PROBLEMATİK - GOTİK MÜZİK: DEĞİŞİM SÜRECİNDE ORTAÇAĞA DÖNÜŞ

Burak Bayülgen

The Priests, Gregorian gibi neo-klasik gruplar referanslarını ortaçağ ikonografisinden alsalar da sahne performansları bağlamında popüler olanı daha kendi kapıları ardında kapalı kalan ideolojilerle özdeşleştirmektedirler. Dişi-gotik olarak bahsettiğimiz ve Alfred Hitchcock’un Rebecca’sında iyice beliren kapalı kapılar ardındaki gizeme olan çıldırtası ilgi, neo-gotik müziğin ve imajın baş unsurudur. Öyle ki kendilerini kapalı manastır kapıları ardında ruhani perhiz ve duaya adayan keşişler, kendilerini bir anda bir nevi imitasyon olarak sahnede binlerce kişinin önünde şov yaparken bulurlar… Dolayısıyla neo-gotik müzik ve imajı, oldukça izole olan dini ritüelleri, pop ve kültten bağımsız olarak tüketmeyi öngörür. Bu imajın kültleşmesi ise bana göre bu imajla ortaya çıkan grup ve sanatçıların popüler kültür kavramı altında kendi kalıplarınca hayran kitlesini arttırması ve hali hazırda prodüksiyonlarından ötürü kültleşmiş korku filmlerini referans almalarına dayanır.

-*-

Nox Arcana ikilisinin Grimm Tales isimli albümün korku hissiyatı uyandıran müzikal temaları, korku ikonografilerinin çocuk eserleriyle olan temasının günümüzde çokça kültürel çalışmalarda yer edinmesini referans almasıyla korkunçlaşıyor. Öyle ki çocuk filmlerinin soundtrack’lerindeki müzikal temaların Nox Arcana dinleyicisini korkutmasının sebebi, hali hazırda Nox Arcana dinleyicisinin bu kültürel çalışmaların farkında oluşundandır. Bu hususta gerek müzik felsefesine gerek bu konuya en güzel cevabı soundtrack’ler veriyor ki Nox Arcana da soundtrack kıvamına uyan bir ikili. Durumu tersine de çevirebiliriz: Bir oratoryonun zihinlerde canlanan imgelemleri gibi Nox Arcana’nın müziğinin çağrıştırdığı imgelemlerden yola çıkarak belirgin kalıplarda bir korku filmi çevrilebilir. Grimm Tales albümünden gayet kolay bir şekilde bir Brothers Grimm filmi, Carnival of Lost Souls albümünden bir Dark Carnival filmi çıkabilir. (Üstelik görselliğe referans veren beste isimleri olmaksızın)

Çok haklı olarak bir soru da zihinlerde yer edinecektir: Bunu daha önce duymuş muydum?.. Yani neo-gotik müzik çok metinliliği de tarihe ve tarih içinde yer edinen çeşitli kültürleri bir hayli kullanmaktadır.

-*-

Aaron Ridley’in Müzik Felsefesi’nde değindiği gibi Debussy’nin La Cathedrale Engloutie eserinde bir katedrali çağrıştıran müzikal verilerin olup olmadığı tartışılırken, kuşkusuz bu katedral çağrışımı yapması için daha önce katedrali deneyimlemiş olmak; yani katedrali daha önce en az bir kez görmüş olmak gerekiyor. Ama modernizmde; özellikle sinemanın icadıyla birlikte bu imgelerin çokça kullanılması ve meraklı herkese ulaşması gibi bir durum var ve bu imgelerin türler ve gotik gibi kavramlar içinde eritilmesi de söz konusu. Dolayısıyla Debussy’nin katedralini sadece bir katedral olarak değil, aynı zamanda gotik ve farklı referanslarla bir korku imgesi olarak görmek de mümkündür.

Nox Arcana, Transylvannia gibi bir albüm yayınladığında imgesel olarak çok da zorlanmayışımızın sebebi budur. Fakat tematik müziğin bu imgesel çağrışım problemini daha da zorlu hale getiren bir de Fantasia isimli animasyon vardır. Senkronize bir şekilde imge ile müziğin uyumu belki de müziğin idealizminde istenmemektedir. (Operayı bu mevzudan soyutlamak şartıyla) Faust gibi bir operayı Nox Arcana’nın klişe temalarıyla yorumlamak işi zorlaştırır. İşte bu yüzden neo-klasik, neo-gotik diyoruz. Sadece kapalı kapılar ardındaki gizemi poplaştırmıyor, aynı zamanda bundan sonrası için ciddi bir referans sunuyoruz. Öyle ki sanki bir tabloyu hatmetmişçesine bu müzikal temaları duyduğumuz zaman o tablo hemen hemen herkesin gözünde beliriveriyor…



 

burakbayulgen@yahoo.com