YAYIN

Ünlü Fransız düşünür güzel isimli Gilles Deleuze’ün 1981 tarihli kitabı Francis Bacon / Duyumsamanın Mantığı geçtiğimiz ay Norgunk tarafından yayınlandı. Deleuze 20. yy.’ın en radikal ressamlarından Francis Bacon’ın yapıtlarını irdelerken bunu Cezanne’ın “duyumsama mantığı” fikri üzerinden inceliyor. Ayrıca Bacon’ın Velasquez, Soutine gibi isimlerle bağları ve ekspresyonizm ve abstrakt resmi reddi de kitabın konularından. Enteresan bir tecrübe olduğu su götürmez.

Kirpi Şiir’in ilk sayısı yayımlandı. Çekirdek Sanat Yayınları’ndan çıkan dergi, şiiri ve şiirsel dili dert edinenlerin, şiir konusunda inat edenlerin buluşma noktası olmayı planlıyor. Her sayısını farklı bir “konuk editör”ün hazırlayacağı ve her sayısında farklı bir poetika oluşturmayı hedefleyen Kirpi’nin ilk sayısını Salih Aydemir yayıma hazırlamış. Ayrıca, Kirpi Şiir’in baskı biçimi ve Savaş Çekiç’in tarafından gerçekleştirilen görsel tasarımı, tüm zamanların Son Kişot’u olan Cenk Koyuncu’nun anısını yaşatıyor...
 
ALBÜM
 
Günümüz en iyi anaakım İngiliz grubu Elbow geçen sene bolca övgü alan The Seldom Seen Kid albümünü bu kez de BBC Orkestrası ile beraber Abbey Road’da canlı bir versiyonunu sundu. Elbow & The BBC Orchestra – Live at Abbey Road adıyla yayınlanan albümde şarkılarda yaylılar eklemeleri dışında bir değişiklik yok ancak bu adamlarımızın canlı performans konusunda pek yetenekli olmadıklarını göstermiyor. Ne kadar gerekli konusunu ise “Grounds For Divorce” yorumu cevaplıyor. Richard Hawley’li “The Fix” ise her türlü güzel. Sonuçta Elbow en başından beri hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Geçen yıllarda iki kez canlı görme imkânı bulduğumuz grubu, bu aralar daha geniş bir sahnede tekrar görmek isteriz açıkçası.


Ben Harper hâlâ rock yapabiliyor. Yeni grubu Relentless7 ile çıkardığı yeni albüm bunun en güzel kanıtı. White Lies for Dark Times ismini verdikleri yapıt, Harper’ın eski noisy kafalarından da yakınlarda çıkan Both Sides of the Gun’ın 2. CD’sinden izler taşıyor. Giriş oldukça hareketli. Ben Harper zaten artık babalar sınıfında. Her işi merak uyandırmaya devam edecek. Bazen hayal kırıklıkları oluyordu, bu onlardan değil.

Bizim buralarda nedense hâlâ kovboy müziği olarak algılanan country’nin en büyük troubadour’larından Townes Van Zandt’in şarkıları yine kuşağının en başarılı isimlerinden ve bir nevi öğrencisi Steve Earle’ün elinde yeniden hayat buluyor. Albüme, oğlunun ikinci ismi gibi Townes ismini koyan Earle değişik ama hakkını vererek yorumladığı Van Zandt klasikleriyle türün sevenlerine iyi zaman geçirtiyor. Kovboy deyip geçmemeli, kulak kabartmalı. Unutmadan Tom Morello da destğini esirgememiş bu albüme. Ama yeni tanışıyorsanız tabii ki Townes Van Zandt’i önce orijinalinden dinleyin.

Blur’ün geri dönüş haberini vermiştik bir kaç ay önce. Temmuz başında bir dizi konserle tekrar buluşmalarını kutlayacak grupla ilgili daha ayrıntılı yazıyı önümüzdeki ay mecmuada bulabileceksiniz. Asıl olay ise, grubun gitaristi Graham Coxon yeni solo işi. The Spininng Top adını taşıyan bu 7. albüm, Coxon en iyi işlerinden biri. Enstrümanının kalburüstü kahramanlarından biri olmasının yanı sıra bu kez vokallerde de oldukça başarılı. 70’ler şarkıcı/şarkıyazarı dönemlerinden tınılar duyarken bazen Wyatt haleti ruhiyesi bile kapmak mümkün. Blur’le toplanma ne kadar etkiler bilemiyoruz ama biz Coxon’un düzenli solo uğraşından gittikçe memnun kalıyoruz.
 
SİNEMA
 

Cannes Film Festivali bu yıl oldukça dolu bir yarışma bölümüne ev sahipliği yaptı. Buradan bir çok filmi yakın zamanlarda izleme şansı bulacağız. Usta İngiliz sosyalist Ken Loach’un Eric Cantona’lı Looking For Eric’i ilk dikkat çekenler arasında. Futbol düşkünlüğünü “Loachyen” tarza ele alan film, Eric Cantona’nın da post-futbol kariyerinin tepe noktası durumunda. Diğer bir ilgi çekici iş ise Lars Von Trier’in son çalışması AntiChrist. Adından da anlaşılacağı gibi Trier’in arıza işlerinden biri olmaya aday yapımda iki usta isim, Willem Defoe ve Charlotte Gainsbourg (son yıllarda başarısız bir iş yapmadı) var sadece. 2006’daki harika komedi The Boss of it All’dan sonra Trier’in bu ilk korku denemesi de bizim gibi hayranları tarafından da merakla bekleniyor. Death Proof gibi son dönem filmleriyle biraz tadımızı kaçıran Quentin Tarantino ise bu kez sıradışı bir macaroni-combat Inglorious Bastards’la gündemde. Tarantino külliyatının çoğuna zıt bol konuşmalı, bol oyunculu ve az aksiyonlu oluşu nedense eleştiri konusu olan filmin bir savaş filmi olmadığı konusunda ısrarlı ünlü yönetmen. 2. Dünya Savaşı Fransa’sında geçen bir Spaghetti Western. E neden olmasın?
 
FESTİVAL

Güzide festivalimiz Efes Pilsen One Love, bu yıl gerçek bir headliner’dan eksik olarak düzenleniyor. Klaxons ve Royksopp’un (bu yıl çıkardıkları yeni albümleri güzel sound vaat etse de öncekilerinden daha zayıf) başı çektikleri festival sonradan listeye Tricky’i ve bir kaç yıl evvel buralara kadar gelip hastalığı nedeniyle sahneye çıkamayan M83’ü de ekleyerek kendini topladı. Ancak Tricky’nin de naçizane eski havasında olmadığını söylemek lazım. Son yıllarda gidiş yönü konusunda sıkıntı çektiği açık bu yetenekli adamın. M83 ise atmosferik synthleriyle açıkhavada iyi gider. Bunların üzerine mekân da artık oldukça dar bir alan olan sanralistanbul olunca, bir duraksama hisssediyorsunuz. Gene One Love’un kredisi çoktur bizde, ayrı konu.

Bizim Balkan müziklerine olan aşinalığımız normal. Ama son yıllarda elektronik, caz ya da punk gibi türlerle füzyona girerek dünyanın dört bir tarafından ilgi çekmeye başlayan ve etnik özelliklerinden sıyrılıp herkesi kendine aşina eden bir tür oldu Balkan müzikleri. Memlekette farklı etkinlikler arasına sızdıktan sonra, bu sefer tamamen Balkan müziğine ayrılmış bir festival düzenleniyor; Balkan Soundz. Türün en önemli ve füzyona girmeyen temsilcilerinden Boban Markovic Orkestar, Amerika’nın gypsy-punk’da Gogol Bordello ve DeVotcKa ile birlikte en önemli topluluğu Firewater, Prag’dan çigan ve elektronika füzyonu DelaDap! ve bizimkiler; Selim Sesler ile Kolektif İstanbul, bu tek günlük festivalin konukları. Özellikle daha önce dinlemediyseniz Boban Markovic’in enerjisiyle çarpılacaksınızdır. Ama bizim favorimiz, kalbimizi yakan Firewater’dır elbet. Özellikle frontman Tod A.’nin Orta Doğu, Hindistan, Afganistan, Pakistan ve Türkiye’de geçirdiği iki yılın ardından çıkarttığı ve neredeyse Türkiye’ye selam albümü niteliğindeki 2008 yapımı The Golden Hour’dan sonra Firewater’ın İstanbul’a gelişi ayrı bir anlam taşıyor. 28 Haziran, Maçka Küçük Çiftlik Park.
 
ETKİNLİK
İlk kez geçen yıl düzenlenen “DOCUMENTARİST – İstanbul Belgesel Günleri”nin bu sene 27 haziran tarihleri arasında ikincisi düzenleniyor. 2-7 Haziran 2009 tarihleri arasında dört ayrı mekanda gerçekleşecek olan etkinliğin bu seneki odak noktası Finlandiya ve Kuzey Avrupa ülkeleri imiş. dolayısıyla hemen gözümüze takılan etkinlik kapsamında Fin sinemasının en başarılı örneklerini izleme fırsatımız olacakmış. Ayrıca “Sinema Dersi” kapsamında bu sene Finlandiya’nın ünlü belgesel yapımcısı Iikka Vehkalahti 7 Haziran 2009 Pazar günü İstanbul’da olacak. SİYAD tarafından seçilen 2009 Belgesel Ödülü adayları da Yerli Belgesel Seçkisi kapsamında programda yer alıyor. http://www.documentar-ist.org


İstanbul’da gerçekleşen en önemli etkinliklerden biri 2-12 Haziran arası düzenlenecek olan Kurye Uluslararası Video Festivali. Kapsamlı bir video seçkisinin yanında özel etkinliklerle de video sanatına ilgisi olanların kaçırmaması gereken bir 10 gün. Tabii bu yıl Avustralyalı ünlü performans sanatçısı Stelarc’ın da konuk olduğunu duyunca işin ciddiyetini anlarsınız. Mulleras dans grubu, İsveç ve Çek Cumhuriyeti’nden özel seçkilerin de yer alacağı festival Akbank Sanat, Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü ve santralistanbul’da gerçekleştirilecek. Ajandalarınızı temizleyin.



 
WEB
 
Her yıl doruk.net tarafından düzenlenen memleketin tek ve prestijli web sitesi ödülleri Altın Örümcek’in 7.si verilmekte bu sene. İlk sevindirici haber halk oylamasından geldi ve güzide derginizin sitesi kargamecmua.org kültür-sanat başlığı altında birinci ve “halkın favorisi” oldu. Böylece halktan kopuk enteller olmadığımızı da göstermiş olduk. 6 Haziran’daki final gecesi öncesi ise Jüri Ödülü için de Istanbul Modern ve Aksanat gibi kurumlarla yarışmaya devam ediyoruz. Keyfi taahhütlü bir internet gezintisi ve tüm sayılar için www.kargamecmua.org orda.