Nesil Kalenderoğlu

ÇEKİRDEK SUÇLAR


Tuğba Eriş
2004 senesinde Milliyet gazetesinde kısacık ve resimsiz bir üçüncü sayfa haberine rastlamıştım, ki kupürünü hâlâ saklarım: Fransa'nın kuzeyindeki bir köyde yaşayan on dört yaşındaki Pierre F. adlı çocuk, evde yalnızken babasının av tüfeğini alarak Şrek adlı çizgi filmi seyretmiş, ardından annesini, babasını, erkek kardeşini öldürmüştü (annesini, kız kardeşini ve erkek kardeşini katleden Pierre Riviére’ye nazire yaparcasına). Tabii ki ulvi medyamızın haberi veriş şekliyle, okur, şrek-çocuk-şiddet bağlamında işkillenecekken sonraki cümleyle afyon patlayıveriyor; Pierre F. yakalandıktan sonra yaptığı itirafta, cinayetleri canı istediği için işlediğini söylüyordu. Heyhat! Akıllara Max Aub'un Fransa ve İspanya'da birilerini öldürmüş insanların ilk itiraflarından derlediği, küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk eseri Örnek Suçlar’daki o nadide itirafın gelmesi işten bile değildi: “Hiç canınız sıkıldığı için, yapacak başka şeyiniz olmadığı için birini öldürdünüz mü? Eğlendirici oluyor.”
 
Tabiatına yaraşır şekilde 2004’te Kabalcı’dan yürüttüğüm Örnek Suçlar, kafamın ve elimin ulaşabileceği yerde durur, yeri gelir hain planlarım için “çöplenir” yeri gelir sadece kıs kıs gülerim. Ama belki de başat misyonu bünye çekirdeğinde kalmaya makhûm kendi örnek suçlarınızı oluşturmanız için size ilham vermesidir:
 
Diş fırçamı kullandığı için öldürdüm abimi. İzinsiz kullanması değil mesele, kimse kimsenin diş fırçasını kullanmamalı şu hayatta.
 
Önce çorbaya sıktı, görmezden geldim. Sonra lahmacuna sıktı, eyvallah dedim. Ama balığa da limon sıkılmaz ki kardeşim. Midesizliğine istinaden midesini deştim.
 
Yazdı. Tıkış tıkış bir otobüsteydim ve yanımda ayakta duran adam koltukaltını ağzıma dayamıştı resmen. Bir haftadır banyo yapmıyor gibiydi. Yazın banyo yapmamanın hiçbir mazareti yoktur; gözünün yaşına bakmadım otobüsten aşağı fırlattım.
 
Patronum bir saat içinde her çeyrek saatte bir hazırlamam gereken yazıyı sorunca dayanamadım. İnsan olana bir iş bir kere söylenir; ben de en âlâsından bir insandım, hem de çalışkan bir insan. Dilini kestim.
 
Sigarayı içmiyor, resmen harcıyordu. İçine çekiyormuş gibi yapıyor, yanaklarının hafifçe şişirerek ağzının içinde tutuyor, sonra dışarı veriyordu. Ben de iki sigara yaktım, ilk nefeslerini derin derin içime çektikten sonra gözünde söndürdüm.
 
Üç senedir beraber olduğum sevgilim, feyzbukta ilişki durumumu “… ile ilişkisi var” şeklinde değiştirmem için baskı yapınca, hem iliğini hem ilişiğimi kestim.
 
Dalgındım, yürüyordum. Sokağın köşesini dönerken, genç bir kıza çarptım. Kız yüzünde pis bir sırıtışla acele acele, “seni gidi havası kaçmış yan yatmış patlak teker kılıklı şahsiyeti kâğıt helvadan yapılmış şampuan seni,” diyince afalladım. Küfür etse daha iyiydi, hiç acımadım.
 
Kadıköyü vapurundaydım. Yanıma otuz beş yaşlarında dalyan gibi bir delikanlı oturdu. Yaptığı ilk iş çantasından bir Leo Buscaglia kitabı çıkarmak oldu ve yolculuk boyunca iştahla okudu. Bazı kitapların yaşı vardır ve Buscaglia da ortaokul yıllarına aittir. Yazık oldu, hoş çocuktu.
 
Bir Türk dünyaya bedeldir, diyen ‘bir milyon çılgın Türk’ bulabilirim” grubuna üye olan herkesi katlettim. Değdi valla.
 
Plan yapmamakla ilgili şarkı yapan ismi lazım değil türkücü zibidisinin defterini düzdüm; artık plan yapamayacak olan kendisi.
 
Kuzenimin düğünüydü. Halaybaşının yanında çekiyordum halayı. Saygım sonsuz ama eli o kadar çok terliyordu ki tüm konsantremi bozuyordu, ki halay konsantre gerektirir. Artık halay başı bendim.
 
İlla sivilceli olmam ya da rejim yapmam gerekmez. Trakyalı olmam da her zaman her yerde çekirdek yiyebileceğimi göstermez. Bazen sadece canım istemediği için yemiyebilirim. Ama işte böyle durumlarda yanınızdaki insanın koca bir paket çekirdeği gözünüzün içine baka baka bitirmesi, onun için de her şeyin bittiğinin göstergesi olabiliyor.
teriste@gmail.com