İhmal-kâr


Kerem Erol
Her ihmalden bir kâr doğmayacağı gibi, kâr amacı güdülen her girişim de bir ihmale yol açmak zorunda değildir. Ama güzel yurdumuzda kâr öyle kutsal bir amaçtır ki bu iki olasılık da sıkça kendini gösterir.
 
Büyük kâr vaadeden her iş bir çapanoğluyla birlikte gelir. Devletlü liderlerimizde bile bulunan bir koyup on alma dürtüsü çoğu zaman hiç günahsız başkalarından çıkacak olan 50-100 mislilerin görülmesini engeller.
 
Aslolan dünya genelinde de para ve kârken, bunlara giden yolda birtakım detayların bizim memleketimizde çok daha sık atlanıyor olması birçok sebebe bağlanabilir. Bunların ilki az önce de değindiğimiz kâr hedefinin ta en tepeden başlayarak lider veya büyük diyebileceğimiz insanlar ve tarafından hem de yüceltici şekilde dillendiriliyor olmasıdır. Bir diğer sebep ekonomik sistemimizin doğal akışı içinde insanların zenginleşmesine imkân tanımaması olabilir. Bizde sınıf atlamak, refah düzeyini yükseltmek için voliyi vurmak gerekir. İnsanın önüne hayatta bir kez zengin olma fırsatı çıkar, mevcut servet bir gecede ikiye katlanabilir, eh bu kadar hızlı reaksiyon göstermeniz gereken dönemlerde de her şey enine boyuna düşünülmez, hesaplanmaz.
 
Bu iki sebebin eşlikçileri bu ülkede aksayan her şey için de sebeptir zaten. Eğitimsizlik, etik yoksunluğu, analitik düşünememe, kontrol mekanizmalarındaki yetersizlik, plansızlık, fikir ürünlerinin, dolayısıyla uzman danışmanlık hizmetlerinin hor görülmesi, yapılan her işte öncelikli kriterin teslim süresi olması, aman kâr edelim derdindeki ihmalkârları yaratır.
 
Üretilen mal veya hizmetin her bir kulbunu tutan insanlar benzer ihmal dalgalarına kapılırlar. Üreten, depolayan, dağıtan, pazarlayan ve tabii satın alan herkes aynı kolay kazanç duygusunun hipnotik etkisi altındadır çünkü. En sonunda kâr eden tek şey kâr olgusunun kendisidir, kendi başına anlamı belli olan bu üç harflik sözcük varlığını koruyup yücelttikçe kendi saflarında savaşacak yeni karakterler de yaratır.
 
Kârın ordusunda, ihmalkâr yalnız değildir. Her zaman yanında zaten hiçbir şeyi sorgulamayan, düşünme yetisi olmadığı için ihmalden de sorumlu tutulamayan itaatkâr vardır. Ne var ki itaatkârın hiçbir zaman rütbe kazanma şansı olmaz. İhmalkâr ise bir üst basamağa kârın tadını aldıkça yaklaşır.
 
Her ihmali yanına kâr kalan sonunda sahtekâr olur.
keremerol@hotmail.com