ŞURADA ŞAİR, NABER DİYOR


Melda Köser
-Tamam işte, ben eskiden böyle değildim evet, tamam ben de ondan bahsediyorum.-

Kafamın içinde duran, zührevi bir hastalık gibi, baksalar utanıyorum, utanıyorum inan memelerim açıkta kalmış gibi.
Bugün Perşembe, atları vuranlar atlı karıncayı affetmemişler, foton kuşağına inanmaktan başka çarem kalmadı.
Ben eskiden böyle değildim. Sen de değildin bize ne oldu?
Bazen, takvimler uykularıma tur bindiriyor. Evren acımasız, zaman acımasız, alacaklılar acımasız. Tüm bunlar bana uykumu hatırlatıyor. Habire aynı yere dönen şeye depresyon diyoruz. Depresyondan korkmayınız, seviniz depresyonunuzu, yok yere ölmemeye dikkat ediniz. Herneyse sorun şu ki, uyusam şikâyetçiler, uyumasam endişeli. Oysa uyurken, Uyuyan Güzel’den bile güzel olduğumu söyleyen adamlar tanımıştım. Şimdi yoklar, giderken isimlerini de yanlarında götürmüş olmaları onların ayıbıdır, cimri adamlar işte, onları kayda değer görmüyorum. Görmüyorum çünkü geçen Salı gözlerimi aldırdım.
Eskiden gözlerime güvenim sonsuzdu. Senin de öyleydi. Çok değiştik şüphesiz. Her şey uzağı görememekle başladı, kabul edelim.
Birkaç botoks ile daima gülümseyen kadınlar yaratabiliriz. Buna bilim diyebiliriz. Buna teknoloji diyebiliriz, buna tanrı bile diyebiliriz çünkü gerçekte daima gülümseyen kadın diye bir şey yoktur. Daima gülümsemek şişko adamlara özgü bir sanattır, fazlası değil.
Eskiden iyimserdim, sende öyleydin. Öyleydin, dün gibi hatırlarım…
Sonra işte, üst komşum aile içi şiddetten öldüğünden beri ben evlenmeye hazır hissediyorum. Zaten rock&roll gereği evlilik şart. Üst komşum fiyakalı adamdı, onu karısının önderliğinden birtakım kötü kadınlar gömdü. Bir “kötü kadının” giderini parfümünden anlayabilirsiniz, ağır kokular ucuz fahişeler tarafından sürünülür, güzel kokular, fahişe mi değil mi diye düşündürecek kadar işin ehlidir.
Eskiden evlilik bir kurumdu, et ve balık dahil. Şimdi 21. yy. dondurulmuş spermler, bağımsız, güçlü ve manikürlü kadınlar. Kurumlara güvenim kalmadı, anlıyor musun? Koku sektörüne Banu Alkan bile bulaştı. Zaman değişiyor. Değişiyor arz talepler…
Ama bazen değişmeyen şeyler de var. Bir Perşembe örneğin, daima bir perşembeydi, önemsiz… Perşembeler hakkında hiçbir şey hissetmiyor oluşum tamamen perşembelerin suçudur.
Nazım okuyup coşan bir ideolojiye sahip olmadığım için annem suçlu.
Bana bakma, ben geçen sene şu zamanlar, şu saatlerde doğru hatayı kendimde aramaktan tamamen vazgeçtim. Bir yastık kılıfı kadar suçsuzum, beni kirli kılan üstüme yatanın salyasıdır, budur. Tartışmayacağım.
Evet, evet eskiden böyle laflar etmezdim. Hiç böyle biri değildim, yarın da olmayacağım. Söz veriyorum, hümanizm üzerine.
Son olarak belirtmeliyim ki, korna sesi denilen şeyle kitle imha silahlarının alakası olduğunu düşünüyorum. Çok düşünüyorum, en az dört yaşımdan beri düşünüyorum. Lütfen beni Antik Yunan’a gömün. Hades ile iş birliği var aklımda.
Aklımdaysa lades olmaz, bunu daha önce anlatmıştım.
Bugün Perşembe, uyumamak için hiçbir neden göremiyorum.
Göremiyorum çünkü geçen Salı gözl….
Ah evet, hafızam, insan unutuyor.
Alzheimer, en radikal adımdır gelecek günlere attığım. meldakoser@windowslive.com