Müziğe Hayvansal Katkı


Zekeriya S. Şen
Günümüzde birçok ulus, içinde barındırdığı geleneksel müzikal enstrümanlar sayesinde kültürel algılama kavramını yaşatmakta. Temsil ettiği zengin kültürel çeşitlilik, geniş ses paleti, bin bir türlü çalma tekniği, yapımlarında sarf edilen özel zanaatkârlık, ritüellerde oynadıkları önemli rol; tüm bu unsurlar ve daha birçoğu, müzik enstrümanlarının sembolik ve fiziksel gücünün en önemli göstergesi.
 
Böyle önemli tanıma sahip olan enstrümanlar, omuzlarında taşıdıkları kültürün bir ürünü olmalarının yanı sıra, önem ve değerleri, yapılma yöntemleri ile de belirlenmekte. Zira üretim aşamalarında kullanılan malzemeden tutun, o malzemenin geçmişine, zanaatkârın emeğine, görüşüne, hatta yapıldığı zamanki iklime bağlı olarak çok derin bir yapılandırmaya sahip. Öncelikle ülkenin kültürel değerlerini hissetmeye çalışan sanatçılar, el emeği göz nuru ile yapılan bu enstrümanlar ve arkalarına aldıkları kültür birikimi sayesinde dış dünyaya açılıyor.
 
Elbette, ülkesinin tüm geçmişini müzikal olarak yansıtan bu enstrümanların geçmişini irdelemeyeceğiz. Bu ayki konumuz hayvanlar olduğuna göre, yukarıda genel bir çerçeve çizdiğimiz geleneksel enstrümanların yapımında kullanılan hayvansal katkıyı ele alacağız. Elbette günümüz teknolojisinin yüceliğinde, yoğun hayvan koruma bildirgeleri himayesinde bu yöntem artık yok denecek kadar az, ama hâlâ var. Özellikle Afrika’da kültürel inanıştan dolayı bazı enstrümanların yapımında hayvansal katkıdan vazgeçilmemiştir veya geçilememektedir. O diyarlardaki inanışlara göre bir hayvan enstrüman yapımı için öldürüldüğünde bu bir vahşet değil aksine söz konusu hayvanın ruhunu yüceltmek demek. Zira tek yön bileti kesilen hayvanın ruhu yapılmakta olan enstrümanın ruhunda var olmayı sürdürüyor; adeta bir ruh göçüne inanılıyor. Mesela devasa kadeh şeklinde, 30 cm çapında, çalıcısına göre 15 ile 46 cm aralığında değişen uzunlukta bir enstrüman olan Djembe’yi (Jem-bay) ele alalım. Geleneksel olarak bir hayvan derisinin (genelde keçi, bazen zebra, buzağı veya antilop kullanılır ve hayvanın cinsinin dişi olmasına ayrı bir önem verilir) ahşap bir iskeletin üzerine gerilmesi ve çok sağlam bir biçimde ince urganla bağlanması ile yapılan bu enstrümanın, yerel inanışa göre üç ruha sahip olduğu düşünülür. Bunlar sırasıyla djembe yapımında kullanılan ağacın, hayvanın ve onu yapan ustanın ruhlarıdır. Bu üç ruh, enstrümanı çalan kişiye geçiyor ve böylece aslında dört kişilik, tek çalgılı bir topluluk oluşuyor. Elbette çıplak el kullanılması bu etkileşimi pürüzsüz bir hale getiriyor. Ten teması ile tıkanmayan bir müzik ve ruh kanalı gibi. Adeta bu amaç için öldürülen hayvanın, insan ile müzikal dalgalarda bütünleşmesi.
 
Djembe sayısız örneklerden bir tanesi ve geleneksel inanışa bakıldığında sosyolojik ve kültürel açıdan kendini aklıyor. Yazımın amacı hayvansal katkıyı desteklemek veya savunmak değil, ancak hemen bu görüşün irdelenmeden, okunmadan ve algılanmadan silinip atılmamasını sağlamak. Evet, günümüzde hayvanlar hâlâ müzikal enstrümanlar yapılmak için kullanılıyor ama özellikle bu hedef akıllarda olarak elbette katledilmiyorlar. Bu tür enstrümanların yapımında çoğunlukta (maalesef %100 diyemiyorum) başka nedenlerden ölen hayvanlar kullanılmakta.
 
Doğuda geleneksel, Batıda dönemsel olarak adlandırılan bu tür enstrümanlar teknolojinin estetiğinden nasibini almamış olsa bile, çoğu müzisyenin onaylayacağı gibi, hayvansal katkısından dolayı müziğe farklı bir tınısal zenginlik katar. Neyse laf salatasını bir tarafa bırakalım ve ne tür hayvansal katkıların söz konusu olabileceğini şöyle güzelce sıralayalım.
 
Hayvansal Yağlar
Çoğu şirket davul derilerinin hayvansal yağ ile temizlenmesini ve bakılmasını tavsiye ediyor. Bu hem enstrümanı daha dayanıklı kılıyor hem de ürettiği müziğe zengin tınısal katkıda bulunuyor.
 
Hayvan Derileri
Koyun, keçi, iguana, inek gibi hayvanların derileri birçok davul ve tulum yapımında kullanılmakta. Her ne kadar sentetik alternatifler olsa bile geleneksel / dönemsel enstrümanlarda hayvan derilerinin katkısı tartışılmaz. Dayanıklılık, tokluk ve zenginlik değerleri sentetik örneklere kıyasla ağır basıyor. Elbette bir de yerel inanışlara göre yukarıda açıkladığım üzere ruhsal yönü var ki, bu ancak yaşanılır.
 
Hayvan derisi kullanılan ilk enstrümanlardan biri gayda veya tulum. Çoğumuzun bildiği üzere bu enstrüman ilk defa İskoçya’da ortaya çıkmadı. Aksine, kayıtlara geçen ilk tulum milattan 1.000 yıl önce Hititlerde görülüyor. Araştırmalara göre bu tulumlar köpek derisinden, ağızlıkları (üfleme kısmı) kemikten yapılıyordu.
 
Hayvan Kemikleri
Modern dünyada artık pek tercih edilmeyen bir malzeme, ancak hâlâ üçüncü dünya ülkelerinde kullanıldığı söyleniyor. Fakat tarihte çok fazla müzikal enstrümanda kullanılan bir malzeme. En son yapılan kazılarda dünyanın en eski enstrümanının 9.000 yıl yaşında olan kemik flütler olduğu ortaya çıkartıldı. Tamamıyla çalınabilen veçok notalı olan bu flütlerin, hayvanların ön ayaklarındaki aynı kemiklerinden veya kuşların kanat kemiklerinden yapıldığı araştırmalar sonucu belirlenmiş.
Flütlerin haricinde günümüzde en çok kullanılan kemiksel enstrüman birbirine vurulan iki bacak veya kaburga kemiği. Kastanyet gibi çalınan bu kemikler özellikle İrlanda geleneksel müziğinde, blues, bluegrass, zydeco ve Fransız-Kanada müziğinde önemli rol oynamakta.
 
Farsçada “Büyük boru” anlamına gelen Nefir, geyik, öküz ve koç boynuzundan yapılan, dervişlere ait bir müzik enstrümanıdır. Söz konusu enstrümanı “bir dervişin gelmekte olduğunun işareti” olarak üflerlerdi.
 
Ayrıca Ud, Kanun gibi enstrümanların mızrapları (penaları) fildişi ya da boynuz gibi maddelerden yapılır.
 
Kaplumbağa Kabuğu
Tambur, kaplumbağa kabuğundan (aynı zamanda bağa denilir) 2-2.5 mm x 5-6 mm x 10-15 cm ölçüsünde, uçları asimetrik V tarzında kesilmiş ve uç yanakları 45 derecepahlanıp parlatılmış bir mızrapla çalınır.
Kaplumbağa kabuğunun kullanıldığı en önemli enstrüman ise perküsyon. Özellikle Afrika ve Orta Doğu’da dönemsel müziklerde kaplumbağa kabuğu çok sık rastlanan bir enstrüman. Görsel olarak bu enstrümanı Osman Hamdi’nın “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı eserindeki dervişin sırtında görebilirsiniz.
 
Kaplumbağa kabuğu ayrıca 17. yüzyılda Avrupa’da, özellikle Fransa’da, minyatür mandolin yapımında kullanılırdı. Bu enstrümanlar şu an açık artırmalarda en fazla rağbet gören ürünler arasında.
At Saçı ve Kuyruğu
Keman ve bu aileye giren enstrümanların yayı genellikle at saçından yapılır(mış). At saçı dayanıklılığı ve tonsal zenginliği ile her zaman bir ayrıcalık olarak görülüyor.
 
Asya Şaman ve Baksılarının en önemli enstrümanlarından biri olan Kılkopuz at kuyruğundan yapılmış bir yayla çalınır.
 
Piyano Tuşları
Çok az olsa bile, bazı piyano tuşları fildişinden yapılmakta. Buna alternatif olarak birçok hayvanın toynağı, kemiği veya boynuzu kullanılmakta.
 
Teller
Geleneksel ve dönemsel yaylı enstrümanların çoğunda kullanılan teller kedi veya benzer hayvanların barsağından yapılır. Malum, barsaklar et endüstrisinin bir yan ürünü ve birçok farklı hayvandan elde edilebilir. Tel üretmek için özellikle hayvan katliamı yapıldığı gibi söylentiler asılsız bir yalan olmaktan ileriye gidememiştir. Burada koyun, keçi, kanguru ve sığır gibi hayvanlar öncelik kazanır. Barsakların çok elastik ve esnek olması müzisyenlerin çok arzuladıkları önemli bir özellik, zira bu müziklerine zenginlik katmakta.
 
Termitler
Avustralya yerlileri (kısaca Aborjinler) Didgeridoo adlı enstrümanı yapmak için termitlerin yardımına sığınmaktalar. İçi söz konusu ufacık mahlûklar tarafından yenilen, okaliptüs ağacının kalın dalları kullanılarak yapılan bu enstrüman, tek kelimeyle insan-hayvan işbirliğinin ve hayvansal katkının en güzel ve barışçıl örneklerinden biri.

info@kargamecmua.org