Zeynep Özatalay

Gündüzgezen’in platonik düşleri


Kerem Oğuz

I. Bu hayattaki en büyük dertlerimden birisi birden fazla güzel kızla aynı ortamda bulunmak. Mesela yolda yürürken karşı taraftan bana doğru yaklaşan iki tane güzel kız görüyorum. Hangisinin daha güzel olduğunu düşünürken kafama şu soru takılıyor, ikisi de benimle birlikte olmak istese hangisini seçerim. (Platonik aşkı kuralı gereği, monogamik olmak durumundayım.)

İşte bu sorudan sonra kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyor. Birisini seçsem ötekisi darılacak. Bir bakışta güzel gelen aslında güzel değilse? Ela gözlüyü mü yoksa dolgun dudaklıyı mı seçmeliyim? Seçmediğimin hayal kırıklığı ile, bana teessüflerini sunan gözleri ile nasıl başa çıkacağım? İkisinin güzel tarafları tek bir kızda olsa daha iyi olmaz mıydı? Ulan bendeki de şans mı?

Çok az vaktim kalıyor, karşı karşıya gelmek üzereyiz ve benim bir kararım olmalı artık. Seçiyorum birisini. Tam yanyana geçerken şöyle bir duraklayıp sevgilime bir bakış atıyorum. "Seni seçtim sevgilim," diyor gözlerim.

"Deli midir nedir?" diyor gözleri. Uzaklaşıyor kızlar. Arkalarından bakıyorum. "Bendeki de şans," diyorum kendime.

Keşke ötekisini seçseydim...

II. Panik oldum. Gerçekten çok fena panik oldum. Çünkü ben, keskin bir nişancı gibi saklanıp sakin sakin uzaktan izlemeyi seviyorum sizi güzel kızlar. Keskin nişancı dediysem yanlış anlaşılmasın. Sadece bir dürbünüm var, hepsi bu. Kimseyi vuracak halim yok.

Panik oldum diyordum, evet. İşte bir gün bu izlediklerimden bir tanesi, dönüp de izlendiğini farkında olduğunu belli edince, bundan memnun gibi de yapınca bir de… fena oldum. Zor durumda kaldım. Bu artık benim bildiğim bir oyun değildi. Başkasının oyunuydu bu. Gazetemi iyice kaldırıp bakış trafiğimize bir engel koymak istedim. Sandalyemin pozisyonunu da değiştirdim. “Hayır küçük hanım, siz beni yanlış anladınız. Benim sizinle hiç alakam yok!”

Arada ne zaman gazeteyi azıcık indirip çaktırmadan bakmaya çalışsam, her seferinde yakalanıyordum. İyice sinirlerim bozuldu ve bakmayı bıraktım. Gazeteme vermiştim kendimi ki “Pardon,” diye bir ses duydum.

Allah kahretsin ve kahretsindi! Yanıma gelmişti. “Gazetenizin ekine bakabilir miyim,” dedi. Hiç düşünmeden, taviz vermez bir ifade ile ve katiyetle “HAYIR,” dedim. Çünkü benim bu hayatta en sevmediğim şey gazetemi paylaşmaktır. Ondan daha da çok sevmediğim bir şey de oyunumun bozulmasıdır.

III. Çok güzel gülüşü olan DVDci kız. Sana söylüyorum. Bu kadar güzel gülünür mü lan şerefsiz. Senin yüzünden tüm parayı filme verir oldum. Sırf seni daha sık göreyim diye. Aldığım filmler ile de hava yapmak istiyorum sana bak nasıl güzel bir film zevkim var diye. Önce araştırma yapıp öyle geliyorum. Sorduğum film çıkmazsa üzülmüş gibi yapıyorum ama aslında seviniyorum da. Bak ne kadar da titiz, sanatsever bir kimseyim, aradığım filmleri ne zor buluyorum mesajı veriyorum sana. Ben veriyorum da sen alıyor musun bakalım o mesajı? Kimse gibi değilim demek istiyorum ama sen belki herkes gibi olan birisini tercih edersin? Aslında ben herkes gibiyim ama neden “ben başkalarına benzemem” mesajı vermek istiyorum? Çok güzel gülen kız? Ben çok mu mal bir kimseyim? Fark ettin mi yoksa mal olduğumu kitapsız? Fark ettin değil mi! Belki mal seviyorsundur, buna güvenip de uyuyayım mı geceleri? Yarın gelip de Rambo 4'ü mü sorsam sana? Öylesi daha mı iyi? Galiba daha iyi. Çok güzel gülen kız. DVDci kız. Sana bir şiir yazmak gerekirdi. Ama yazamadım.

IV. Rapunzel? Olmaz. Bir saç teli 12 metre. Her yerden çıkar o saçlar, tiksinirim. Uyuyan güzel de bana uygun değil. Erken kalkar erken yatarım, uyuşukluğu pek sevmem. Kül Kedisi’nin elleri çamaşır suyu kokuyordur hâlâ. Pamuk Prenses en iyisi gibi duruyor. Fakat o da ben çocukken annem kadardı, yaşlanmıştır şimdilerde. Kraliçedir artık o. En son prensle öpüşürlerken ben uykuya dalmıştım. O öpücük daha ileri gitmiştir belki. Belki olur mu, kesin gitmiştir. Pamuk Prenses’in bir çocuğu olmuştur, bir ihtimal kızı. Benden beş altı yaş küçük olmalı şimdi. Annesine benzemiş midir? Benzemiştir tabii ya. Huyu da benzediyse eğer kesin istetmek lazımdır o kızı. Nasıl da hamarattı Pamuk Prenses. Cüce de olsa yedi tane adamı çekip çevirmek kolay mı? Boyları cüce bunların, huyları değil ki. Aksıranı var, tıksıranı var... Elle, dille taciz yapanı var(dır kesin, masalda anlatmazlar. Erkek milleti değil mi?)

Hem ben de yedi cüceye bedel olabiliyorum bazen. Neşem de yerinde olabiliyor öfkem de burnumda. Evet, evet. Ben buldum gelin adayımı. Pamuk Prenses’in kızı.

"Anneee!! Ben çiçek yaptırmaya, çikolata almaya gidiyorum. Sen ara Kraliyet ailesini. Hayırlı bir iş de. Anlar onlar.... "

Nereden bulacaklar benim gibisini...
  evrandir@gmail.com