SİYAH EGO…


Burak Bayülgen
Kalbimin pasaklı zeminini kirletmesinden keyif aldığım “Gerçek Norveç Black Metaline”
 
Pohpohlanan her şey fenomendir. Unutulanlar ise sabun köpüğüdür…
Abartılan her şey trenttir. Yüzeysel dokunulanlar ise yine sabun köpüğüdür…
Siyah ego dediğin şey sabuna köpüğe karşıdır, ama trende de karşıdır, popülerliğe de karşıdır, inzivaya da karşı. Medyayı hem sever hem de karşı; ilgi odağı olmak ister ama yine karşı… Bir neye karşı değil onu anlayamazsın.
Pozculara ölüm der, ben underground’um der. Tatmin olur.
Bilinmesin der, beni böyle bırakın der. Tatmin olur…
Kimimiz ormanlara sığınır, ağaçların hüküm sürdüğü krallıkta punk dinler. Öze döner, sık sık albüm yapar, bir iki röportaj verir sonra haydi bakalım bir diğer albüme sıra geldi. Telefonla ulaşamazsın. Yüz yüze görüşmek istesen iki buçuk saat araba kullanman gerekir. İşte şimdi tatmin olur. İşte siyah egonun ilk örneği.
Ama… diğeri bir bardak şarap alır, oturur, kımıldamaz, ağır ağabeydir, sorulan soruya bir dakika sonra tek kelimeyle cevap verir: “Seytın”. Böyle siyah egoya cevap ise dopdolu bir sinema salonunun kahkahaları… Bekledi seyirci o kadar devamında ne gelecek diye? Seytın, meytın aynı şeyi geveleyip durdu.
O bir sabun köpüğü değildi.
Fenomen oldu mu? E oldu da…
Yüzeysel miydi? E değildi ama trenddi. Al işte trende de karşı. İşte siyah ego.
Söyleyecek çok şeyi vardı. Derdi var mıydı? Vardı.
İdeolojisi var mıydı? O da vardı.
Duruşu var mıydı? Vardı. Ama siyah ego onu mıhladı yerine, bekletti, yüzünün yarısını karanlığa verdi. Yüzlerce kelime arasından tek şey söyleyebildi: “Seytın”…
 
***
 
İmaj sivilceleri, corpse paint derin çizgileri, siyah ego ise narin ruhu kapattı. Corpse paintsiz ama en önemlisi siyah egosuz görmek istedik onları. Çünkü sapsarı saçları, elfleri andıran kusursuz ve tertemiz yüzleri olmasına rağmen corpse paint ile elleri mosh işareti yaparak, gotik bir kilisenin (yandı bitti kül oldu) önünde veya boyunlarında bir ters haç ile poz vermişlerdi Peter Beste’e. Halbuki Beste’in de canlı tanıklığıyla ne kadar cool, ne kadar sevimli insanlar oldukları çalındı kulaklarımıza...
 
Ve ufak, karanlık bir resim o yüzü ilk defa corpse paintsiz gösterdi. Bizden biri ve sizden biri olarak. O bunca zamandır merakla beklenen o “Ad Majorem Sathanas Gloriam”* diyen adam o muydu? Ah biliyorduk işte, o bir kuşu bile incitemezdi ki ama… Hadi çıkar şu pentagramı boynundan. “Üzgünüm dağlar gibi siyah ego bu” dedi ve ekledi: “Quantos Possunt Ad Satanitatem Trahunt”’. İyi tamam, yolun açık olsun dedik.
 
***
 
Ruh belli ki Seytın’a değil, siyah egoya satılmış. İmajla imzalanan o kontrattaki maddeler:
  • Yüzünün yarısını karanlığa ver…
  • Üç beş kelimeden fazla konuşma. Anahtar kelimeleri söyle.
  • Kımıldama.
  • Şok et. Mosh işareti yap. Suratını buruştur. Ters hacının tozunu al ki iyi parlasın…
İmzaladıktan sonra underground medyaya, fanatiklerine, kameralara karşı dururlar ve maddeleri tek tek uygularlar. Ama unutmamalıdır ki bu imzalanan kontratın nazı seytın’a falan değil, egoya çok anlamlar yükleyen bizleredir.
Merkezden yayılan simsiyah bir dalganın en ortasında ego ego diye her fırsatta söylemlerini dile getiren bizler, daima söyleyecek sözü olan bizler, siyah egoyu nasıl kaale almayız şimdi? Olur mu? Olmaz. Ego söylemleri de trend. Biz trende karşı mıyız? Bilemem ama bir fırsatımız olsa corpse painte bürünüp Peter Beste’in canlı kompozisyonu oluruz. Sessizce… çünkü siyah ego hepimizi alaşağı eder.
 

 

*For The Greater Glory of Satan

‘ They Convert As Many As Possible To Satanism

burakbayulgen@yahoo.com