BİLMEYENLERE DJ’LİK EĞİTİMİ
Murat MRT Seçkin
BPM:
Beat Per Minute / Dakikada Vuruş Sayısı
Hepimizin hayatında darbeler oldu. Bize o tokatları atanlar, hiç uslanmayanlar, işaret parmağını gözümüzün içine sokanlar. Yıllardır var olan, kimsenin reddetmediği, ama şirinlik olsun diye faşizm demediği milliyetçiliği içimize daha ağzımız süt kokarken yerleştirenler, hepimizin toprağını birimizin toprağına çevirenler. Bizler hâlâ onları görüyoruz dergilerde, gazetelerde, meydanlarda. Hangi güce taparlarsa tapsınlar, hepsinin amacı belli, ortak. Sen ekersin, sen biçersin ama iş yemeğe gelince sana sadece çöp bırakanların niyeti aynı. Düşmanlık, din, dil… bunlar kocaman birer silah onların elinde. 120 BPM’dir standart ve yıllar geçtikçe bir bakmışsın onların hızları sakinleşirken sen gittikçe hızlandırılmışsın. Başkaları pamuktan yuvasında otururken sen bir hamster gibi tekerleğin içinde dönüp durur, yabancılaşırsın. Sana özgürlük diye sunulan şarkı dengesiz vuruşları ile kalbini sıkıştırır. Çünkü başkasının şarkısını değil kendi şarkını bestelemelisin rahatı görmek için.
FADER:
Şarkılar arası geçişi sağlayan düğme, perdeyi aç, perdeyi kapa gibi
Savunulacak bin tane şey var. Çığlık çığlığa haykıracak acılarımız var. ‘70’lerde ve daha öncesinde –ki büyük ihtimal onlarda daha fazla- doğanlarda görürsünüz. Irkçı söylemlere karşı daha tedbirli ve daha kırılgandırlar. Çünkü ters tepen bir şeyler vardır bilinçlerinde. Kravatlı, kolalı yakalı ve parlak kumaşlı güçler tarafından ele geçirilen akülerimizi yerleştirirken uzaktan kumandaya koydukları fader düğmeleri belli bir noktaya kadar hükmeder aklımıza. Sonrasında her mikserin başına gelen toz, pislik birikmesi ile temassızlıklar başlar. Ani geçişler, patlayan sesler, dengesizlikler. İlla bağırıp çağırmaya gerek yok. Pisliğine beyaz bere takmak, işini yaparken muhatabının suratına bile bakmamak, müşterini aşağılamak, hâlâ aksanlı esprilere gülmek, Azeri televizyonu ile dalga geçmek. Bunun gibi onlarca örnek basit geçişler gibi gözükse de bir gün o fader düğmesinin asla ortayı bulamayacağı arızayı yaşayacağız. Ya hurdalıkta yerimizi bulacağız ya da yenilenip şımartılacağız.
LOOP:
Döngü halinde kullanılan ses parçaları
Tarih gibi güzel bir bilim, haydi abartalım neredeyse bir sanat dalı olabilecek kadar ince güzellikleri olan koskocaman bir kolaj, bizlere sadece ırk üzerinden verildi. “Geçmişini inkâr eden toplumlar köleliğe mahkumdur” dendi. Geçmişi inkâr etmiyorum ki, sadece o geçmiş benim değil.
Loop aslında bir nevi temcit pilavıdır. Özgürlük söylemlerinde bulunan kodamanlar o söylemin içine yeni baharatlar katarak devam ederler yollarına. Ama içerik hep aynıdır aslında. Siz güçlü olduğunuz sürece, ulus heybetini koruduğu sürece özgürlük güçlüdür, yoğundur, elle tutulabilir. Bu laflar döner durur, döner durur, döner durur… biz de aynı şekilde alkışlayıp alanı terk eder ve hayatımıza kaldığı yerden devam ederiz. Sonra onca loop içerisinde öyle bir keşmekeş yaşanır ki, bizler de o kodamanlara dönüşürüz. İnsan insanı ikinci plana attığı anda şarkı da biter, melodi de yok olur gider. Hiçbir acı, hiçbir problem ırgalamaz bizi. O ritim döngüsü içerisinde her şey rutinleşir. Tıpkı Madımak’taki gibi ten yakan, iç yakan yangınlar, etinize tırnağını geçirip et koparanların çıkarttığı ateşleri unutup yok ettiğimiz gibi.
PITCH CONTROL:
Müziğin hızına müdahale etmeye yarayan düğme
Meydanlara çıkıp “piç” diye bağıranlar, piç olmanın kötülüğünü savunacak kadar zavallı olanlar. Babasızlığı ayıplayan, o pek kutsal saydıkları annenin bacak arasına odaklanan bir kafanın özgürlüğü. Hakaret etme özgürlüğü yok etme serbestliğini de beraber getirir. Yıllardır birbirimizi aşağılayarak geldiğimiz nokta bu oldu. Daha fazla demokrasi (her ne demekse demokrasi) diye çığırtanların yanı başında duran, belki de ilerde anne olabilecek bir kadının eline konan, gururla taşıdığı pankart.
Pitch kontrol; adiliğin, rezilliğin özgürleşmesini yavaşlatır ama durduramaz. Durduracak tek bir düğme var makinalarımızda ama sanırım o da bir süredir bozuk.