Şüphesiz Ki Sporda Her Başarı Şüpheli Artık!
Volkan Ağır
Hayatta kaç kere hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz? Bunun bilimsel olarak yapılmış bir anket sonrasında erişilmiş bir istatistiksel sonucu olduğundan emin değilim. Yaşanan hayal kırıklıklarının boyutu, ruhen yarattığı yorgunlukla eş değerdir. Buradan yola çıkarak hayat boyunca büyük boyutta birkaç hayal kırıklığı ya da küçük küçük ama çok sayıda hayal kırıklığı yaşayabiliriz. Elbette ki bunu yaşayıp yaşamamak da her zaman kişinin elinde değildir. Ne yaratır hayal kırıklığını? İçinde bulunduğumuz durumu, gözlemlediğimiz ya da takip ettiğimiz bir olayı, kişiyi hiçbir şüpheye düşmeden koşulsuzca, körkütük, hiçbir şekilde sorgulamadan kafamızda oluşturduğumuz şeyin gerçekleşenle eşleşmemesidir hayal kırıklığını yaratan. Beklenti ile ters orantılıdır yaşanan hayal kırıklığının boyutu. Şüphe ise hayal kırıklığının panzehiri olabilecek derecede güçlü bir duygudur.En çok, başarılı insanları kendimize örnek aldığımız aşikâr. Başarısız insanları örnek almayız da aynı başarısızlıkları sergiliyorsak bir benzerlik yaratabiliriz kendimizde. Kimse bilerek başarısız olmak istemez. Başarının en çok ve en kolay ölçülebilir olduğu alan da spor olduğundan, hemen hemen herkesin kendine idol olarak belirlediği, kahramanı olarak gördüğü biri vardır spor alanında. Ancak bu “kahramanlar” gerçek kahramanlar mı yoksa yaratılmış kahramanlar mı? Sorunun cevabı çok basit; tabii ki bence basit. Yaratılmış, çevrelerindeki insanlarca da korunan kahramanlar.
KAZANMAK ODAĞINDA SPOR
Sporun post-endüstriyel döneminin tüm paydaşları her zaman kazanmaya odaklandı ve kazananın yanında oldu. Kazananı eleştirmek ayıp, kazanandan şüphelenmek günahla eşdeğerdir. Eleştirenler ya da şüphe edenler başaranın eriştiklerini kıskanıyordur muhakkak. Peki şüphe etmek gerçekten büyük bir ayıp, büyük bir günah mı? Ya da yalan dünyasından uyandırmak için bir uyarı zili mi?
Bisiklet sporuna birçoğumuzun ilgisi Lance Armstrong’un inanılmaz başarısının ardından başlamadı dersek yanılır mıyız? Testis kanseri olan bir sporcu, kanser tedavisinin yıpratıcı tüm süreçlerini geçirmesine karşın 1999-2005 arasında 7 kez art arda Fransa Bisiklet Turu’nu kazandı. Daha önce 5 kez kazanılabilmişti. 7 kez kazanırken hiç mi hiç kimse şüphe duymadı mı bu başarısından? 2 gazeteci, Pierre Ballester ve David Walsh ortaya çıktı ve 2004’te L.A. Confidential – Lance Armstrong’un Sırları kitabını yayınladı. Daha sonrasında süreçler işledi ve Lance Armstrong da doping yaptığını itiraf etti.
ÇÖPE GİDEN KURGULANMIŞ BİR 7 SENE
Bu konuya değinmemin nedeni bisiklet sporuna çamur atmak değil. Lance Armstrong hayranlığı ile bisiklet sporuna sevdalanmış olanların bu gerçeği duymasının ardından meşhur sarı bilekliklerini, (Lance Armstrong’un Vakfı’nın bağış kampanyası için sattığı bileklikler) kesip atması oldu. 2004’ten bu yana bileğinde taşıdığı bileklikle kahramanını yanında taşıyanların, her daim hayatında onu örnek alanların yaşadığı hayal kırıklığını tahayyül edebiliyor musunuz? Kendine kahraman edindiği bir insan ve onun hikâyesi tamamen aldığı dopingler, rüşvet verdiği takımdaşlarını susturmak, medyayı kontrol etmek, yani tamamen düzenbazlığın, oyunbozanlığın üzerine kurulu bir dünyaymış meğer. Bir yalana inanarak yaşadığınızı fark etmek ne büyük bir acı, ne büyük bir hüsran. Satın alınmış duygular, çöpe atılmış seneler, zamanlar. Hikâyeden Lance’i çıkarıp başka kahramanları ekleyebilirsiniz. Sonuç aynı olacak.
HER BAŞARIDAN ŞÜPHE DUYMALI
Düzeni böyle kurulmuş bir spor dünyasını takip ederken güncel hikâyelerle bağ kurarak sporu takip etmek, hem de hiç şüphe duymadan nasıl mümkün olacak? Süreyya Ayhan, Gamze Bulut, Aslı Çakır Alptekin’in başarı kazandıklarında yaşattıkları sevincin, bugün bir yalan olduğunu bilince müsabakalarını izlerken, röportajlarını izlerken, başarı (!) hikâyelerini izlerken kaybettiğimiz zamanı bize kim verebilecek? Ya da bundan sonra kendimize öyküneceğimiz başarılı kahramanları ararken, başarısını takip ve tebrik ettiğimiz kişilere nasıl inanabileceğiz şüphe etmeden?
Kokain bağımlısı olduğu bilinen Maradona’nın, Napoli’yi şampiyon yaparken maçlardan önce, Richard Finestra misali burnundan bir gıdım “yaşam enerjisi” almadığından emin miyiz? Lionel Messi futbolu bıraktığında, kullandığı büyüme hormonunun Barcelona Futbol Kulübü tarafından üretilmiş gizli bir ilaç olmadığının ve bu bilginin gizli kalması için doping ajansına para vermediğinin ortaya çıkmayacağından emin miyiz? Atılan her golde, kazanılan her madalyaya sevinirken şüphe duyun. Dönüp kalenize bir bakın, belki de top çoktan sizin kalenizdedir. volkan.agir@gmail.com