YENİ MEDYADA GERÇEKLİK ALGISI
Bilinen yanlışlardan, sosyal medyanın gündemine oturan şüpheli bilgilere, medyanın gündeme getirdiği iddialardan, şehir efsanelerine birçok alanda doğrulama yaparak internet kullanıcılarının doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak için çalışan teyit.org, bu yalan mecrada karşımıza çıkan pek çok yeni sorunun yanıtını alabileceğimiz en doğru kaynak. Biz de sorularımızı hazırladık ve kapılarını çaldık. Ekipten Gülin Çavuş sorularımızı yanıtladı.
2016 yılında İngilizcede yılın kelimesi seçilen post-truth’u Türkçeye “gerçek ötesi”, “gerçek sonrası”, “post-olgusal” gibi çeviri önerileriyle duyurmuştunuz. Bunlardan “gerçek sonrası” bir hayli ilgi çekici bir anlam öneriyor. “Gerçek” bitti mi? Ötesine geçtik mi?Sanıyorum şu an Türkiye’deki akademi çevresi ve medya alanındaki pek çok kişi hakikat-ötesi ve hakikat-sonrası kavramında ortaklaşmış gibi görünüyor. Kavramsal anlamda gerçek ve hakikat arasında da tanımsal bazı farklılıklar var. Çünkü “truth”un karşılığının hakikat olduğunu söylemek mümkün. Bu dönem hakikatın bittiği, onu aştığımız bir dönem değil ne yazık ki. Daha ziyade hakikatın bir öneminin kalmadığı bir dönem. Bireyler hakikatın ne olduğunu bilse dahi davranışlarını ve pratiklerini bu hakikatlere göre belirleme ihtiyacı hissetmiyorlar. Bu dönemin en temel özelliği hakikate değil duygulara dayalı hareket etme, “Post” burada bir şeyin sonrası anlamında değil bir şeyi önemsizleştiren bir kavram.
En yakından takip edenler olarak sizce “Yalan Haber” yoğunluğu ne durumda, bir karşılaştırma yapabiliyor muyuz eskiye göre? İnternet bir yandan yayılmayı kolaylaştırırken bir yandan da “doğruya” ulaşabilmenin salt yolu haline geldi diyebilir miyiz?
Eskiye göre bir karşılaştırma yapmak mümkün değil çünkü bunun üzerine yapılmış çalışmalar ya da tutulmuş veriler yok. Ki olması da zor görünüyor. Ama geçmiş ve bugün arasında fark eden şey bilgi almadaki hız, bilginin akışındaki ve yayılımındaki hız. Bu hız ve ulaşılabilirlik hem yanlış bilgiye hem de doğru bilgiye ulaşma konusunda bir kolaylık sağlıyor. MIT tarafından yapılan ve geçen haftalarda Science dergisinde yayınlanan bir araştırmada ABD’de yayın yapan doğrulama sitelerinin paylaşımları ve yanlışladıkları sahte içeriklerin 10 yıllık verisi üzerinden bir sonuç ortaya kondu. Bu araştırmaya göre yalan haber gerçeklerden 6 kat daha hızlı yayılıyor ve yanlış içerik 10 bin kişiye ulaşırken, doğru haber ise ortalama bin kişiye ulaşabiliyor. Bu çalışma konusunda da başka doğrulama platformlarının şüphesi var. Çünkü verileri nasıl kullandığınız karşılaşmak istediğiniz araştırma yanlılığınızla da ilgili olabilir. Burada doğru bilginin daha görünür olması nasıl sağlanır buna odaklanmak gerekli. Doğal olarak sosyal medyadan yayılan bir yalanın doğrusuna ulaşmanın yolu da yine sosyal medya olabiliyor. Ancak bir yanlış bilgi TV’den ya da gazetelerden, bizim ulaşabildiğimizin ötesindeki bir kanaldan yayıldığında doğrunun aynı etkide ve yaygınlıkta kişiye ulaşamaması önemli bir sorun.
Haberin tıklanma üzerinden para eden bir “içerik” haline dönüştüğünü, insanlara kendilerini iyi hissettirecek veya anlık olumsuz şoka uğratacak haberlerin ağırlığının algıyı etkilediğini düşünüyor musunuz? Öyleyse nasıl?
İnternet ve sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasının en önemli yanı da ücretsiz bir servis sağlanıyor olduğu düşüncesi. Ama burada insanların atladığı nokta aslında ücretsiz kullandığını sandığı tüm platformlar için bireyin kendisi ürüne dönüşmüş durumda. Tüm bilgiler, istekleri ve beğenileri bu platformların iş modelleri için kullanılıyor. Haber de doğal olarak bu dişlinin bir parçası. Özellikle haber tüketicilerini kandırmaya yönelik “clickbait” dediğimiz başlıklar ve içeriklerle hem kullanıcıların zamanını çalıyorlar hem de niteliksiz içerik sunuyorlar. Bunun temeli dediğim gibi medyanın iş modelini reklamdan gelir elde etme modellerine göre uyarlaması. Tüm toplumu ilgilendiren içeriklerde ve özellikle de “son dakika haberleri”nde bunu daha sık görüyoruz.Çünkü toplumun tüketmek isteyeceği bilgilerle duygularına yönelik başlıklar kullanarak daha fazla tıklanmak istiyorlar. Sorudaki ikinci kısma gelecek olursak yani bu tür haberlerin algıyı nasıl etkilediği sorusuna; bana kalırsa nitelikli haber tüketmek isteyenler için haberden kaçınma durumuna neden oluyor. Reuters’ın yayınladığı raporda da Türkiye’de haberden kaçınmanın çok yüksek olduğunu görüyoruz. Haber takip edenler içinse bu tür içeriklere baktıklarında bence kutuplaşmış medyanın sonucu olarak ya her şeyin iyi olduğunu düşünüyorlar ya da tam bir felaket içerisinde olduğumuzu.
Bu kadar bilgiye maruz kalırken bir seçicilik gerekiyor mu sizce? Bunun yolu nedir?
Bilgiler içerisinde bir seçicilik oluşturabilmenin en temel yolu dijital medya okuryazarlığının gelişmesi. teyit.org’un amaçlarından biri de bu. Dijital medya okuryazarlığı bu kadar geride olduğu için bu kadar fazla yanlış haber yayılıyor. Hangi bilgiyi nereden hangi yolla hangi kaynakla alacağınızı bilmek gerekli. İlgi alanlarınıza uygun platformları takip etmek oldukça önemli yoksa bu devasa bilgi denizinde boğulmanız kaçınılmaz olur. Bu bilgiyi süzme konusunda da size yardımcı olabilecek araçlar da var ama sanırım en iyi yöntem bunu kendinizin keşfetmesi.İnsanların psikolojik durumları bu kadar bilgiyi kaldırabilecek yeteneğe sahip mi?
Tabii ki sahip. İnsanın psikolojisi de beyni de bu kadar bilgiyle baş edebilecek düzeyde. Bunun aksini söyleyen ya da gösteren herhangi bir çalışma okumadım. Önemli olan bu kadar bilginin içerisinden sizin için gerekli olan bilginin nasıl süzüleceğine dair kararlar vermeniz. Çok bunaldığınız noktalarda da hangi bilgi akışının gereksiz olduğuna karar verip onu elemek bir yöntem olabilir. İnsanın psikolojik durumunda dengesizlik yaratan şey sanırım bilgilerin duygulara yönelik verilmesi. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde, yani kutuplaşmanın daha derin yaşandığı ülkelerde, sosyal medyada bir bilgi en çarpıcı şekilde ve en travmatik şekilde aktarılmaya çalışılıyor. Bu kutuplaşmayı beslemesi açısından ve can sıkıcı bir olaya herkesin dikkatinin çekilmesi için yapılıyor. Bu zaman zaman insanın psikolojisinde kaldıramayacağı etkiler yaratıyor. Ama kolaylıkla gündemin değişerek yerine başka çarpıcı olayların geldiği bir haber akışı içerisinde artık insanların buna da alıştığını görmek ne yazık ki başka bir gerçek.
Gerçekler çok mu sıkıcı? Bu gidişle sanalın maddi gerçekliğin bütünüyle yerini almaya başladığı bir gelecekten ne bekleyebiliriz? Ya da aldı mı? Amerika’da bir troll’ün başkanlığından söz edebiliriz. Mesela Alex Gibney’in son serisi Dirty Money’de Trump’ın aslında son derece başarısız bir iş adamı olduğunu, ama bir realite TV programıyla bunu olumlu şöhrete çevirmesini görüyoruz.
Bence gerçekler böyle bir dünyada tüm kurgulardan ve sanallıktan çok daha eğlenceli. Gerçekler bazen hayal gücümüzü bile aşan şeyler olabiliyor. Bir süredir bunu deneyimliyoruz. Trump’ın ABD’deki seçimleri kazanmasının ardından bütün bu fake news ve hakikat sonrası tartışmalarının bu kadar ayyuka çıkması da bu yüzden. Burada bana kalırsa Trump’ın iyi bir iş adamı olmaması ve aslında balon bir zenginliğe sahip olduğu en önemsiz kısmı gibi. Trump’a yardımcı olan algoritmalar, Cambridge Analytica gibi bir veri silahı, yalan haber yayan internet siteleri olsa da Trump, ABD toplumundaki kutuplaşmadan çok iyi bir biçimde yararlandı. Facebook’un kullanıcıların karşısına çıkardığı bilgiler ve reklamlar üzerinden yürütülen bütün tartışmanın, yalan haber yapan sitelerin temeli sizi bir kutba ait hissettirmek ve elinden geldiğince o tarafın sözcülüğünü yapar hale gelmeniz. Ve hakikat sonrası bir dönemde Trump’ın nasıl zengin olduğu, ne kadar parası olduğu oldukça önemsiz. Onu destekleyenler için Trump’ın söylediği her şeyin yalan olmasının bir önemi yok. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki gerçek bilgiye inansalar dahi bu oy verme alışkanlıklarında herhangi bir şeyi değiştirmiyor. Gelecekten bir şey beklemeli miyiz derseniz bence evet. Tüm bunlar olurken bunlarla savaşmaya çalışan organizasyonlar, akademisyenler, yazılımcıların sayısı da artıyor. Dünyanın farklı farklı ülkelerinde teyit.org’un yaptığı işi yapan 140’tan fazla kurum var.Son günlerde ortaya çıkan Facebook-Cambridge Analytica skandalıyla seçmen davranışının nasıl şekillendirildiğini görüyoruz. Hayatımıza yeni giren “psikografik” kavramını açıklayabilir misiniz?
Bu konuda yetkin değilim, herhangi yanlış bir açıklama yapmak istemem. Genel anlamıyla tüketicilerin psikoloji ve davranışlarına uygun olarak reklamlandırma yapılması meselesi denebilir. Ama piyasa için kullanılan bu yöntem Facebook gibi platformların algoritmalarına bağlı olduğu için herhangi bir siyasetçi de parti de aynı yöntemi kullanabiliyor artık.
Komplo teorileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Halimiz böyleyken, mesela 11 Eylül’ün bir false flag operasyonu olduğunu düşünmek mi yoksa pozisyonu resmi anlatım üzerinden almak mı daha doğru?
Komplo teorileri tarih, siyaset ve gündelik hayatın içindeki bir sağlık bilgisi hakkında dahi çıkabiliyor. İnsanlar septik, şüpheci olma durumunu biraz abartarak her şeyin ardında kendisinden daha otoriter ve üstün bir güç olacağını düşünmeyi seviyor. Tüm yaşanan haksızlıkları ve olumsuzlukları anlamlandırmak ve yüzleşmek bazen insanlara zor geliyor olabilir. Her zaman hayal gücünün zorlandığı ve komploya dönüşen içerikler çok daha ilgi çekici geliyor. Şaşırmak, heyecanlanmak ve sorumluluğu kendinden başka birine devretmek hem kolay hem eğlenceli. Devletlerin, sermayenin ve gücü elinde bulunduran her tür öznenin olayları “idare ediş şekli” bu tür komplo teorileri geliştirilmesini besleyebilir ama bilimsel gerçeklerden yana olmak en doğru tavır olacaktır.
Doğru gazetecilik nasıl olmalı günümüzde?
Doğru gazetecilik diye sınırlayabileceğimiz bir şey yok ama kaliteli gazetecilik diye bir kategori oluşturabiliriz. Burada da gazetecilerin en temel etik kurallara uyduğu, nefret söyleminden uzak, doğruluğunu teyit ettiği bilgileri yayınladığı bir yöntemi izlemeleri gerektiğini düşünüyorum. Medyanın ekonomi politiğinin yapılan işlerde bunu beklemediğinin farkındayım ancak alternatif medyanın güçlendiği ve medyanın ekonomisinin değişeceği bir senaryoda gazetecilik en eski ve en temel kurallarına geri dönebilirse bile bugün anlamlı olacaktır. Gazeteciler çok fazla ve çeşitli sorunlarla baş etmeye çalışıyor. Bu da üretilenin niteliğinde olumsuz bir etki yaratıyor sanırım.
Her gün yeni bir dijital aracın hayatımıza girdiği noktada iyi bir dijital medya okuryazarı olmak ise çok önemli. Çünkü artık bir gazeteci haberini sahaya çıkmadan online olarak da yazabilir ama bunun için bu bilgiyi nerede bulacağını bilmeli. Kendi verilerini nasıl koruyacağını ve iletişim kurma kanallarını keşfetmeli. info@kargamecmua.org