BİR İHTİMAL DAHA VAR!


Emel Türker

Yıl 2009... IMF ve Dünya Bankası görüşmeleri devam ediyor, Greenpeace ve WWF bir basın açıklaması yapıyor STK’lara ayrılan yerde… Tabii ki basın açıklamasında bir Dünya Bankası yetkilisi de var. Kömürlü termik santraller ve büyük ölçekli hidroelektrik santrallerin ekoloji nasıl katlettiğinden ve Dünya Bankası’nın bu yatırımları fonlamasının yanlışlığından ve de elbette ki alternatif enerji yöntemlerinden. Sonunda Dünya Bankası yetkilisi çıkıp “Dünyada her gün sabah kalktığında sıcak bir duş alamayan kaç kişi var biliyor musunuz? Eğer bu yatırımlar olmazsa Hindistan’da, Pakistan’da bunlar olmaya devam edecek.”


Sözünü ettiği ülkelerde sağlıklı içme suyuna ulaşımı olmayan milyonlardan haberi yokmuş gibi görünüyor sayın yetkili ve sanırım sözünü ettiği kirli enerji kaynaklarının iklimin canına okuduğundan da çok haberi yok. Aslında belki de diğer ifade her ikisini de görmezden geliyor. Rakamlarsa sanayi devriminden bu yana dünyanın ısısının fosil yakıt kullanımına bağlı olarak 0.74 santigrat derece arttığını gösteriyor. Küresel ısınma ve iklim değişiminin yarattığı etkiler ise her yıl 150.000 insanın ölümüne neden oluyor; yıkıcı etkileri durdurmanın yolu ise enerji politikalarını değiştirmekten ve enerji verimliliğinden geçiyor. Yenilenebilir enerji kaynakları ise yerinden enerji kaynakları olması nedeniyle enerji verimliliği dostu enerji kaynakları.

Aslında yenilenebilir enerjiler denilince karşımıza çıkan ilk itiraz yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sıkıntısına çözüm olamayacağı yönünde, ancak hazırlanan raporlar ve yapılan araştırmalar bunun tam tersini söylüyor. Yani kirli enerji kaynaklarını aşamalı olarak ortadan kaldırarak yenilenebilir enerjiler sayesinde dünyanın enerjisinin 5,9 katını teknik olarak elde edebiliriz.*

Yenilenebilir enerji deyince ilk aklımıza gelen güneş enerjisi oluyor. Aslında güneş enerjisinin kullanımının da iki yolu var. Birisi fotovoltaik güneş enerjisi teknolojisi ki yılda %35’lik bir büyüme gösteriyor. Diğeri ise güneş ışığını doğrudan kullanan ısıl güneş enerjisi sistemleri. Bunun en güzel örneği yaklışık 2 km2’lik alana kurumuş olan İspanya'daki Andasol 1 Santrali. Andasol 1, 200.000 insanın yılda 150.000 ton CO2' dan tasarruf ederek yeşil elektriğe ulaşmasını sağlıyor. Her eylemde sürekli “Güneş, rüzgar bize yeter!” diye slogan attığımız üzere başka bir yenilenebilir enerji kaynağı rüzgâr. Halihazırda 164 GW kurulu rüzgar enerjisi gücü var. Aslında rüzgar ve güneş dışında şu anda biyokütle ve jeotermal yenilenebilir kaynaklar içinde gelişen bir yer tutuyor. Biyokütle alanında Latin Amerika ve Avrupa'da ciddi bir potansiyel söz konusu. Biyokütle aslında yabancı olduğumuz bir şey değil; genellikle hayvan atıklarının ısı üretiminde kullanılmasından biliyoruz yıllardır kendisini. Sadece elektrik alanında biyokütle kurulu gücü 30-35 GW. Diğer yandan jeotermal enerji uzun yıllardır ısı enerjisi üretiminde kullanılıyor ancak geçtiğimiz yüzyılın başından bu yana da elektrik üretiminde bir alternatif kaynak. 2009 yılı rakamlarına baktığımızda Avrupa'nın toplam elektrik tüketiminin %4.2'sini rüzgar, %3.5'ini biyokütle ve %0.4'ünü güneş enerjisi sistemleri karşıladı.**

Başka bir itiraz noktası ise fiyat konusu. Ancak yenilenebilir enerjiler hızla gelişen bir teknoloji kolu ve devletler tarafından uygulanacak teşvikler fiyatların düşmesi için önemli bir adım. Ancak Türkiye'de yenilenebilir enerji kanunu yenilenebilir enerjilere teşvik vermek yerine çıkarılan yeni kanun ile alım fiyatlarını daha da aşağıya çekti. Rüzgar enerjisi için 5.6 euro-cent/kWh, biyokütle için 10.2, jeotermal için 8.1 ve güneş için ise 10.2 euro-cent/kWh fiyat biçildi. Üstelik 2013 yılına kadar da sadece 600 MW'lık bir kurulu güç sınırlaması getirliyor. Bütün bunlar yenilenebilir enerjilerin yolunu kapatıyor. Yenilenebilir enerjilerden çalınan teşviklerse nükleer ve kömür gibi dünyayı cehenneme çeviren enerji kaynaklarının alım garantilerine ekleniyor. Dolayısıyla dünyanın yaşanılabilir bir yer olarak kalmasını istiyorsak kömürün ve nükleerin yerini fazlasıyla doldurabilecek alternatif enerji kaynaklarını değerlendirmek gerekiyor.

Baştaki anektoda dönecek olursak, dünyada ne kadar insan sabah sıcak duş alamıyor sorusunun cevabını bilmiyorum ama alternatifleri değerlendirmek yerine kirli enerji kaynaklarına dayalı enerji politikaları devam ettirilirse dünyada 2 milyara yakın insan suya erişim hakkını kaybedecek. Eğer başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorsak, alternatifler konusunda karar alıcıların kendi kendisine harekete geçip alternatifleri değerlendirmesini beklemenin hiç gerçekçi olmadığının da farkındayız demektir. O yüzden de biz bir an önce harekete geçmeli ve alternatif enerjilerin sesinin daha gür çıkması için ses vermeliyiz. 

* Greenpeace Türkiye Enerji (D)evrimi Raporu, 2009, syf. 23
**European Comission's Joint Research Center Renewable Energy Snapshots Report, 2010 


  emel.turker@greenpeace.org