DAĞLARCA’NIN ŞİİRLERİNDEKİ SONSUZLUK
Zafer Yalçınpınar
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın vefatının ardından sürdürülen arşiv çalışmaları sonucunda daha önce yayımlanmış şiir kitaplarına girmeyen dosyalar dolusu şiir bulundu ve bulunan şiirler geçtiğimiz Ocak ayında “Kaçaklar” üst-başlığıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanmaya başlandı. Serinin ilk cildi Üç Okumalı Dizeler, Göründüğüm adı altında toplanmış ve kitabın editörlüğünü Ömer Aygün ile İlknur Yurtbaşı gerçekleştirmiş.“Kaçaklar” serisine Üç Okumalı Dizeler ile başlanmasının nedenini, Dağlarca’nın teknik benzerlik gösteren ve özel bir yapı taşıyan şiirlerinin editöryal açıdan birlikte ele alınması ve aslında Üç Okumalı Dizeler’deki biçemin “kendiliğinden bütünlenmesi” olarak görüyorum. Yani, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bu kitapta toplanan şiirleri dize yapısının bir gereği olarak “kendiliğinden” bütünleniyor. Şiirlerdeki dizeler aralarına “/” işareti konarak ikiye ayrılmış ve farklı okumalara imkân tanıyor: Kitaptaki dizelerin “/” işareti öncesi olan ilk bölümlerinin alt alta okunması; “/” işareti sonrası -ikinci- bölümlerinin alt alta okunması ve tüm dizelerin “/” işareti gözetilmeksizin alt alta -olağan, bilindik- biçimde okunması şeklinde “üç okuma” imkânı bulunuyor. Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu teknik özelliğin imgesel avantajını ve tarihsel boyutunu kitabın ilk şiiri olan “Yansıma” adlı şiirin ilk dörtlüğünde şu şekilde anlatmış:
“Dizeler neden tek soluklu olsun / Daha uzun değil mi Gobi Çölü, Sibirya
Ey yeryüzüsel gök, Mezopotamya / Sür kemik yapılarını ötelere ötelere
İki göğüslü ol / Üç göğüslü ol
Ol / Bitişi olmadığına insan anıtlarının”
Söz konusu “üç okuma” tekniğinin kitapta yer alan 32 şiiri üçe katlayarak 96 şiire eriştirdiğini görüyoruz. Böylelikle kitaptaki şiirler hem semantik, hem de imgesel açıdan müthiş bir alan derinliği hesabı taşıyor: Dağlarca şiirinin imgesel alan derinliğinin, içerdiği duyguların ve işaret ettiği uzamın “tarih boylu ya da tarih kadar geniş kapsamlı” olduğunu düşündüğümüzde, Üç Okumalı Dizeler’de “üçe katlanmış bir sonsuzluk” seziyoruz. Bununla birlikte, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi tüm hayatı boyunca sadece şiir kaleme almış (kendini hakikatin yakıcılığına vermiş) bir şairin sezdirdiği “üçe katlanmış sonsuzluk” duygusuyla Türk Edebiyatı’nda başka hiçbir şiirde karşılaşmadığımı -açık yüreklilikle- itiraf etmeliyim.
Dağlarca’nın tarih, insanlık, yaşam, vatan ve emek konularını işlediği sonsuz şiirlerinin içerisinde bana tuhaf bir dilsel “özgörü ve özgürlük” sağlayan “İç Orman” adlı şiirden üç dizeyle bu kısa yazıyı bitirmek çok önemlidir:
“Söylemedir / Ne varsa yerde gökte
Benim dağ taş dile getirdiğim / Atlantis’te ayın on dördüne göre getirdiğim
Düşler, atalarımdan kalma gözlem / Çıplak sırtımda çıplak ağırlık” zaferyal@gmail.com