SİNEMA TARİHİNİN EN KORKUNÇ AĞIZLARI


Murat Kızılca

Mecmuanın bu ayki konusunun “ağız” olduğunu duyunca, nedense şöyle neşeli bir liste yapma fikri geldi aklıma. Sinema tarihinin en korkunç ağızlarını listelerken benzer tipteki filmlerin öncülerini biraraya getirmeye çalıştım. Katil hayvanlar, uzaylı yaratıklar, tarih öncesi canavarlar ve günümüzde ortaya çıkan devasa canavarlardan birer örnek seçtikten sonra katil insanlar için bir televizyon dizisine başvurdum. En sona da çok sevdiğim bir Güney Kore filmini bonus olarak ekledim.

Jaws (1975)
Eğer mevzu ağız, diş, çene ise içinde Jaws olmayan bir liste düşünülemez herhalde. Jaws, sinemada izlediğim ilk altyazılı filmdi. Yaşım küçük olduğu için altyazıları okumaya yetişemiyordum, o yüzden sadece görüntüleri izlemeye başladım. Tabii ki devasa boyutlardaki köpekbalığının göründüğü sahneleri iple çekiyordum, hem o sahnelerde altyazıya da gerek yoktu. Sinemalarda gösterildiği dönemde birçok insan, Jaws yüzünden denize ve hatta havuza girmeye bile korkar hale gelmişti. “You’re gonna need a bigger boat.” (Daha büyük bir tekneye ihtiyacınız olacak.)

Alien (1979)
Ticari uzay gemisi Nostromo’nun yedi kişilik mürettebatı, dünyaya dönüş yolunda gizemli bir yardım çağrısı aldıklarında, hayal gücünün sınırlarını zorlayan korkunçlukta bir yaratıkla karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Dahi sanatçı H.R. Giger’ın tasarladığı yaratık, her yönüyle muhteşemdi ama en dikkat çeken uzvu ağzıydı. Ağzının içinden çıkan ikinci bir ağız, kâbusları süsleyecek güzellikteydi. “In space no one can hear you scream.” (Uzayda kimse çığlığınızı duyamaz.)

Jurassic Park (1993)
Gişede gelmiş geçmiş en başarılı canavar filmlerinden biri olan Jurassic Park’ın ismi anıldığında, hemen herkesin aklına ilk olarak T-Rex ya da Velociraptor geliyordur muhakkak ama Dilophosaurus’u da unutmamak gerek. Küçük boyutuna aldanıp Karamürsel sepeti sanmayın sakın! Filmin en nefret edilesi karakteri Nedry’nin cipi çamura saplandığında ortaya çıkan minik Dilophosaurus, boynunun etrafını kaplayan yüzgecimsi fırfırını açtığında korkunç bir hale bürünür. Püskürttüğü zehirli sıvı ile rakibini etkisiz hale getiren mini dinozorumuz, bu sayede işini rahatça görür.

Godzilla
Sinema tarihinin en uzun soluklu serilerinden biri olan Godzilla serisi, 1945 yılında ABD tarafından Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombalarının etkisinin izlerini sürdüğümüz 1954 tarihli ilk Godzilla ile başlar. Bugüne kadar birçok devam filmi, yeniden çevrim ve “reboot” ile sinema macerasını sürdüren Godzilla, kulakları sağır eden kükremesi, devasa boyutu, gerektiğinde bir silah gibi kullandığı kuyruğu ve tabii ki keskin dişlerle kaplı korkunç ağzı ile sinemanın en nevi şahsına münhasır canavarlarından biridir.

American Horror Story: Freak Show (2014)
American Horror Story, ilk sezonu “Murder House” ile belli bir heyecan yaratmayı başarmıştı. İkinci sezon “Asylum” da fena değildi ama üçüncü sezon “Coven”ı acı çekerek izlediğimi itiraf etmeliyim. Dördüncü sezon “Freak Show”u izlemeyi düşünmüyordum ama John Carroll Lynch’in can verdiği Twisty the Clown karakterini görünce fikrim değişmişti. Dış görünüş itibariyle sinema tarihinin en korkunç palyaçolarından biri olduğu su götürmez bir gerçek olan Twisty the Clown’ın yüzünü (ama özellikle ağzını) bir gören bir daha unutamaz.

Gwoemul (The Host, 2006)
İlk filminden itibaren büyük bir ilgiyle takip ettiğim Bong Jon Hoo’nun en eğlenceli filmlerinden biri olan The Host, sinemaseverleri müthiş bir canavarla tanıştırdı. Seul’un Han nehrinde ortaya çıkan ve atası Godzilla’nın izinden giden Güney Koreli canavarın profilden biraz dişlek gibi görünen ağzıyla cepheden karşılaşmak istemezsiniz. mkizilca@gmail.com