SENEYE GİYER MİYİZ?


Müge Ersan
Dur şimdi bir dakika. Yani istersen birkaç dakika da olabilir. Sadece bir dur. Dur da bir durumu anlayalım. Her şey çok net evet. Tabii ki... Ama dur. Hemen kesin yargıda bulunmayalım. Yani aslında anlamak o kadar zor değil, hatta sen de biliyorsun işin aslını. Ama işte hareket halindeyken göz yanıltır insanı. Bende de biraz astigmat var valla, ne yalan söyliyim, her yer bu hızdan daha da puslu oluyor. Hatta sana bir sır daha vereyim mi. Sır dediysem yani benim yeni bulduğum ama muhtemelen milyonlarca yıl önce atalarımızın bile anlamış olduğu bir şey.

Hızla ilerlerken -bak ilerlemek diyorum- hep ileriye gittiğimizi zannediyoruz ya. Bayağı kendimizi kandırıyormuşuz. Valla diyorum. Ben de ilk keşfettiğimde bir kabullenemedim de. Yani sen de biraz durunca alışırsın. Bir ömür biçilmiş işte ve yaş da ilerliyor buna asla gerilemek diyemeyiz diyeceksin biliyorum. Yani bir sonumuz olduğu kesin zaten, ilerleyip görmek zorunda olduğumuz bir son, da diyebilirsin.

İşte tam da burada bir şey sormak istiyorum. Son dediğimiz şeyi en sona koymanın modası çoktan geçmedi mi sence de? Dinlediğimiz ve hatta kusura bakma da yaşadığımız birçok hikâyede sonunu başından gördüğümüz şeylerin başına dönmeye çalışmıyor muyuz? Aklımızdan hep benzer sorular geçmiyor mu? Bu adam neden böyle bir insan olmuş? Bu kadın neden bağırıyor? Bu çocuk küçükken de böyle miydi? Böyle yapmasaydım beni terk etmez miydi? Şöyle yaptığım için mi benden uzaklaştı? Daha binlercesi... İşte tam da, bu yüzden, ilerleme sevdamızın hırsı yüzünden yani hep geriye dönüp durmuyor muyuz?

Geçmişten feyz almayan geleceği yaratamaz gibi koca koca laflarla da gelme lütfen. Bunları yıllardır duyuyoruz artık, yeter! Tabii ki neler geçtiyse başımızdan bir yerimizde bir iz bırakmadan geçmedi. Çok da zor geçenler ve hâlâ geçemeyenler de var üstelik. Acımadı ki, diye kendimizi kandırdıklarımız. Valla hiç hatırlamıyorum diyerek, unutmaya çalıştıklarımız. Ben bunu asla kaldıramam, deyip de sadece seneye değil senelerce omzumuzda taşıdıklarımız. Oldu yani bir şeyler, bunları inkâr edecek durumda elbet değiliz. Yani ben değilim, henüz o kadar üst-gerçekçi bir duruma gelmedim. Yani diyorum ki, yaşanmış olanların yaşayacaklarımızı etkilediğini elbet biliyoruz.

Asıl sorun da işte burada; bunu bildiğimiz için de ilerlemeye çalışırken hep aynı yerde dönüp duruyoruz. Hele ki büyüme çağını aştıktan sonra ilerlemek bir yana her şey daha da olduğu yerde debelenip durur hale geliyor. Evet, farklı insanlarla tanışılıyor, farklı mekânlara gidiliyor, farklı arabalara biniliyor, farklı giysiler alınıyor. Ama yine de sanki çözülmeyen, aşılmayan, iyileştirilemeyen her şey aynı gibi. Hadi tamam belki bir güne bir diğerinden daha geç başladığın oluyordur. Ama bu mu yani şimdi ilerleme?

Çocukken seneye de giyersin denilerek alınan giysilere çok sinirlenirdik hani. Hani aynaya her baktığımızda iyi de şimdiki halim ne olacak diye düşünürdük. Ama boyumuzun zamanla uzadığını anlayınca ilerlediğimizi görür sevinirdik. O çağlarda görünür bir şeydi ilerleme. Şimdi mi? Şimdi... Şimdi derken, yani hiç yaşamadığımız bir şey olduğundan tarifi zor. Şimdi nesillerce süren kavgaların içinde kahrolmuş bir yerdeyiz. Daha önce de belki öyleydik, evet. Ama bir şekilde bunu aşmanın yolları olacağına inanıyorduk. Aynı acıları seneye de giymeyeceğimize inanıyorduk. Benzer sevinçleri de beraberimizde büyüteceğimize inanıyorduk.

Ne yapacağız, bitti mi her şey deme şimdi, dur daha. En başta dediğim gibi dur bir dakika. Çünkü durmazsan, hep o neden yetişmek zorunda olduğunu bilmediğin yerlere ve sözlere yetişmeye çalışırsan, nerede olduğunu bilmen zor. Ne kadar ileri gittiğini sanırken ne kadar aşağıya düştüğünü, dibe vurduğunu da. Eğer durum bu kadar kötüyse de henüz hiçbir şey bitmiş değil. O üstündeki siyahları bir çıkar. En sevdiğin renk ne ise onu giy mesela. Zamanı değil diyenler olacaktır. Sen yine de bir dene. Ayrıca şimdinin neyin zamanı olduğuna sen karar veremedikten sonra nasıl o anda yaşarsın. Her şey daha da kötüye gidecek belki, evet. Her şey daha da güçten düşürecek insanı hatta, kim bilir. Büyüklerin de büyürken çok yorulmuşlardı. Eğer illa geçmişten bir şeyler alacaksan o gücü al. Seni şimdiye getiren gücü. Sana tüm kızgınlıklarına, kırgınlıklarına karşı gülümsemeyi unutturmayan gücü. Öyle bir zamandayız ki çünkü, kendini ancak kendin şaşırtabilirsin. O gücü devralmak için bu sene biraz küçük kalmış olabilirsin, olabiliriz, ama ne dersin seneye giyer miyiz? muge.ersan@gmail.com