Superman’den daha çok sevecek. Belki de, kendi kendinin kahramanı olacak.  muge.ersan@gmail.com