İstanbul'dan Gitmek


Can Su Boğuşlu
Gitmek istedik, kaçıp bu karanlıkta kalmış odadan, sadece huzur bulmak... Belki daha iddiasız ama daha net olmak... Sonra bir gittik bu koca, bu yoğun şehirden... Kaçtık karanlıktan ve başardık aydınlanmayı...
Peki ne kadar gidebilirdik rakının melankolisinden, Boğaz’ın trafiğinden, İstiklal’in karmaşasından, ezanın huzur veren hissinden, aşklardan, Cihangir sokaklarından, Moda’nın sessiz şarkısından, vapurun içli sesinden...

Bence biz gidemedk... Aydınlandık ve görür olduk. O iddiasızlık, o vazgeçiş, gözümüzdeki bağı kaldırdı sadece... İstanbul'a yaşam verdi. Bazılarımız henüz vazgeçemedi bu yorgunu oldugu körebeden. O riski alamadı.

Herkes uyurken oturup yazan yazarlar vardır ya, onlar gibi oluyorum son yıllarda, İstanbul'a her gittigimde. Başka bir pencereden izliyorum denizi, kalabalığı... Artık İstanbul'u görüyorum. Terkettiğimde bu şehri; bilen bilir... ne kadar yorgun, ne kadar kör olmuştum... Farkına varamıyordum siyahın, beyazın, hiçbir rengin artık... Sadece yoruyordu, aldıkça alıyordu benden...

Bazen içinde bulunduğumuz durumları sadece biraz mesafe koyup öyle değerlendirmek, bambaşka bir aydınlama getirir ya... o oluyor bence İstanbul insanına... bir süre gidince bu şehirden... Ben İstanbul'dan gittim.

Bence insan şehirleri terketmeli, değişimi kabul edebilmek için... o güvenli ortamı bir süreliğine arkasına almalı... sıfırı tatmalı. Sadece kendi olarak, yeni topluluklara karışmalı...

İnsanlar var... Bildiği kısıtlı çevreyle, bilgiyle yetinen, pişmiş olduğunu sanan. Bu kadar derin bir havuzda böyle bir yanılgıya kapılmıştım ben de... İçinde bulunduğum, edindiklerim, sahip olduklarım... Hayatıma bir yön vermiş, keskin köşeler oluşturmuştu kişiliğimde. Bu durum çok da kötü değildir zaman zaman, sağlam karakterli olmak zor ve güzeldir. Ama bazı önyargılarım, insanlara karşı ne kadar iyi niyetli olsam da acımasız hükümlere varmama neden oluyordu.

Beni seven, değer veren insanları görmediğim ve daha da kötüsü yanlış anladığım oluyordu.. Belki bana verilen roller, sıfatlar neden oldu buna... Ama ne mutlu ki şimdi farkına varıyorum.. Ne kadar da küçükmüşüm, hata yapmaya hakkım varmış, yanlış anlayabilirmişim, yanlış biliyor olabilirmişim..

Kısa saç kullanmaya alışmış biri için saçını uzatmak gibi işte değişim. Kolay değil. Biraz riskli. Geçiş dönemini atlatmak zor. Ben çokça karar verdim saçımı uzatmaya ama nedense hep güzel bir model bulup kestim bir anda. Ama sanırım şimdi, gerçekten değişimi hissediyorum ve bu geçiş dönemine sabır göstermekten mutluluk duyuyorum. Belki de en güzeli olmayacak, ama o zaman bileceğim.. Hangisiymiş bana uyan... Bunu henüz tatmadım.

O güvenli ortamı terkedin. Tadın. Sakalınızı uzatın. Çirkin olun, başka güzelliklerinize varın. Kendi kapılarınızdan içeri girin, keşfedin. Saç modelinden, sakaldan öteye varın. Yenilin. Karar verin. Aynı yola başka yoldan gitmeyi deneyin. Yeni hatalar yapın. Tekrarlamayın.

İstanbul'dan gitmek:
Anadolu'ya gidip domates yetiştirmek de olabilir bu, güzel bir yazlıkta hamakta kitap okumak da olabilir ya da bambaşka bir ülkeye gidip eğitim almak, biraz zaman harcamak... Ne kadar güzel, huzurlu ve anlamlı olursa olsun diğeri, İstanbul'u özletir. İstanbul en güzeli değilse de sevgililerin, en özeli; yaralar açanı, merhem de olanı... caspell@gmail.com