başkabaşka


Yenal Yergün
başka diyara giden başkalaşır mı? sanmam. başka dinamikler de olması gerek en azından. zira hiçbir yere gitmeden de başkalaşır insan. ha, evet, insanın başkalaşmasından bahsetmek istiyorum. günün birinde mutlaka kelebek olacak tırtıllar değiliz elbet. ama yine de dönüşebilir, kendimizi dönüştürebiliriz. kelebek metaforundan gidecek olursak; çoğumuz kelebeğe dönüşmek gibi bir kavramın varlığından bile haberdar olmadan tırtıl olarak tamamlayacak ömrünü; kimimiz o kozaya girecek ama çıkamayacak; bazımız kozayı hasbelkader yırtacak ama beraberinde kişiliği de yırtılıp ikiye (belki daha fazlasına) bölünecek; çok azımız pervasızca çiçekten çiçeğe konup yaşamın suyundan içebilecek. tabii kelebek olacağım derken kendini kakalak bulmak da var.
 
başa dönelim. ortamın başkalaşması kişinin başkalaşmasını ne kadar etkiler? ya da etkiler mi? sanırım şöyle bakabiliriz: kişi isterse evet. mesela insan isterse kendini günü gününe yaşayan, yaşama ve ortama duyarlı bir şahsiyetten aşamalı planlar yapabilen ve önce kendi paçasını kurtarmaya bakan bir düzenbaza dönüştürebilir. bu dönüşüm, kendini anlayamadığı şekilde düşünen insan ırkıyla dolu bir şehirde yaşama azmiyle dolu ve uyanık olmaya mecbur bir köpek yavrusu gibi hissederse kişi, beklenmedik şekilde hızlı ve spontane de gerçekleşebilir.
 
bir akıllı telefon sahibi olmayı düşünmeye başlamak dönüşümün ilk adımıdır. zira sistemin dışında kalarak sistem oyunu oynanmaz. tıpkı zamanında cep telefonu sahibi olmaya direnmenin ne kadar beyhude bir çaba olduğunu tecrübe ettiği zaman olduğu gibi, birden gündemine elden düşme telefon fiyatları yerleşir. bundan sonra bütün iletişim kanallarını açması gerekecektir çünkü. karşısındakini aynı oyunu oynadıklarına ve her fırsatta topu taca atmayacağına inandırması gerekir. gerisi al gülüm ver gülüm taktiklerinden ibaret. sırt kaşımaca. elbette bu oyunun süresi radyasyona direnme seviyesinin esnekliğiyle etkileşimli olarak artış veya azalış gösterecektir. ama yanlış zaman yanlış yer kanunu dışında oyunbozanlık yapan bir musibet de yok.
 
başkalaşmaya karar veren kişinin önce bu arzusunu bilincinde ve/veya bilinçaltında meşrulaştırması, akabinde içselleştirmesi gerekir. öyle ya, yaşam bir hayatta kalma oyunu ise eğer, saha kenarında oturup iç sıkıntısıyla süreci izlemektense, oyuna girip vaziyetlere müdahale etmesi daha heyecan verici olabilir. bu müdahaleler takım arkadaşları ve dahi karşı takım arkadaşları için iyi mi olacaktır, kötü mü, orasını zamanla neye dönüştüğü belirleyecek. kalebak mı? o da ne? yenyerg@hotmail.com