Dengesiz İlişki: Tears For Fears


Murat MRT Seçkin
Tayfun’un rutin ziyaretlerine denk getirdiğimiz dergi yetiştirme atışmalarında bu ay sıcak hava ve çatıdan gelen daha sıcak dalga nedeni ile oldukça mayışık bir fisiksel performans sergiledik. Merdivenlere lanet eden Utkan, bin tane bir haftaya sığdırmaya çalışan Tayfun, sinsice can acıtan espirilerini savurmak için avını bekleyen Bahadır ile aynı odada bulunmanın verdiği rahatlıkla mutfaktan yürüttüğüm yeşil elmayı ısırıyordum. Böyle bir ortamda ne yazayım diye düşünürken bir haftadır bir şekilde aklımdan çıkmayan “Head Over Heels” yüzünden ağzımdan Tears For Fears çıkmış oldu. Teklifim beklenmedik şekilde kabul edildi. Ben de zamana mekâna bağlı kalmadan yine seksenler çıkışlı bir ekibi yazacağım için manasız heyecanlandım... ve o kadar, devamı gelmedi. Ertesi gün kafamda “eee?!!” sesleri yankılanmaya başladı.

Farkına vardım, uzun zamandır adamların diğer albümlerini dinlemiyormuşum. Hemen arşivler karıştırıldı, albümler sıraya kondu. Mobil bir cihazda müzik dinleme yeteneğim gelişmediği halde yolda falan dinleyeyim diye telefona bile attım. Arkasından Tears For Fears ile ilgili beynimde saklanan şeyler tek tek çıkmaya başladı.

1.
Müzik dinleyen insanın herkesin bildiği gibi iki seçeneği var: Ya beğenirsin ya da beğenmezsin.

Bir de muhafazakâr müzik dinleyicisinin ekstra tavrı vardır: Nefret etmek.

Prensip olarak ne şekilde, nasıl yapılmış olursa olsun üretilen hiçbir sesten nefret etmem. Zaten nefret kelimesinin bu kadar kolay kullanılması da beni hayrete düşürüyor ama o konuya hiç girmeyeyim.

Seksenler sanırım bir kesim için sadece o meşhur “nefret” tepkisinden oluşuyor. O kesim zaten bir dönemi araştırıp, incelemeden, çok karşı oldukları popüler örnekleri baz alarak yok saymışlar. Oysa ki seksenler birçok türde yaratıcılığın ve özgünlüğün patlama yaptığı bir on yıl (decade) olarak önümüzde durur. Güzeldir çünkü üzerinden daha otuz yıl geçmeden zamanın indie-indie dance sahnesi o dönemin seslerine çılgınca bir dönüş yaptı ve çıkan sesler de hiç fena olmadı. Belki de aynısıydı ama ben zaten sevdiğim için güzel geldi.

Geçenlerde yolda giderken F.R. David’in normalde hiç aklıma gelip dinlemediğim şarkısı “Words” çalmaya başladı. O otoban bir güzelleşti, yanımda sevgilim bir hoş oldu gözümde anlatamam. Altı üstü ve doğal olarak iki klavye temasından oluşan parçanın doğru yer ve zamanda yarattığı etki ihtimali, başka bir şarkıya kötü deme merakımı da yok ediyor. O nedenle seksenli yılları küçük görüp aşağılamadan önce o dönemlerin sadece Euro-beat albümleri, vur kaç Scott-Aitken-Waterman hit'lerinden, parlak elbiseler ve aşırı saçlardan oluşmadığını unutmadan biraz dolabın kirli diplerini karıştırmanız gerekiyor.

Tüm bunların yanında elimizde konuşmamız gereken bir Tears For Fears var ki o da bu seksenler eziyetini zamanında çoklukla çekmiş bir ekip ya da ekipti.

2.
Soyadına hep hasta olduğum Roland Orzabal ve Curt Smith’in seksenlerin başında oluşturduğu Tears For Fears’a başlangıç için new wave grubu dememiz makul gözüküyor. Daha öncesinde Graduate ismindeki grupları ile bir single çıkartmışlıkları özellikle İspanya civarında pek tutulmuşlukları bile var. Meraklısına hafif yavaşlatılmış The Jam etkili playback TVE konserleri Youtube’da duruyor.

Öncesinde History of Headaches olan grubun ismi yine benzer bir anlamda olan Tears For Fears’a evriliyor. Önce ev demosu arkasından bir iki single ile yürüyorlar. Sonrası sanırım onların da böyle bir başarı beklemediği albümleri Hurting.

Hurting güzel bir albüm ama bu albümün içeriğindeki zaten başarılı bir şarkının zamanla herkesin diline dolaşması işleri değiştiriyor. Albümden yıllar sonra çıkan izledikçe kendini sevdiren Donnie Darko güzelliğinde yer alan Gary Jules’un “Mad World” uyarlaması her yerde dönüyor. Hazır fırsat yakalamışken kabinde çalarken hep başıma gelen bir soruya da cevap vereyim. "Mad World"ün orjinali Tears For Fears’ın. Filmde çalan cover arkadaşım.

Yine aynı filmde orjinali çalan “Head Over Heels” ise benim unuttuğum yerden tekrar Tears For Fears dinlememe neden olan şarkı. Sırf bu şarkı için bile şu ekibi kenara atmaz göz ucuyla da olsa bir bakarsınız.

Her neyse. Grup böyle böyle aralıklarla çıkarttığı üç güzel albümle ciddi bir başarı yakalıyor. Benim için Tears For Fears’ın güzelliği, her ne kadar grup müziği yapsalar da Pet Shop Boys veya Soft Cell gibi iki kişilik grupların çekiciliği ile de bağlantılıydı. Orzabal ve Smith doksanlar başında yollarını ayırınca grubun çekiciliği de bende ciddi kayba uğradı. Bu sadece ikili takıntımdan değil ama her şeyi yaptığını söyleyen Orzabal’ın Smith’in yokluğu ile bir türlü o eski hissiyatı yakalayamaması oldu. Pop Rock kıvamında derli toplu kadrolar ile güzel albümler çıkartsa da keşke Tears For Fears ismini kullanmadan devam etseydi. Ekibin ayrıntılı hikâyesini arama motorunuz sayesinde her yerde bulabilirsiniz. O yüzden bu kısmı daha uzatmadan kapatayım.

3.
Bazı ekipleri gerçekten zamanla seviyor insan. Öyle üç beş dinlemede değil. Baya bir zorlamanız gerekiyor. Bu deneyimi yaşatan gruplar insana başka bir gerçeğin kapısını da açıyor tabii ki. Başta da söylediğimiz gibi duyduğumuz her şeyi “bu kötü” diye hemen kenara atmayalım. Biraz sabredelim, bakalım bedenimiz zamanla ne tepki verecek. Ben genellikle bana “huysuz bacak sendromu” yaratan şarkılarda bunu yaşıyorum. Siz de belki karıncalanma, esneme, kaşınma oluyordur, kim bilir?

Tears For Fears’da seneler içerisinde beğendiğim bir ekip. New Wave ve eli yüzü düzgün pop-rock sınıfının bana göre en başarılı öğrencilerinden biri. Belli ki iki elemanı da ses ve stüdyo teknikleri konusunda takıntılı bir şekilde çalışmışlar. Yıllar sonra şarkıları dinlediğinizde aklınızdan geçen ilk şey “adamlar uğraşmış” oluyor. Bazı şarkılarında Simple Minds’ın özellikle Street Fighting Years ve U2’dan Joshua Tree ile başlayan ağdalı rock halleri olsa da beni hiç bir zaman sıkmadılar. Başta da dediğim gibi fikirlerim ve bu yazı ilk üç albüm için yazılmıştır. Sonrasını sevenlere bırakıyorum.

NOT: Curt Smith’in ekipten ayrıldıktan sonra çıkartmaya devam ettiği solo albümlerine göz atmanızda fayda var. Bir de kendisi Stripped Down Live With Curt Smith isimli bir internet programı hazırlıyor. Hem sohbet ediyor, hem de konuklarına şarkılar söyletiyor. Youtube’dan takip edebilirsiniz. muratmrtseckin@gmail.com