İSTİNAT DUVARI

Sezgi Davran

Geçen sayıda fena haber atlamışım. Fethullah Gülen davası sürüyor diyerek yanlış bilgi vermişim. 7 Mart 2008 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından beraatine karar verilmiş kendilerinin. Tabii bu kararda 2003 yılında kanunda yapılan değişikliğin etkisi büyük. Terör örgütü olabilmek için “cebir ve şiddet” şartı getirilmişti kanun değişikliğiyle. Kanunu kimin değiştirdiği de malum.
 
İşin esas ilgi çekici tarafı beraat kararından tam bir hafta sonra AKP kapatma davası açıldı. 150-160 sayfalık bir iddianamenin bir haftada hazırlandığını düşünmek biraz yersiz olur tabii. Zamanlama ilgi çekici gerçekten.
 
 
 
Aralık 2007’de kurulan Genç-Sen (Öğrenci Gençlik Sendikası) hakkında da kapatma davası açıldı bu arada. İddianame “Davalı sendika yöneticilerinin tümü öğrencidir. Çalışan ve çalıştıran yani emek-sermaye ilişkisi içinde olmayan grupların sendika kurma faaliyeti iç hukukumuzda düzenlenmemiştir,” diyor. Hakkında açılan kapatma davası süren Emekli-Sen için de aynı gerekçe söz konusu. Ancak bizim de 60 yıldır altına imzamız olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23/4. maddesi ise “Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır,” diyor.
 
Genç-Sen’in şimdiye kadar yaptıkları arasında ODTÜ’deki fotokopi ücretlerinin düşürülmesi, Anadolu Üniversitesi içerisinde ücretsiz ulaşım hizmeti verilmesinin sağlanması gibi öğrencilerin çıkarlarını gözeten ve sonuca yönelik faaliyetler yer alıyor.
 
 
Sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan ve Aralık 2007’den bu yana eylemde olan 400 civarındaki Yörsan işçisinin açtığı işe iade davalarının ilk kısmı sonuçlandı. Buna göre 102 işçi işe iade hakkını kazandı. İşveren çıkarılan işçileri işe aldığı takdirde dört aylık maaş verecek, eğer işe almamakta diretirse işçilerin kıdemine göre dört ay artı 14 aylık maaştan başlayarak ödeme yapacak. Tabii bu Yörsan mamülü almama kararımı değiştirmeyecek.
 
 
Geçtiğimiz ocak ayında Beykozlu emekli bir işçinin Türk Telekom’a açtığı dava sonuçlanmış ve sabit ücret denilen nanenin haksız kazanç olduğu Tüketici Hakem Heyeti tarafından onaylanmıştı. Vatandaşa faiziyle birlikte 659 YTL’nin geri ödenmesini kararlaştırdı. Bunun üzerine 1000’den fazla tüketici harekete geçti ve hakem heyetlerine başvurdu.
 
Ancak Türk Telekom’da durmadı ve Tüketici Hakem Heyeti’nin yargı kararı alamayacağını savunarak dava açtı ve İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi Türk Telekom’u haklı bularak sabit ücreti resmen onayladı. Bu durumda geçen gün 2,40 YTL konuşma bedeline rağmen 20 YTL’yi bulan bir fatura ödemek zorunda kaldığım için Tüketici Derneğine koşma niyetim de yazın sıcağında eridi gitti.
 
Hazır kredi kartları için alınan sabit ücretlerin iptaline ilişkin bir yasal düzenlemeye gidiliyorken, bu konuyu da halletmek gerekmez mi? Sonuçta binlerce vatandaşın tepkisi sonucu bu yasal düzenlemenin yapılması sürecine gelindi. Ya da vazgeçtim, 10 YTL sabit ücreti niye ödediğimiz hakkında aklı selim bir açıklama yapılacak mı?
 
 
Melih Gökçek her suda arsenik olduğunu iddia ederek İzmir’in suyuna bakılmasını söylemişti. Maalesef haklı da çıktı. İzmir’in içme suyunda da sınırların üzerinde arsenik çıktı. Küresel ısınma suları da etkiliyor. Tabii ki bu durum pişkinlikle ekranlara çıkıp su içmeyi gerektirmiyor. Bu işin başka çözümleri var. En basiti arseniği sudan ayırmak için arıtma tesisi kurulması.
 
Ankaralılar ve İzmirliler sularının kirliliği ile ne yapacaklarını şaşırmışken bir haber de İstanbullulara geldi. İstanbul’un içme suyunun %40’nı sağlayan Melen Suyu’na tıbbi atıklar dahil her türlü çöp ve kirli suyun karıştığı haberleri medyayı sardı. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yanıtı da gecikmedi. Düzce’de çöplüğün yanındaki sudan numune alarak halkın aldatılamayacağı, İstanbul’da musluklardan akan suyunun tahlil edilmesi gerektiğini belirtti. Tabii suların tahlil edildiği bilgisi de verildi. Ama henüz tahlil sonuçları açıklanmadı. Musluktan su içmiyorsunuzdur zaten. Ama bir süre meyve sebze yıkarken ve hatta diş fırçalarken de dikkatli olmakta fayda var.

info@kargamecmua.org