Ali Yüce

Gözlerimi Kapatıp Açayım Da Uyan


Barış İnce

Şu güzel rüyaya bir ara ver de uyan. Sevip terk etmeyince palayı kafamıza yediğimiz, yine de yılmayıp sokaklarında gezdiğimiz ülkeye uyan. Üç tarafı denizlerle, dört tarafı TOMA’larla çevrili yarımadaya uyan. 36-42 Beyoğlu parkeleri ile 26-45 Gezi merdivenleri arasındaki coğrafi konuma uyan. Bir parktan tüm coğrafya derslerine yayılan bahar havasını içine çek de uyan.

 Mesele sadece yaşamak değil arkadaş, bunu bil de uyan. Korkmadığımızı, yüzlerine bakıp kahkaha attığımızı fark et de uyan. Sesimizi kısmak isteyenlere inat, her 34’üncü dakikada nasıl bağırdığımızı duy da uyan. 10 kusurlu hareketin hepsini çatır çutur yapanlara, hakeme düdüğünü yutturanlara, Ç’si küçük A’sı büyük siyah beyaz umuda, gülümse de uyan…
 
Okmeydanı’na, yıkılmayan gecekondulara, duvarlarındaki yazılamalara, sonra üzerini kazımalara uyan. Sendelediğinde omuzdan tutan, omuzdan tutunca da dayanamayıp halaya duran, oyun oynarken yüzüne kovboy değil gaz maskesi takan arkadaşlarının hatıralarına uyan.
 
Taş sektirmek varken denizde, taş atanlar var ya panzere... Yani pencerelerinde kuş bekleyenlere, demir parmaklıklar üzerine kazılmış isimlere, yaşasalar her biri ağabeyin olacak ve senin için ellerini duaya açacak olan Kürt kardeşlerine uyan.
 
90'lı çocukların ermişliğine, “Berkecan”ların “Gezmiş”liğine uyan. Talcidle Rennie'nin kardeşliğine, dinlinin dinsizi sevmişliğine uyan. “Eylül'de gel” şarkısının muktedirleri titretmişliğine, bıyıklarının dikelmişliğine o güzel gözlerinle gül de uyan.
 
Yakışıklı çocuksun, sana bir abi tavsiyesi… Bir kolunda Gamze diğerinde Özge dövmesi var, ama sen sadece tek bir koluna çiçek al da uyan. Seni “soluğundan öpen”, kapı aralığında bekleyen aşka uyan. El ele barikatta dövüşen kızlara ve erkeklere uyan. Eli henüz bir kızın eline değmeden yitip gitmiş oğlan çocuklarının vasiyetidir ki “o büyük gün”ü görmeye uyan.
 
Bırak onlar “telekinezi” desin sen teleferikle gezmeye uyan. Onlar acıları tokuştursun, sen babanla yumurta tokuşturmaya uyan. Onlar “camide içtiler” desin, sen evden kaçıp sevgilinin kapısında gizlice içmeye uyan. Onlar “büyük resmi görün” desin, sen sıraların üzerine küçük kalpler çizmeye uyan.
 
Halka takla attıranlara, ama beyefendilerinin karşında el pençe divan duranlara, hani dostu sendelediğinde anında fıyanlara, hani saçlarını arkaya doğru yapıştıranlara, inat et de uyan… Parası neyse ödeyip kanal kurduran, sonra o kanalda arkandan atıp tutan “Başkan”ları gör de uyan. Fışkiyelerinden dolar akanlara, o havuzlarda yüzerken ağızlarından ihale fışkırtanlara bak da uyan.
 
Ama halkı için halkıyla beraber çalışan, 12 Eylül zindanlarından güneşin al burçlarına uzanan, Fatsa’da bir Fikri’nin yaşadığını da bil ve uyan. Uzun ağabeylerine uyan, delikanlı ağabeylerine uyan, Mine ablana uyan, teslim olmayanlara uyan, bitmeyen yolculuklara uyan, sinirlenip yumruğunu sıkan yıldızlara uyan…
 
Almak isteyip alamadığın ekmeğin üzerinde tüten kokuya uyan. Babanın sana vereceği ikinci isme uyan. Hepimizin toplayıp sana vereceği ömürlere uyan. O ağaçlar, o çocuklar, o eşkıyalar sana soluk olsun da uyan… Bizleri tehdit ettikleri mahpusluğun her bir günü sana feda olsun da uyan.
 
Güzel kaşlı çocuk... Haydi bak arkamı döndüm! Gözlerimi kapatıp açayım da uyan...

21.8.2013 tarihinde Birgun.net'te yayımlanmıştır.