Tek bir osuruk ağacı yeter!


Raife Polat
11 yıldır Kalamış’ta oturuyorum. Kalamış deyince, deniz, sandal sefaları, bir tatlı huzur falan geliyor nostaljik olarak akla, şimdilerde de Marina. Ama bizim için ağaç manzaralı evimiz(di) Kalamış. Biz o ağacın güzelliğine, evin ışığına tav olup da “Tamam,” demiştik çünkü Kalamışlı olmaya. Mayıs ayıydı ve sere serpe yaydığı tüm dallarını tazecik yaprakları ve pembe-beyaz kozalağı andıran çiçekleriyle doldurmuş, güzelliğiyle göz alıyordu at kestanesi ağacımız. Bizim ağacımız değildi o zaman, ama olacaktı, bunu biliyorduk. Eve yerleşmeden önce her şeyi yenilemek zorunda kaldık. En önce de her yanı sıkı sıkı kapatılmış balkonumuzu açtık ki, ağacımıza bakarak kahvaltı edelim, keyif yapalım. Dışı eski içi yeni sımsıcak evimizde her bahar ağacımızın nasıl serpildiğini seyrettik. Her sonbahar yapraklarının nasıl bakır kızılından altın sarısına döndüğünü, tüm yaprakları döküldüğünde, kış ışığında kıvrımlı siyahımsı dallarının arasından bizi nasıl denize kavuşturduğunu hayranlıkla izledik. Her yıl büyüyordu koca ağacımız, her yıl binaları iyice arkasına arkasına saklıyor, sadece onu izleyelim istiyordu. Hiç şikâyetçi değildik bu huyundan.

Ama ayırdılar bizi güzel ağacımızdan. Kentsel dönüşüm denen illet Kadıköy’ümüze bulaştığından beri pek çok mahallede olduğu gibi biz de yıkım üstüne yıkım yaşıyoruz. Her yanımız inşaatlarla çevrildi. Karşımızdaki apartmanın yıkılacağını öğrendiğimizde ilk işimiz ağaca ne olacağını sormak oldu. Sevgili ağacımız, yanında kardeşi at kestaneleri ve apartmanın geniş bahçesindeki zeytin, ladin, fıstık çamı ağaçlarıyla birarada yaşıyordu. Bize, ağaçlara, özellikle de at kestanesine ve apartmanın giriş duvarının dibindeki ladinlere dokunmayacaklarını söylediler. İnandık. Hoş inanmasak ne yapacaktık ki? Özel mülk içerisindeki ağaçlar, bitkiler mülk sahiplerinin malı sayılıyor. Diktikleri gibi sökmek, kesmek, zamanlı zamansız canları istediği gibi budamak da onların inisiyatifinde. Ve apartman sakinleri terk ederken evlerini ağaçlarını da terk ettiler. 20 küsur yıllık çürük binalarını yenilemek haklarıydı elbet, ama 60-70’lerinde ulu bir at kestanesi ağacını ve onun daha genç arkadaşlarını katletmeye hiç hakları yoktu!

Ben kendim gibi iyi niyetli olduklarına inandım o apartmanda oturanların ve onlara kuş cıvıltısı, oksijen, rüzgâr, serinlik ve dinginlik veren ağaçlarından vazgeçemeyeceklerine inandım. Hiç aklıma gelmedi, altındaki kırmızı bankta tek bir apartman sakininin değil bizim oturduğumuz. Ne safmışım! Sonra baktım, güzel at kestanemizin ardından pek çok ağacı daha kaybetti mahallemiz. Kimsenin de sesi çıkmadı. Belediye müdahale edemiyor, inşaat firmasını arasan “Sana ne,” diyorlar. Biz bir elin parmaklarını geçmeyen birkaç arkadaş bu konuda kafa kafaya verip ne yapabiliriz diye konuşurken, ölüyor ağaçlarımız.

Kalamış’a taşındığımda dört katlı apartmanımızın boyuna erişemeyen “osuruk”* ağacımızın artık üç odanın penceresinden de erişilen bahar yapraklarına bakıyorum şu an. Arkasındaki akasya çiçeğe durmuş. Hemen arkasında bir “osuruk” daha. Bizim apartmanın önünde bir ceviz, yan apartmanın önünde birkaç çam var ve arka tarafta da koca bir erguvan. Hâlâ yıkılmayan, ama gün sayan diğer apartmanların bahçesinde de toplasan bu kadar ağaç. Her sabah 8’de başlayan, akşama kadar süren, baş çatlatan, nefes aldırmayan inşaat gürültüsünü yutmaya çalışıyorlar. Bizim için...

Bir yılda değişti mahallem. Beş yıl sonra?.. Ağaçların yerine milimetrik düzenlenmiş, çim kaplı, tercihen fazla büyümeyen birkaç ağacın, çalıların yer aldığı süs bahçeleri gelecek. Yüksek, gıcır evlerine yerleşen yeni sakinleri, arabalarıyla kat otoparkına, oradan da asansörle direkt dairelerine ulaşmanın mutluluğunu yaşayacak. Kimse kimseyle karşılaşamayacak. Yeni evlere kim yerleşmiş bilemeyecek. Mahalle kalabalıklaşacak, muhtarın kâğıt işi artacak, ama geriye mahalle kalmayacak... Ağaçlar? Tek bir “osuruk” ağacı kalsa o da yeter!

Bir de ağaca dönüşen kitap -Tree Book Tree- gibi harika projeler, Ağaca Tüneyen Baron, Ağaçtaki, Tobie Lolness, Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı, Evini Arayan Ardıç Kuşu ve bunları okuyanlar iyi ki var.

* Yapraklarının kötü kokusundan dolayı halk arasında osuruk ağacı olarak bilinen kokar ağaç, arsız olduğu için İstanbul’da hemen her duvarın dibinde,

raifepolat@antipopuler.com