YAŞAM HIRSIZLARINA KARŞI

Aslı Büyükköksal

YAŞAM HIRSIZLARINA KARŞI

Başımıza geleceklere, insanlığın elindeki gücün neye mal olabileceğine uyanan, toprağa, suya, havaya göbek bağıyla bağlı olduğumuzu hatırlayan insanlar var, coğrafyaya dağılmış. Onlar ki sanki bu vadilere bekçi tayin edilmişler, bilmenin sorumluluğunu damarlarında hissedip yaşam alanlarını korumak için benliklerinin sınırlarından aşıp harekete geçenler. Bu onların hikâyesi...

“O köy bizim köyümüzdür. Gaz yesek de, cop yesek de, o köy bizim köyümüzdür.”
Türkiye, Gerze’nin sesini 5 Eylülde yaşanan, iç savaşı hatırlatan termik santral direnişi görüntüleriyle duydu. Santral kurulması için ilk adım olan sondaj makinesinin köye girmesi, santralin yapılmasının planlandığı Yaykıl Köyü ile Gerze halkının ve destekçilerinin direnişiyle, biber gazları, gaz bombaları, cop ve plastik mermilere rağmen engellendi. Direniş, gece baskınıyla gelen makinenin önüne köyden dokuz kadının yatmasıyla başladı. Ve yaklaşık 14 saat aralıksız sürdü. Desteğe gelmiş 70’lik ninelerin ve çocukların uzakta durmasına rağmen saldırıya uğradığı, jandarmanın yolları kazıp barikatlar kurduğu, atılan gaz bombalarının ormanı yaktığı, kolluk kuvvetlerinin dikkat dağıtmak için tarlaları ateşe verdiği, ambulanslarla “emniyet” güçlerinin içeriye gaz takviyesi sokmaya çalıştığı, emniyet amirinin “Ezin geçin halkı!” diye emir verdiği, çevre illerden getirilen panzer, tazyikli kimyasal su araçları ile yüzlerce çevik kuvvet ve jandarmanın sondaj makinesini köyden ne pahasına olursa olsun içeri sokmaya kararlı olduğu bir gündü 5 Eylül. Fakat tüm bunlar, Gerzelilerin kararlılıklarını arttırmaktan başka bir işe yaramadı. Köylünün fendi, termik santral planlarıyla ellerini ovuşturan Anadolu Grubu’nu hukuksuzca koruyan güçleri yendi. Bu, Gerze için ilk değildi. Daha önce bebeklerin de bulunduğu kapalı alanda yoğun biber gazına maruz kalmalarına karşın şirketin düzenlediği ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) toplantısını ve iki defa daha sondajı engellemişlerdi. Şirket bu defa, tüm gücünü toplayıp saldırarak, “orantısız” ne kelime, dünya karıncaya karşı misali halkı ezip geçeceğini sanmıştı. Fakat Anadolu Grubu ve suça azmettirdiklerinin bilmediği, bilemeyeceği başka bir güç vardı Gerze halkında. Halktan birinin mitingde söylediği gibi “Sanki toprak Gerzelilere ait değil. Gerzeliler toprağa aitler. O yüzden bu kadar güçlüler.” O gün orada ayağa kalkan tüm saldırı altındaki canlıların sesiydi; aktı, yolunu 3 senedir aralıksız mücadele etmekte olan halkın sesinde, yumruğunda, gövdesinde buldu. Peki, bu noktaya nasıl gelindi?

Dedemin mezarından kömür külleri süpürmek istemiyorum
Gerze, Türkiye’de tutulan 600 bin ton balığın 450 bin tonunun geldiği, Sinop’un içme suyu ihtiyacının % 51’ini karşılayan, 1. dereceden arkeolojik SİT alanına sahip, köylünün geçiminin büyük kısmını tarım ve balıkçılıktan sağladığı, Sinop’a bağlı sakin bir kıyı ilçesi. Bu sakinlik hali, 2009’da Anadolu Grubu’nun bölgeye yapmayı planladığı 1200 MW gücünde -2000 kilometrekare çevresini birebir etkileyecek olan- termik santral için EPDK’dan* ön izin almasıyla bozuldu. Şirket, usulsüzce ÇED sürecini atlayıp doğrudan üretim lisansı alarak termik santral kurmak istedi. Bunu duyan Gerzeliler anında yürütmeyi durdurma davası açtı ve kazandılar. Şirket buna itiraz etti fakat Danıştay reddetti. Şirket bu sefer hiçbir şey olmamış gibi ÇED başvurusunda bulundu. Daha önce Sinop’taki ilk nükleer karşıtı mitinge, oradaki halkın iki katı katılım gösteren Gerzeliler, bu defa kendi mücadelesini örgütlemeye başladı ve bir platform kurdu. Uzmanlardan raporlar istendi, SİT alanları, araziler tescillendi. Termik santralin uzun vadede yarattığı yıkıcı etkileri yerinde görmek üzere Elbistan ve Yatağan’a 15 muhtarla beraber gidildi ve sonuçları halka aktarıldı. Her Cuma günü kurulan pazarda köylülerle konuşuldu, köy kahvelerinde gece toplantıları düzenlendi. Platform, hızlıca tek başına bir yapı olmaktan çıkıp, örgütlenmesi şeffaf, halkın büyük desteğini alan bir çekim merkezine dönüştü. 3 senelik mücadelede çok şey öğrendi Gerzeliler; partiler üstü bir örgütlenmeyi başardılar, en önemlisi ideallerine tutunarak kişisel çatışmaların önüne geçtiler. Dönem sözcüsü Şengül Şahin’in deyimiyle “bir orkestra gibi ses çıkarmayı, bir araba gibi işlemeyi öğrendi”ler. Şahin, “Herkesin bir işlevi var ve önem farkımız olmadan hepimizin birbirimize ihtiyacı var,” diyor.

Sonra, şirketin 30 Mart’ta hukuk dışı bir şekilde sondaja geldiğini gören köylü, onu defedip hemen ardından iki kilit noktaya çadır kurarak gece-gündüz nöbet tutmaya başlıyorlar. Gerzeliler yazın çay bahçesi / köy kahvesi buluşmalarını direniş ateşinin etrafına taşıyarak imece usulü odun getiriyor, yemekler pişiriyor, direnişin içinde bir kültürü tekrar canlandırıyorlar. “Her gün en az 300-500 kişiydik,” diyor Gerze’den Nurcan Hanım. “Ve sondaj makinesi beklenmeye başlandığında bu sayı bine ulaştı.” Kendine has bir demokrasi deneyimine beşiklik ediyor direniş alanı. Gerzeliyle köylünün fizik ve ruh olarak kaynaştığı bir yer haline geliyor.

Bize bir avuç insan dedi. Bakalım avucuna sığdırabilecek mi?
Yaykıl’dan Melek Teyze’nin sözleri mitingde böyle yankılandı. Gerze, 5 Eylül zaferinden sonra 26 Kasım’da bir miting düzenledi ve on bin nüfuslu ilçeye on bin kişi topladı. Direniş nöbeti devam ediyor. Şimdi herkes şirketin başvuru süresinin biteceği, tutuklu yargılanan 21 yaşındaki Volkan Özcan’ın davasının görüleceği 21 Aralık’ı bekliyor. Öte yandan Anadolu Grubu’na uygulanan boykot sürüyor; şirketin McDonalds, Coca Cola, Efes Pilsen, Faber Castell, Samsung, Doğadan gibi diğer pek çok ürününe de yurt çapında boykot çağrısı yapılıyor. Kırda kendi üretimini yapan, hâlâ kendi kendine yetebilen toprak insanlarıyla, maliyetlerini düşürmek ve daha fazla kâr etmek uğruna dünyayı dümdüz etmeye hazırlanan şirketlerin mücadelesi kaçınılmaz şekilde keskinleşiyor. Kölelikle özgürlük arasında bir seçim bu; açgözlülükle değer bilme, göz bürüyen hırsla farkındalık, nefsle tevhit arasında bir seçim. Türkiye’nin birçok yerinde, Tortum’da, Solaklı’da, İkizdere’de, Kargı Çayı’nda, Giresun’da, Bartın’da, Hopa’da, Alakır’da, Kaz Dağları’nda, Bodrum Gümüşlük’te ve daha pek çok noktada HES’ler (hidroelektrik santral), termik, nükleer santraller, altın madenleri, taş ocaklarına karşı mücadele edenler, ruhlarını, ellerini, güçlerini birleştirdikçe onları birleştiren varoluşun farkına varıyor, sese ses katıyor, Birlik’in güzelliğini ve gücünü kendi elleriyle tekrar yaratıyorlar.

* Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu
- Durumu takip etmek isteyenler YEGEP’in (Yeşil Gerze Çevre Platformu) facebook sayfasını, Gerze Gündem ve Gerze Olay’ın internet sitelerinden güncel durumu öğrenebilirler.

babelbaligi@yahoo.de