İllüstrasyon: Ece Cangüden

Otobanda Kaybolanlar


Sena Hayta
Modern bir platonik aşk, günlük hayat için eşcinsel kültürüne sert bir giriş, toplumsal tabular ve onları gündelik yıkışlarımız. Otobanda Kaybolanlar, Fırat Uran’ın ilk kitabı, bizim de onun serüveni aracılığı ile çıktığımız bir “road trip”. Cesur ve çoğu yayın evinin “Başka kapıya arkadaş!” diyeceği bu kitap, Sola Yayınları’ndan çıktı.
 
Klasik aşk hikâyeleriyle büyüyüp İstanbul’da bir kulüpte tanıştığımız vurdumduymazla sarsılan aylarımız üzerine bir okuma yapmaya ne dersiniz? Bu hikâye gey kimliğini yeni yeni ortaya koyan Alaz ve kimliğini kibirle yaşayan Batu’nun virajlı yolculuğu. Kitabın başlangıcında okuyucu da otobanın ilk durağından bu yolculuğa dahil oluyor. Dahil oluyor diyorum çünkü bu hikâye İstanbul sokaklarında bildiğimiz kült kulüplerin bilindik tasvirleriyle içine çekiyor bizi. Dahil oluyor diyorum çünkü bizim için modern aşklar muhallebicide değil barlarda başlıyor. Uran da okuyucusunu buradan yakalıyor.
 
David Lynch’in Kayıp Otoban filmi başta olmak üzere sinema, edebiyat ve müzik dünyasına birçok gönderme yapan Otobanda Kaybolanlar, okuyucuyu zorlamadan besleyen bir kitap. Murakami’nin kitaplarından bağımlılık haline getirdiğim kitapta bahsi geçen şarkıyı, müzik eserlerini dinleyerek okuma alışkanlığım vardır. Otobanda kaybolurken de Uran’ın bahsettiği şarkıları zerk ettim kulaklarımdan. Sinemanın gözle görünmeyen alt metinleri, metaforları her zamanki gibi bahsi geçen filmleri tekrardan izlemem gerektiğini hatırlattı. Kitapta görsellerle beslenen metaforlar da dudağımda hareketlenmelere sebep oldu, yukarı doğru. Sanatçı Ece Cangüden’in elinden çıkan bu görsel illüstrasyonlar, Fırat Uran’ın rüyalarından fırlamış gibiydi.
 
Bu kitap Türk toplumunun, hatta gey kültürünü kabul edip fazla şahit olamayan arkadaşlarımızın “o geymiş” yerine “o şeymiş” demesinin yüze vurumu. LGBTİ+ topluluğunun herkes tarafından kucaklanıp kabul edilmesi gerektiğinin savunucularından biri benim için. Kitapta şöyle bir cümle vardı: “İstediğime aşık olurum, sana ne, diyeceksin. Öyle lay lay lom ile olmuyor bu işler.” Karnındaki kelebeklere kanat çırptıran kimse onun yanında çırpınmalısın. Ve cinsel yönelimin ne olursa olsun bunun arkasında durmaktan daha doğal bir şey yok. Fırat Uran için de bu hayat, bu kitap lay lay lom değil. Her türlü aşkımızı bu toplumda savunmanın önünü açacak cesur bir hareket.
 
Düşüncemiz, bedenimiz, çarpık ilişkilerimiz, platonik aşklarımız… Biz hep özgürüz ve böyle kalacağız. Fırat Uran gibi cesur arkadaşlarımız da bize tercüman olmaya devam edecek.
 
Ön okuma yaptığım Otobanda Kaybolanlar’da  arabayı sağa çekip iki kez okumak istediğim bölümlerden birkaç satır:
“Bu son bir yılın bana öğrettiği yegane şey karar vermek oldu. Bundan bir yıl önce menüye bakarken ne yiyeceğine bile karar veremeyen, seçtiği yemeği yerken aklının bir köşesinde diğer seçeneğin mi daha iyi olduğunu düşünen biriyken Robinson’dan öğrendiğim, yanlış da olsa tek bir karar vermek ve diğer seçeneği unutmak oldu. Yanlış kararlar vermenin sonrasında bunlara üzülmenin verdiği mutluluk, yaşanan pişmanlığın tatlılığı, insana hayatta olduğunu hissettirmesi tüm korkulara bedel. Belki de sendeki oluşacak bu yeni durum benim şimdiye kadar hiçbir yerde okumadığım ‘özgürlük’ kelimesinin sözlük anlamlarından biridir. Haydi, git ve Batu’yla konuş, Alaz! Sana özgürlüğünü geri iade etmesi gerektiğini söyle.” haytasena@gmail.com