Omurilikten çekilen sıvı; Bomb Everything: The All Powerful Fluid
Murat Mrt Seçkin
1.Daha önceden Cop Shoot Cop yazdığımda da özellikle bazı seslerin beni ruh anlamında nasıl da saldırganlaştırabileceğinden bahsetmiştim. Eylem ve yürüyüşlerde dinlediğimiz marş ve şarkıların (hatta belki de genel olarak tüm marşların) sıkıcılığından ve tekdüzeliğinden de. Varoluşu ya da bize görünüşü neredeyse tek başına maden ve metal işçilerinin hareketine dayanan Test Department veya farklı siyasi sebepler ile marş yazmasalar da anarko punk’ın tüm güzelliklerini ve coşturucu özelliklerini içinde taşıyan Crass gibi örnekleri ele aldığımızda, bambaşka bir yürüyüş ve reddediş ses bankamız olabileceğini kabul edebiliriz. Endüstriyel veya punk her ne kadar belli bir zümre için kabul edilebilir gözükse de, doğru ritim ve ses seçkileri ile hiç tahmin etmediğiniz bir kitleyi meydanlarda zıplarken, tüm bu şarkılara eşlik ederken görebilirsiniz. Ben tabii ki hâkim olduğum “ecnebi” müzik üzerinden bu yorum ve örneklendirmeleri yapıyorum. Siz eminim buraya yakıştırdığınız yerli grupları kafanızda listeleyebilirsiniz. Hatta belki dostumuz tai fu bu yazının altına “Yerli Alternatif Eylem Şarkıları” gibisinden kısa bir liste bile yapabilir, kim bilir?
Yukarıda örnek verdiğim iki ekibi bu beklentinin temellerine The Clash ve benzerleri ile beraber yerleştirerek cebe koyabiliriz. Doksanlardan itibaren ise özellikle Puplic Enemy’nin Apocalypse 91... Enemy Strikes Back’i, Ministry’nin
Mind Is The Terrible Thing To Taste’i, Cop Shoot Cop’ın White Noise’u ve Skinny Puppy’nin Too Dark Park’ı benim gibi küfür etmeyen insanların asabiyet deposuna yüklüce patlayıcı bıraktı. Hep söylediğim bir tanım olan “sokağa çıkıp vitrinleri indirme hissiyatı” uyandıran şarkılar ve sözlerle bezeli bu albümlerin hepsi veya herhangi bir şarkısı beni gaza getirmek ve sokağa çıkartmak, yumrukları havaya kaldırmak için yeterli. Rage Against The Machine kitleleri peşine düşürüp sosyalizmi sevdirmeden önce tüm bu futurist, nihilist ve anarşist marş kitapları orada duruyordu. Sadece çoğumuz görmedik ya da anarşizm hâlâ bazılarımız için sakat bir terim olduğundan elimizin tersi ile ittik.
2.
Ses depomda tıpkı yukarıdakiler gibi bir albümüm daha var ki onun yeri de çok özel. Bomb Everything her ne hikmetse hakkında kötü şeyler söylenmeyen, saygı duyulan ama bir o kadar da adından çok az bahsedilen bir grup. İkinci albümleri olan The All Powerful Fluid (Devotion 1992) ise sabit durmamanız için elinden geleni yapan bir albüm. Red Kit hikâyelerinde ayaklara ateş edip dans ettirirler ya, işte öyle bir hissiyat düşünün. Açılış şarkısı “Hoeda Hoeda” ile ulaşabileceğiniz tüm uyuşturuculara bolca dil uzatan ekip, devamında varlığını, sistem içinde neden yaşadığını sorgulatıyor. Yıkıcı, sert, sürekli duvara kalın şişeler atılıyormuş hissiyatı veren programlanmış veya canlı çalınmış davullar ile suratınıza suratınıza hamlelerde bulunuyor. Modern dünyanın, insanı biyolojik bir varlıktan nasıl da otomaton varlıklara çevirdiğini anlatıyormuşcasına umutsuz bir manzara çizerek yoluna devam ediyor her şarkıda. Yıllardır beklediğimiz android hizmetçiler aslında belki de kendimizizdir, kim bilir? Özgürüz diye ortalıklarda dolaşırken kimbilir kaç sahibin kölesi olarak vitrinlere tıkışıp kaldık aslında.
Mad Max ile Blade Runner arası bir dünyada Death Race 2000’e katılmışsınız gibi düşünün. Modern bir arenada ağzından salyalar akan devasa seyirci topluluğuna karşı zorla ve hile ile gücünüzü göstermek zorunda bırakıldığınızı düşünün. Metal borularla dolu, nereden çıktığı belli olmayan buharlar arasında kaybolmuş, nemli ve pas kokulu bir pistte, ekranlarda sizi gördükçe çığlık çığlığa bağıran kitlelerin olduğunu hayal edin. Bomb Everything bu albümünde sizi o arenaya götürüyor. Sen canını kurtarmaya çalışırken müzik var olduğun yerin gerçeğini tüm sertliği ile gösterir. Uzunca bir süre sürekli mücadele eder, ruhen ve bedenen müthiş bir acıya maruz bırakılırsın. Ancak Bomb Everything aynı zamanda tüm umutların üzerini de örtmez. Sonlara doğru harika Brian Eno uyarlaması “Baby’s On Fire” ile çizdiği karanlık çerçevenin dışına çıkmadan sizi huzursuzca uyandırır. Çıkış yolu için umut etmek değil çabalamak gerekir Bomb Everything’in arenasında. Kurtuluşa ulaştığınızda karşınıza çıkacak şey de aslında büyük ihtimalle bir yıkıntı olacak ve toparlaması zaman alacak ama olsun. Bir yerden başlamak lazım.
3.
Bomb Disneyland adıyla çıkarttıkları Why Not (1989 Vinyl Solution) albümü ile sağlam punk altyapısı sayesinde oldukça ilgi çeken ekip, adı ve logosu yüzünden Disney firması ile sorunlar yaşar. Bu yüzden ismini Bomb Everything olarak değiştirir. Toplamda üç adet albümü bulunan ekip hakkında ise o kadar az yazılıp çizilmiştir ki, aklınıza gelip aramadığınız sürece karşınıza bir yerlerde çıkması neredeyse imkânsızdır. Her ne kadar Lard, Revolting Cocks ve Ministry ayarında gösterilseler de, duruşlarının daha az makinemsi olduğunu düşünüyorum. Bomb Everything daha çok sokakta, kenarda üç kişi ile başlayıp bin kişiye ulaşacak ve sonunda bazılarının deyişi ile “kamu malına zarar verdiler” dedirtecek bir yürüyüşe dönüşecek partinin ev sahipleri gibi. Hiçbir örgüte, partiye, derneğe üye olmadan, bireysel anarşizmi ile elinizi tutan, atarlı ama yeri gelince de şevkatini esirgemeyen dostunuz misali.
Tür veya tarz, ne isim takarlarsa taksınlar mühim değil. Belki bu müziği yapan ekip benim hissettiklerimi bırakın hissetmeyi, düşünmemiş bile olabilir. Hiç önemli değil. Bir Laibach şarkısında Nazi marşı nasıl karakter değiştirip bambaşka bir sese dönüşüyorsa, dinlediğiniz herhangi bir şeye veya türüne takılan ismin sizi kısıtlamasına izin vermeyin. Ses yaratanı ile var olup dinleyeni ile yaşar. Sizinle yaşayıp büyümesine izin verin yeter. muratmrtseckin@gmail.com