Gezi Kolektif
Kolektif
Başlangıç31 Mayıs günü Taksim’e koşarken yepyeni bir dünyaya uyandığımızı bilmiyorduk. Sadece “Bu kadarı da fazla artık,” dedik. Kararımızı verdik ve haklılığımızda ısrar ettik. O gün, tekrar ve tekrar polisin karşısında direnirken, her geçen saat daha çok vicdan ve irade Taksim’e toplanırken, sadece şunu söylüyorduk içimizden “Yeter!” Çoğaldıkça kendimizi bulduk, direnme gücümüz arttı, korkumuzu yendik. O gün üstümüze polis aracılığıyla kusulan şiddet inancımızı daha da arttırdı ve biz şiddete başvurmadan sadece karşılarında durunca daha çok insan yanımıza geldi. O gün, daha önce hiç olmadığımız kadar özgür ve birlikteydik. O gün, bilmiyorduk ne kadar eşsiz, biricik bir an’ı uzattığımızı. Hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olamayacağını.
Dayanışma
Sokakta yürürken bile gaz yemeye alışmıştık, biliyorduk nedir. Ama yarımız ilk defa bir eyleme katılıyordu (%54). Bilerek ve isteyerek, tekrar tekrar öne gidip orada dimdik duran tecrübelilere (ki onlardır esas direniş, polise elindeki limonu, sirkeyi, solüsyonu göstererek “Buradayız,” diyen, hepimize cesaret veren) katılmaya çalışırken öğrendik kısa sürede yapılması gereken her şeyi. Ve orada hep çok kalabalıktık. Hep birlikteydik. Hep omuz omuza, daha önce deneyimlemediğimiz bir dayanışma içinde. Öyle bir yardımlaşma, kendiliğinden gelişmiş öyle bir iş bölümü vardı ki. Her gün katlanarak arttı. Herkesin yapabileceği bir şeyler vardı. Ve herkes üstüne düşeni yaptı. Her geçen gün daha kalabalıklaşırken, dayanışmamız, kucaklaşmamız bizi orada tuttu. Direnişimizin ve dayanışmamızın gücü dalga dalga dağıldı her yere.
Cesaret
Başlangıçta çok korkuyorsun. Başlangıçta seni düşünenler de çok korkuyor. Ama ne istediğini biliyorsun. İnat ediyorsun onun için. Bir bakıyorsun, korku gitmiş. O kadar zalimce davranıldı ki bize. Öldük, sakat kaldık, yaralandık, çoğumuz da büyük acılar çekti. Şanslı olanların sayısı çok daha fazla. Çünkü sayımız çok fazla. Cesaretimiz deli cesareti herhalde. TOMA’ya, fişeklere, mermilere koşuyoruz ellerimizi iki yana açıp, “Vur,” diye. Vur, ama arkadan daha çok gelen var. Zaten tek bir barikatı yıkamadan, tek bir barikatı tutamadan polisin çekilmesini sağlayan da bu değil miydi? Pasif direnişle gösterilen irade ve haklılığın ısrarıyla kazandığımız büyük destek. Yediden yetmişe herkesin ortak paydada duyduğu rahatsızlıklar, birileri cesaret edip direnince bedenlendi, tepki büyüdü. Pasif direnişin gücü.
Gençlik
Eylemcilerin yaklaşık %64’ü otuz yaşın altında (bu oranın %40’ı 25’in altında) ve %70’i kendini hiçbir siyasi partiye yakın hissetmiyor. Yani dilimize pelesenk olmuş tabirle apolitik gençliğin eylemi bu (ama %54,5 apolitik tanımını kabul etmiyor). Belli bir siyasi görüşe sahip olmamak, olaylara ve kişilere kalıplaşmış siyasi gözlüklerle bakılmamasını sağlıyor ve direnişi partilerüstü bir konuma getiriyor. Bu nedenle daha önce yanyana gelmemiş bir kitle, önyargısız bir biçimde istekleri için birlikte hareket edebiliyor. Bu bir sivil direniş. Bu, mevcut siyasetçilerin, siyaset bilimcilerin anlayabileceği, çözebileceği bir hareket değil. Kendini inşa ediyor. Kendini koruyor, kuralları şimdi yazılıyor. Kucaklaşma noktası belli, doğaya, kente, haklarına hükmedene, kendini tek otorite olarak görene karşı bir özgürlük arayışı. Bireysel değil. Mevcut siyasetçilerin ya da siyasi görüşlerin hiçbirinin isteklerini karşılayacağını da düşünmüyor. Kendi siyasetini kendi yapıyor. Ve katılımcı, paylaşımcı, çözüm üreten yöntemleriyle yepyeni bir deneyimi inşa ediyor. Direnişin dünya üzerinde bile bir benzerinin olmamasının en önemli özelliği, gençlik. Hâlâ ne olduğunu tanımlayamadığımız Yeni Dünya Düzeni’nde siyasetin, hak arayışının ve eylemin nasıl olacağını keşfediyor. (Yüzdeler Bilgi Ün.’nin 3.000 eylemci ile yaptığı araştırmadan alınmıştır.)
Empati
Direnişin en önemli özelliklerinden biri de direnişçilerin birbilerine karşı duydukları anlayış. O gazın, tazyikli suyun, tozun, terin, acının, koşturmacanın ve zaman zaman paniğin arasında bile birbirlerine çarpan herkes mi “Pardon,” der karşılıklı? Bunun adı empati. Karşındakinin durumunu, duygusunu, motivasyonunu anlamak. Karşındakini içselleştirmek ve senin için orada olduğunu bilmek. Ülke tarihinde ancak çok büyük felaket zamanlarında bu birliktelik duygusunu yaşayabildiğimizden, direnişin eşsizliğinin de en somut örneklerinden biri bu. Bunun da en büyük sebeplerinden biri birbirlerine at gözlükleriyle (siyasi görüş, ahlak yapısı, eğitim...) bakmamak ve bunca zamandır hiçbir şeyi umursamamakla suçlanan direnişin itici gücü olan gençliğin etkisi büyük bunda da. Birlikte bir şeyleri değiştirme inancı ve verili kodları yeniden yazmaktaki bu tarifsiz iştahla birlikte, yanyana durduğunu anlama kabiliyetinin fazlalığı direnişin ruhu belki de; içinde olmayanın anlayamadığı...
Tanışma
Direnişin en büyük kazancı daha önce bir araya gelmemiş insanları buluşturması, tanıştırması oldu. Aynı amaç için omuz omuza duranlar, birlikteyken tanıştılar. Ve bir sürü önyargı geride kaldı. Medyanın tutumu, yıllardır Kürt sorunundan HES’lere, doğa talanından tüm hak arayışı mücadelelerine kadar bildiğimiz her şeyi yeniden sorgulamamıza neden oldu. Ülkenin her yanında ortak nedenlerle biraraya gelenler, birlik oldu, kalplerinin birlikte attığını anladı. Direnişin partilerüstü durumu –her ne kadar hâlâ siyasi simgeler, bayraklar alanlardan çekilmediyse de- kaynaşmanın, tanışmanın en büyük nedeni oldu. Kanlı bıçaklı taraftarlar, Kürtlerle ulusalcılar, Müslümanlarla ateistler, sanatçılarla işçiler, gençlerle yaşlılar “Merhaba,” dediler birbirlerine. Ve en büyük kazanım ülkenin gençlik kültürüyle tanışması oldu.
Zekâ
Direnişin köhne yapılara karşı hiç de zorlanmadan gerçekleştirdiği yaratıcılık, “aşırı zekâ kullanımı”, karşısındakini afallattı. Kiminle dans ettiklerini bilmedikleri bariz bir biçimde ortaya çıktı. Her geçen gün yeni sloganlarla, eylemlerle çığ gibi büyüyen bir eylem pratiğimiz, külliyatımız oldu.
Mizah
“Aslında biz baya eğlenceli çocuklarız. Tanısanız siz de seversiniz bence. En önemlisi biz kendimizle ve her şeyle dalga geçebiliriz. Bu yüzden çapulcu dediğinizde benimseriz, ayyaş dediğinizde gülümseriz, gazla hatıra fotoları çektiririz. Bu kadar sıkıntının, acının yaşandığı bir direnişte bir o kadar da eğlenebilmeyi, gülebilmeyi işte bu sayede başarırız. Sizin bakış açınızla baktığımızda işte biz bu kadar gevşeğiz. Keşke siz de biraz gevşeyebilseniz. Nasıl ferahlayacaksınız anlatamam. Sonuç itibari ile size göre marjinal bize göre süt.” – Mustafa Burak Yıldırım
Direnişin kendi dinamiği bile olaylara bu kadar mizahi bir yönden bakacağını bilmiyordu. Bu kadar mühim bir fark yaratırken bu kadar eğlenebilmek ve durumla dalga geçebilmek, sivil direniş ve yaratıcı eyleme güç katarak kendini bambaşka bir hale getirdi.
Medya
Medya konusunda her şey berraklaştı. Direniş kendi medyasını kurdu. Sosyal medya direnişin en büyük silahı, şarj sorunu en büyük dert oldu. Sokaklardan direnişçilerin çektiği, yayınladığı görüntülerle takip ettik her şeyi. Sokağa çıkamayanlar da bilgisayar başında bilgi akışı sağladılar sürekli. Tabii sosyal medyanın bu kadar yoğun kullanımı birçok provokasyona ve dezenformasyona da imkân verdi. Ama paylaşmadan önce kaynağı kontrol etmeyi de öğrendik, “kesin bilgi”ye nasıl ulaşılacağını da. Bir-iki medya kanalı da yayınlarıyla direnişe dâhil oldu ve halk tarafından kucaklandı.
Demokrasi
Özünde demokrasiye olan inanç bizi biraraya getirdi demek yanlış olmaz. Halk oy oranı değildir, halk politikanın ilerisindedir. Demokratik hak ve özgürlükleri baskı altına almaya, halka zulmetmeye kalkarsanız, kendi muhalefetinizi yaratırsınız. Bu muhalefet, bu direniş, bu uyanış, hakkını demokrasiyle alacaktır. Artık bunun geri dönüşü yok.

Kahramanlar
Partilerüstü, statüler üstü, birey tabanlı bu sivil direnişin sayısız ve isimsiz kahramanı var. Daha ilk günden itibaren polisin akıl almaz şiddetine karşı pasif direnişleriyle beynimize kazınan başta kadınlar. Hiçbir şiddet eylemine başvurmadan TOMA’ların, gazların önünde duranlar. En baştan beri direnişin kaldıraçlarından olan, eylem pratiği hepimizden fazla olan LGBT bireyler. Gaz bombasını çıplak elle alıp geri atanlar. Direnişe ilk katılan, güçleriyle, örgütlenmeleriyle büyük bir destek sağlayan ve tüm taraftar gruplarının sürece dâhil olmasını sağlayan çArşı. Redhack. Gönüllü doktorlar, avukatlar. Kapısını zor durumdaki direnişçilere açanlar. Çocukları direnişe katıldığında başta korkan ama sonra onlarla birlikte alanlara, caddelere koşan analar, babalar… Saymakla bitmez. Ama tabii ki en büyük kahramanlarımız, bu direnişte hayatını kaybedenler, gözlerini kaybedenler, bedenlerinde travmalarla tedavi görenler.
Devamı...
Ortak istekleri olan bu kadar büyük bir kalabalık, böyle potansiyel bir dinamik varken dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü direnişin dışında kalan herkes, her yapı, iştahla bu enerjiyi kullanmak isteyecektir. Artık hak ihlallerine karşı tek yumruk olabilmenin gücünü ve mutluluğunu keşfettik bir kere. Bunu kolay kolay unutmayız. Maruz kaldığımız şiddeti, zulmü, hayatını kaybedenleri unutmayız. Sadece bireylere uygulanan şiddet de değil, doğaya, kente karşı uygulananları da unutmayız. Ve her durumda karşılarında olacak büyük bir hareketiz artık. Çoğunlukla çoğulculuk arasındaki farkı görmemekte ısrar edenler, bizi dikkate almamazlık edemezler artık.
Ama vicdanın, aklın, yaratıcılığın ve dayanışmanın neler yapabileceğini hissetmiş, bu heyecanla üzerindeki ölü toprağını atmış bizlere, devamı için de çok iş düşüyor. Menzil uzun. info@kargamecmua.org