Müphem Bir İşkillenme Kisvesi Altında (Yoksa?)
Viktor Pilatan
.Mesela evdesiniz camdan bakıyorsunuz ki kapının önünde çöp toplayan çingeneler oturmakta. Bir sürü çocuk ve anneleri. Bir şekilde çocuklar bizim sağlıksız olduklarından dolayı yanına bile yaklaşamadığımız birtakım dondurma ve çikolatalar yiyor. Keyifli bir görüntü aslında. Hepsinin yüzleri gülüyor. Onlar gittikten sonra tekrar camdan baktığınızda, çikolata ve dondurma çöpleriyle beraber insan dışkısı görüyorsunuz kapının önünde. Beyniniz hemen bir bağlantı kuruyor tabii, sonra bir an “Acaba ‘önyargılı’ mıyım?” diye düşünüyorsunuz. Sonra bir hayranlık da duyuyorsunuz yaşam tarzlarına ve sizin sorunlu medeniyetinize güzel bir isyan olduğunu düşünüyorsunuz. Tabii ki sembolik olarak..Mesela bir arkadaş ortamındasın. Müzik, sinema vs konuşuyorsunuz. Sevdiğin yerli bir yönetmenin filmini veya müzisyenin albümünü ortaya atıyorsun. Mevcutta hemen bir “o sanatçıyı yakından tanıyan bir arkadaşı olan biri” olduğundan emin olabilirsin. Yönetmense çalışanlarının paralarını vermemiştir veya geciktirmiştir ya da bilmemne çocuğudur vs. Buna o kadar çok rastladım ki bir ara refleks haline gelmişti. Her beğendiğim yerli işten kıllanır olmuştum. Sağcı bir adamın işini beğenmek her zaman kıl bir durum olmuştur tamam ama herkes de mi şerefsiz? Aralarında doğru hikâyeler de vardır tabii ama hep de aklıma o güzel fıkra gelir; hani cehennemde her ülkenin kendi kazanının olduğu, sadece Türkiye’ninkinin başında zebanilerin beklemediği. Çünkü çıkmaya çalışanı aşağıdan çektikleri… Sinizmin allah belasını versin!
.Mesela eğlence sektörünün şöhretleriyle ilgili dedikodular vardır. Affınıza sığınarak duyduğum bazılarından bahsedeceğim. Çok ünlü bir türkücüyü efendim zamanında Belgrad Ormanı’na götürüp şişeye oturtmuşlar ve videosunu çekmişler; sonrasında şantaj malzemesi olsun diye. Ünlü bir talk show’cunun cinsel zevkleri arasında ağzına büyük tuvalet yaptırmak varmış. Gene eskinin çok ünlü oyuncularından birinin gene o dönemin bütün kadın aktrisleriyle yattığı hatta biriyle ters ilişkiye girdiği ya da zamanın ünlü futbolcularından birinin eşi tarafından ünlü bir şovmenle yatakta basılması vs… Doğru, yanlış bilemem tabii herkesin özel hayatı. Sorun da yok. Ama bu insanları gördüğünüzde kafanızdan silemiyorsunuz bunları. Bir şey bilmeme haline geri dönmenin mümkün olmaması. O yüzden “bok at izi kalsın”, özellikle troll diye bir kavramı yaratmış dünyamızda çare bulmaya yaklaşamadığımız dertlerden biri.
.Mesela bir arkadaşınız size bir film önerir. Seyredince nefret edersiniz ya da 15. dakikasında uyursunuz. Bu durum arkadaşınızdan şüphelenmeniz gerekliliği sonucunu doğurur mu? Sanatsal zevkler birer sosyal test midir? Yüzüne kusmak istediğiniz Sting’i seven biriyle hayat tarzından ve görüşünden kıllanmadan sohbet edebilir misiniz?
.Mesela çok bilinmeyen bir grubu seviyorsunuzdur. 4 -5 albümden sonra birden popüler olurlar. Ve buna gereğinden fazla iyi uyum sağladıklarını düşünürsünüz. Gerçekten müzikleri iyidir ve hakkıyla daha çok insana mı ulaşmaya başlamışlardır? Yoksa “işini bilen” bir yapımcı ile çalışmaya başlamış ve “çok satan” bir albüm yapmak için harbiciliklerinden ödün mü vermişlerdir? Yoksa kendi hayatınızdaki başarısızlıkların bahanesini dışarıda bir yerde mi arıyorsunuzdur?
.Mesela komplo teorileri çağında yaşıyoruz. İlluminati, HAARP vs gırla. “Bu, kime yaradı?” kafası. Bunlara inanma derecenizle saflık dereceniz elele gidiyor. Kanıtlanmayan hiçbir şeye inanmamak makul bir tavır olabilir. Bir tek 11 Eylül saldırılarını hâlâ Amerika’nın resmi söylemi üzerinden tartışmak bana biraz garip geliyor. Bunu muhalif diyebileceğimiz insanların yapması da fena. Yani Paul McCartney’in 1966’da öldüğünü ve Kennedy’i öldüren UFO’lar tarafından benzeri ile değiştirildiğini biliyoruz. McCartney nereli? Liverpool’lu. Liverpool bir liman kenti. Manhattan’a direkt gemiyle gidiliyor. 11 Eylül saldırıları nerede oldu? Manhattan’da. Uyanın artık.
.1 nisanda şüpheci olmak lazımdır.
.Her sırt çantalıyı canlı bomba sanma kızannem
Her uzun saçlı ve küpeliyi gay sanma kızannem
Her kaslıyı dopingli sanma kızannem
Ama her zengini hırsız sanabilirsin
kendihayat@gmail.com