Tesadüf


Utkan Çınar

Bu yazı yazıldığı sıralarda Leicester City’nin, modern futbol tarihinin en büyük mucize gerçekleştirerek şampiyon olmasına çok az kalmıştı. Son yılların müthiş hocası Diego Simeone ise büyük transfer yapamamış, oyuncu kaybetmiş Atletico Madrid ile hem İspanya hem Şampiyonlar Ligi’nde başa oynuyordu. Avrupa’nın heyyulalarına karşı büyük zaferler kazanan bu iki takıma bir bakış atalım istiyoruz.

Leicester’ın durumu Danimarka’nın 1992’de plajlardan gelip şampiyon olmasına benzetilebilir. (Kaleciler de akraba değil mi sonuçta?*) Ya da Clough’ın Nottingham Forest’inin 2. Ligden gelip ligi ve Avrupa Kupası'nı kazanmasına. Ama Leicester’ınkinin daha zor olduğunu düşünebiliriz. Henüz iki yıldır Premier Lig’de yer alan ve geçen sene son haftalarda paçayı kurtarmış bir ekibin, büyük takımlarla olan gelir uçurumunu da düşünürsek, en az 6 adet çok zengin şampiyonluk adayının bulunduğu bir ligde, 38 maçlık bir sezonda zirvede kalabilmesi, bunu da nazaran rahat bir şekilde becermesi inanılmaz.

Kariyerini yakından bildiğimiz Claudio Ranieri’nin bir büyücü olmadığını biliyoruz. Zaten Leicester’ın da gayet demode bir top oynadığını söylemek mümkün. Ama eğer tüm transferleriniz doğru olmuşsa, Avrupa’da oynamamanın verdiği rahatlıkla dar ama dinamik bir kadroyla devam edebilmiş ve de her oyuncunuzdan yüzde yüze yakın verim almışsanız, yani “takım” olabilmişseniz bunun olabildiğini görebilmek güzel. Futbolun süper zenginlikten ve parıltılı starlardan daha fazla bir şey olduğunu görmek güzel. Mücadelenin, çalışkanlığın ödülünü alabildiklerini görmek güzel. (Bazı maçlarda o kadar koşuyorlardı ki, yer yer şüpheye düştüğümü itiraf etmeliyim, şüphe olarak kalsın umarım.) Leicester’ın bir anomali olduğunu söyleyenlere de hak verirken bu kadar zengin takımın aynı anda hayalkırıklığı yaşamasını da tesadüf olarak görmek zor.

Atletico’nunki de doğru iş yapmak konusunda harika bir örnek. Harcadıkları para ve başarı oranında herkesten ilerdeler. Birkaç tahtası eksik başkan Jesus Gil’den sonra çok mantıklı bir yapılanma içine girdiler. Her zaman potansiyelli ve satabilecekleri oyuncuları aldılar. Yolu Atletico’dan geçen her oyuncuyu hem geliştirdiler hem de bu sırada ondan son derece iyi verim aldılar. Agüero’dan Arda’ya, Diego Costa’dan Falcao’ya birçok oyuncu hem çok iyi sezonlar geçirdiler hem de çok iyi paralar kazandırdılar kulübe. Antoine Griezmann da sırada. (En tanıdık simalardan biri haline gelen Juanfran’ın Real Madrid altyapısında çıktığını biliyor muydunuz? Raul misillemesi adeta. İşlerin nasıl değiştiğinin de bir kanıtı. Ayrıca kendisinin Football Manager’da Swansea’me çok katkısı olmuşutr.) Altyapı konusunda da neredeyse Barcelona kadar iyiler. Daha dün henüz 21’indeki Saul Niguez, Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Bayern’e Messi-vari bir gol attı. Aynı maça 4 tane altyapıdan yetişmiş oyuncuyla çıktılar. Bu başarılarda iyi yönetimin yanında şu aralar en başarılı hocalardan biri olarak ismini zikredebileceğimiz Diego Simeone’nin de müthiş katkısı oldu. Evet, belki göze çok hoş gelen bir futbol oynamıyorlar, maçları gollü geçmiyor ama “futbol” oynuyorlar. Atletico’nun Real’i Bernabeu’de yendiği bir maçın keyfini görmezden gelemezsiniz. Her iki takım da “futbol=gol” algısını kırmada öncü oldular.

Bundan sonra Atletico için çok değişen bir şey olacağını sanmıyorum. Düzgün yönetim anlayışıyla Simeone’yi kaybetmek bile onları hızını kesmeyebilir. Leicester ise Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılacağı ve muhtemelen Mahrez, Vardy, Kante gibi oyuncularının talan edileceği bir sezonda normale geri döner gibi geliyor.

Biz yeni Leicester’ların çıkmasından artık daha umutlu olacağız. Futbolda sözde süper yıldızlar ve sözde orta sınıf topçuların farkının aslında o kadar da büyük olmadığını bileceğiz. Ha tabii bu endüstriyel futbola karşı alınmış bir galibiyet değil. Sonuçta Leicester City’nin sahibi Tayland’lı bir grup ve de Atletico da çoğu satıştan olsa da yüksek gelirlerle oynayan bir ekip. Ama takım olma ve doğru iş yapma konusunda haklarını teslim etmeliyiz.

(*) Tabii ki Peter ve oğlu Kasper Schmeichel’den bahsediyorum.

Önümüdeki ay da Euro 2016 değerlendirmelerini bulabilirsiniz bu sayfalarda. khgv@hotmail.com