Yamyamlar Cehennemi
Serkan Kafalı
"hata denen şey yoktur ki zaten. iyi anlayın!
farz ediniz ki hakikaten bir yanlış yaptınız. oradan yürürüz ve doğruya çıkarız.
hata denen şey, tashih etmek budalalığında bulunanlar için mevcuttur."
ahmet hamdi tanpınar / saatleri ayarlama enstitüsü
“bütün bayrakların kumaşını
Aynı fabrika dokuyor bu cihanda”
küçük iskender / bir daha bana benzeme angel!
Düzenin zehrini zerk ettiği her ortamda hata baş aktörlerden biridir, onsuz bir düzeni tanımlayan dengeler belirlenemez çünkü. Hata, her şeyden önce kavramsal bir bekçi olarak istihdam edilir düzenin söz sahipleri tarafından. Varolanın, muktedir dilinin en sevgili kavramlarından biri olan kırmızı çizgilerinin başını hata bekler. Hatanın sureti, bar kapısındaki iri adamlarla benzer bir işlevi üstlenir; o çizgilere yaklaşanın tipine, meşrebine göre kime istisna sağlanıp sınırın ötesine geçmesine müsamaha gösterileceğini, kime de yassah kardeşim çekileceğini belirler. Hatanın ne kadar hayatiyet taşıdığı da içinde bulunulan düzenin despotikliğinin derecesi hakkında fikir verir. İflah olmaz, hoşgörülemez hataların listesi atmosferdeki testosteron derişimine, bıyık hissiyatı yoğunluğuna, koyu renkli naylon takım elbiselerden yayılan gölgenin boğuculuğuna, kötü öğretmen didaktizminin baskınlığına fazlasıyla bağlıdır.
Vahim hatalar için çok olağanüstü aymazlıklar da gerekmez çoğu zaman, böylesi atmosferlerle çevrili ortamlarda. Ev dışında kot pantolon giydiği için bir kadına dayak atmak düşünülebilir, bir işyerinde bacak bacak üstüne atıp telefonla konuşmak bölüm şefi tarafından kendisine yönelik bir saygısızlık olarak addedilebilir, işyerinin rasyonaliteden uzak bazı uygulamaları konusunda fikir bildirmek, sözlerin içeriğinden bağımsız olarak uyumsuzluk yaftasını kişiye çıkmamacasına eklemleyip onun kişisel performansının önüne geçebilir ve geleceğini ciddi şekilde etkileyebilir, bir genç kızın sevgilisiyle hava karardıktan sonra görüşmesi ve ailesinin onu “takip etmemesi” öldürülmesi ve başının kesilmesini kabul edilebilir bir risk sınıfına sokabilir.
Mevzu bayrak, vatan, millet, sakarya makamına geldiğinde demagojinin en hası, en katıksızı sahne alır elbette; hatanın adı da artık ihanettir. Türrrk devleti, türrrk milleti öyle benzersiz, öyle nev-i şahsına münhasır, öyle yüce, hayatın anlamı, dünyaya lütuf, ve onların dışında kalan her şey sıradan bir teferruat hükmündedir ki, ağır bir kendini ispat ve değerini, becerisini kabul ettirme kompleksiyle mağdur olsalar da kimseleri de kendilerine layık görmez, ve diş geçirebilecekleri her millete, her gruba kibirlerini çat çat vurarak özgüven masturbasyonu yapmadan da duramazlar; hormonları kudurmuş bir ergen gibi. Psikolojide net karşılığı bulunan bu ruh hastalığının lugatında belirli kalıplar dışında edilecek her kelam da hata kapsamına girer elbette. İstihkamı yüksek yüksek tepelere yapılmış statükonun kapısına bağlanmış şahsiyetler yüksek perdeden, doğadaki benzerlerinin sahip olduğu dil çeşitliliğini aşmadan bir ömrü başarıyla ifa edebilirler. Varoluşunu anlamlandıracak meziyetlerden yoksun kişiler için en ehven ikbal yolu, kan kırmızı çizgilerin başında yapılacak hata bekçiliğidir haliyle.
Hata, rehin alma kültürünün köşe taşıdır. Çaresiz kadınları sürekli kendisine borçlandırarak, ölüm tehdidiyle kıpırdayamaz halde tutan ve onları bedenlerini satmak zorunda bırakarak zenginleşen pezevenkler gibi bir halkı sonu gelmez bir vatan borcu sarmalında tutarak kişisel ikballerinin devamını sağlayanları çok gördük du diyarlarda. Abilerinden bundan başka bir zihin işleyişinin pek fena olduğunu öğrenen çakma biat tellalları da şirketlerde yönetici olduklarında şirket için fedakarlığı, kendini paralarcasına çalışmayı, aile kurduklarında da örf, anane, namus, gurur teraneleriyle kendi iktidar kaidelerine insanları tuğla yapmaktan zerre çekinmezler.
Hafif bir mahçubiyet sosuyla tatlandırılarak, bir türlü üstesinden gelinemeyen kusurmuş gibi söylenmesine rağmen apaçık bir gururlanma vesilesi olan mükemmeliyetçi bir karaktere sahip olmak, günümüzün en yaygın ruh hastalıklarından biridir elbet. İş hayatının kapsadığı alanda, insanı çağrıştıran her şeyi artık üstesinden gelinmesi gereken bir ergen bunalımı olarak görmek, performans manyakları ve işkolikler için en sevilen ayettir, iş hayatının kutsal kitabında.
Gün itibarıyla, insanlığın ulaştığı medeniyetin son noktasında, insana dair tüm sorgulamalar, zaaflar, çalkantılar, gel gitler potansiyel bir hata kaynağıdır ve bastırılmalıdır. Modern insanın yamyamlıkla hiçbir ilişkisi yoktu değil mi?
werelone@gmail.com